FARUK HAKSAL
ZURNA ZIRT DEMİŞTİR...
Ekonomisi orta yerinden çatırdamış bir ülke halkının kafasını, her Allahın günü daha fazla harcayın, diye bas bas bağıran reklâm spotları ile şişirip, eline de kredi kartlarını tutuşturuyorsanız, sonuç bellidir.
İçinde yaşadığımız toplumun kültür değerlerini alt üst edip, en yüce değer emek değil... Marka[!..] biçiminde şekillendiriyorsanız, iflas kaçınılmazdır.
En fiyakalı arabaya bineceksin.
En popüler markalardan giyineceksin.
En şatafatlı takıları takınacaksın.
En olacaksın.
En yapacaksın.
En, en ve en!.. Ve daha fazla tüketeceksin.
Toplumun enleri tüketici endekslerine göre belirleniyor.
Kültürün enleri diye bir mesele yok!..
En çok tüketen ve en çok harcayanın buluştuğu noktada Merkez Bankası açıklıyor:
- Bu yıl ocak-temmuz döneminde kara listeye 19 bin 661'i tüketici kredisi, 172 bin 998'i ise, kredi kartı borcunu zamanında ödemeyen toplam 192 bin 659 isim alındı.
- Böylece kara listedeki kişi sayısı temmuz sonunda 486 bin 562'yle kadar yükseldi. Listedekilerin 68 bin 551'ini tüketici kredisi, 418 bin 11'ini ise kredi kartı borcunu ödemediği için listeye alınanlar oluşturdu.
Evet işte bu noktadaki çarpıcı gerçek şudur:
Ekonomimizin kara listeleri toplumumuzu çürütmek üzeridir.
Tüketim toplumunun değerleri, ahlakımızı, törelerimizi, sağduyumuzu ve kültürümüzün tabanını yok etmektedir.
İnsanlar, emekleri karşılığında değil... Kültürel kimlikleri ölçüsünde değil, tükettikleri emtiaların cins ve miktarına göre sınıflandırılmaktadır.
Tehlike buradadır.
Toplumun çivisi yerinden oynatılmıştır.
Zurna zırt demiştir.
Davul halkın eline verilmiş, tokmak yabancıların tekeline terk ve tevdi edilmiştir.
Bay Tayyip ve çalışma arkadaşlarının eli ile Türkiye toplumu ucu açık bir uçuruma doğru sürüklenmektedir.
Çalışmak, çok çalışmak ve şerefiyle toplum içinde kendisine bir yer ve bir kimlik oluşturmak, ikinci derecede bir değer haline getirilmiş, itilmiş, kakalanmış durumdadır.
Varsa yoksa tüketmek!..
Tüketmek ve ödememek.
Ödeyememek ve çalışmaktan azami ölçüde uzak durmak...
Tükettiğinin karşılığını topluma vermemek...
Türkiye halkına dayatılan, özendirilen yeni Dünya düzeninin yükselen değerleri bunlardır.
Gençlerimizi, toplumumuzu ve kendimizi bu kâbustan korumak ve kurtarmak zorundayız.
Şerefimizle ve emeğimizle özverili, alçak gönüllü, gösterişten uzak, yalın ve basit bir hayatın erdemlerini yeniden layık oldukları yerlere yükseltmenin zamanı gelmiştir; geçmektedir.
Haydin, davranalım artık.
Yıkalım tüketici toplumun bizi teslim alan değerlerini.
Yakalım emperyalizmin kartondan kalelerini...
Haydin!