WIKILIAKS’IN ACITTIĞI ASIL YER...

 

Wikiliaks adlı bir internet sitesi Amerikalı diplomatların bulundukları ülkelerden kendi ülkelerine [görevleri gereği] gönderdikleri istihbarat bilgilerini yayınlıyor…

Dünya siyasetinde yerlerine yerleştirilmiş bulunan taşlar birden harekete geçiyor ve medyanın dili ile, “yer yerinden oynuyor…”

Yayınlanan belgeler itibariyle Türkiye önemli bir “niceliğe” sahip…

Niceliği öne çıkan Türkiye ile ilgili belgelerde nitelik de yabana atılır cinsten değil.

Belgelerin içeriklerini [şimdilik] bir kenara bırakıyoruz. Bu konu her gün televizyon ekranlarını kaplıyor. Açıklandığı üzere, taksite bağlanan açıklamalar sonucunda, kaplamaya uzun süre devam edecek.

Gelelim… İşin aslına ve esasına.

Çünkü bize göre işin aslı ve esası, içeriğini gölgede bırakmaktadır.

Her Devlet, resmi ya da gayrı resmi görevlileri aracılığı ile kendi güvenliği için gerekli olduğunu düşündüğü istihbarat bilgilerini toplar.

ABD’nin yaptığı da bundan öte bir şey değildir.

Bizce önemli olan, resmi biçimde toplanan bu bilgi ya da belgeler karşısında bazı Türk siyaset adamlarının takındıkları tavırdır, sergiledikleri duruştur…

Açıklanan Amerikan resmi belgeleri, bazı siyasetçiler hakkında Türk Ceza Kanunu’na göre suç teşkil eden bilgiler içermektedir.

Ama ilgili siyasetçi, söz konusu raporda sözü edilen hakaret ve aşağılamaların gerçek olmadığını ve kişisel bir görüşten ibaret olduğu değerlendirmesini yapmakta ve Türk Amerikan ilişkilerinin olup/bitenlerden etkilenmesinin mümkün olmadığını açıklamakla yetinmektedir.

Peki sayın bay siyasetçi, bir birey olarak siz etkilenmiyor musunuz bütün bu nitelemelerden?..

Ayrıca siz, oturduğunuz koltuk itibariyle sadece bir “birey” değilsiniz…

Siz, o makamda Türk milletini temsilen bulunuyorsunuz.

Size “resmen” yapılmış ve Amerikan yetkilileri tarafından da doğrulanmış olan bu hakaret ağırlıklı değerlendirmeler, size siz olduğunuz için yapılmış değildir…

Kişiselmiş gibi görünen değerlendirmeler Türk halkını temsil görevini sürdürdüğünüz bir zaman diliminde ve bu nedenle yapılmaktadır…

Ancak siz nedense, bu suçlamalar karşısında öncelikle Türk Amerikan ilişkilerinin zedelenmesi sorununu kendinize dert ediniyorsunuz?.. Bırakın bu noktayı Amerikalı yetkililer düşünsün…

Siz, öncelikle temsil ettiğiniz ulusu düşünün. O ulusun şerefini, haysiyetini ve zedelenen saygınlığını düşünün…

Oysa yaptığınız yalanlama metinlerindeki öz aynıdır:

-        Raporlarda yazılı olanlar gerçek değildir; sadece sübjektif istihbarat bilgileridir.

Peki niçin bir yabancı ülkenin resmi görevlilisi sizin için yanlış bir değerlendirme yapsın?.. Eğer o kişi, ülkesine Türkiye hakkında yanlış bilgiler aktarıyorsa, bu sorun da yine onların kendi hatalarını ve bu nedenle de iç meselelerini ilgilendirir.

Bu durumda istihbarat bilgileri hatalı ve gerçeği yansıtmıyorsa, demek ki, o elçi görevini iyi yapmıyordur…

Ama kondu sadece bir elçi değil… Raporları tanzim edenler “elçiler”… Birden çok elçiler… Çok sayıda elçiler; hatta bir kadro, bir ekip…

Bu ekiplerin hazırladıkları diğer istihbarat bilgileri doğru oluyor ve bu bilgiler üzerine Türk savcıları dosya üzerine dosya oluşturuyorlar da, iş siz sayınlar hakkındaki kişisel değerlendirmelere geldiğinde… Ya da İsviçre bankalarındaki gizli hesapların açıklanmasına geldiğinde mi, gerçeğin dışına çıkmış oluyor?..

Bu noktada önümüzde iki şık vardır:

1.- Raporlardaki bilgiler doğrudur: Türk yetkililer derhal gereğini yapmak zorundadırlar.

2.- Bilgiler yanlıştır; yalandır: Türk yetkililer bu raporları tanzim edenleri bu ülkeden kovarlar ve onların verdikleri raporları istif edip devlet arşivlerinde saklı tutanlara karşı da onurlu bir duruş sergilerler…

Olayın hafife alınacak bir tarafı yoktur.

Çünkü büyük Devlet, öncelikle haysiyetli        devlettir…

Önceki ve Sonraki Yazılar