NEVZAT LALELİ
MÜSLÜMAN VE FETİH RUHU
Hatıralar canlanıyor yazı serisi
HAY-DER Genel Başk.
Tarihimizde fetihlerle dolu bir ay olan Mayıs ayı, yeniden gelmek üzeredir. Yazıma başlarken bu mayıs ayının da fetihlerle süslenmesini Cenab-ı Haktan niyaz ediyorum.
Fetih kelimesinin lügatte açmak demektir. Fethedilen yerdeki insanların baskı ve zulümden kurtarılarak, serbestçe inanabilmesi ve inandığını serbestçe yaşayabilmesi gayesiyle yapılacak çalışmaların içinde bulunma istek ve arzusuna fetih ruhu denir.
Batıl düzenlerde, sömürü ve zulüm altında yaşayan bu insanlar, bir başka düzenin ve hem de adil bir düzenin olup olmadığının farkında bile değildirler. Onlara böyle bir düzenin (nizamın) var olduğunu anlatacak, anlatmakla da kalmayıp o adil düzenin içinde yaşamalarını ve onların Oh... Allaha çok şükür. Demek böyle adil bir düzen de varmış, ha... demelerini sağlayacak tek toplumun Müslüman toplumudur.
İslam için insanların hangi dinden olduğunun önemi yoktur. O insanların içinde yaşadıkları düzenin ancak Adil olması onlardan istenmektedir. Eğer bu insan bir de Müslüman ise ona hem dünya ve hem de ahiret saadeti vadedilmektedir. Bu, İslamın insana verdiği ve hatta emrettiği bir husustur.
İslamın ilk intişarı yıllarında söylenmiş ama daha sonra da tarihe mal olmuş bir kaide bulunmaktadır. Bir gün gelecek, bir kadın yalnız başına Hadramuttan Sanaya kadar gidecek ve yolda kurt korkusundan başka korku yaşamayacaktır kaidesidir. Bazı sahabeler bu sözün gerçekleştiğine biz şahidiz demişlerdir.
Cihat muhkem bir farzdır. Ve Kuran-ı Kerim de 500 kadar ayette bu farz emir olarak karşımıza gelmektedir. Bunun nefis terbiyesi olarak yorumlanması, sadece çay sohbetlerinde güzel bir sohbet olarak kalması doğru değildir. Her bir farz gibi cihad farzı da eda edilmedikçe Müslümanın üzerinden sakıt olmamaktadır.
İKİ ÖRNEK ŞAHIS
Bir insan yaşlanabilir. Hatta 90 yaşına kadar da gelebilir. Ama insanın Fetih ruhuna sahip olması o insanı sanki 24 yaşında güçlü kuvvetli bir delikanlı halinde kalması demektir. Ruhun diri kalması onun kalıbı durumunda ki cesedi de diri tutar.
İstanbulumuzun bir semtine adını veren Eyüp Sultan Hazretleri gerçek adıyla Eba Eyyup El Ensari hazretleri, Peygamberimizin Medineye hicretinde onu kendi evinde misafir etti ve ona hizmet etti. Müslümanların savaşlarında sancaktarlık bayraktarlık gibi görevler yaptı. 90 yaşına geldiğinde İslam orduları ile iki sefer Medineden yola çıkarak iki sefer İstanbul önlerine geldi. Kendisine altı oğlu ve torunu da refakat etmekteydiler.
Yaşlı durumda ki Eyup Sultan Hazretlerine oğulları ve torunları; Babacığım, sen bize Peygamberimizin emanetisin. Bak yaşlandın da. Sen bu seferlere katılmasan da, bize dua etsen. Bizler katılıyoruz, ya dediklerinde o;
Evlatlarım Kuran-ı Kerim her mükellef Müslümana hitap etmektedir. Ben de mükellef bir insanım ve katılmam gerekiyor diyerek seferlere katılacağını bildirmiştir.
Bu mübarek insan 90 yaşında olmasına rağmen bu enerjiyi nereden alıyor ve bu dinamizme nasıl sahip olabiliyordu? Zamanımızda Ben gencim diyenler, at sırtında, deve sırtında değil otomobille, iki sefer Medineden İstanbula gelebiliyorlar mı?
Takdiri ilahi İstanbulun fethi onlara nasip olmadığı halde onlarda İstanbulu fethetmiş gibi bir büyük sevaba nail oldular. Çünkü İslamda, ameller niyete göredir kuralı geçerlidir. Nasip, Sultan fatihe aitmiş. İstanbul fatihi o oldu.
Fetih ruhunu diğer bir kahramanı hiç şüphesiz, Sultan Fatih hazretleridir.
Henüz 21 yaşında olmasına rağmen, kesinlikle İstanbul alınamaz diye bir kanaat besleyen Batılılara, İstanbulun ve benzer diğer bütün engellerin de Allahın izniyle Müslümanın önünde yok olabileceğini açıkça göstermiştir.
Ya İstanbul beni alır, ya ben İstanbulu azmiyle yola çıkan Sultan Mehmet, olması akla bile getirilemeyen bir olmazları da oldurarak fethi gerçekleştirmiş,
Bizansın Rum halkına, Biz Kardinal külahı görmektense Müslüman sarığı görmeye razıyız diyecek fikri alt yapıyı sağlamıştır.
Zamanın en büyük topları olan Şahi isimli toplarını döktürerek, yıkılamaz denilen İstanbulun surlarını parçalamıştır.
Her sıkıştığında Batıdan yardım alan Bizansa gelecek yardım yollarını kesmiştir.
Kaptan-ı derya (Amiral) nın Batıdan gelen bazı yardım gemilerini durduramaması üzerine hiddetinden atını denize sürmüş ve Kaptan-ı Deryayı değiştirmiştir.
Denizden başka yerde gidemeyen gemileri, karadan yürüterek Haliçe indirmiştir.
İstanbulun Fatihi olarak her şeyi yapabilecekken kendisi ile savaşan Bizanslılara mal, can, ırz, nesil ve din emniyeti vermiştir.
Bu gün ibadete kapalı tutulan Ayasofyayı fethin bir sembolü olarak ve bedelini kendi kesesinden ödeyerek satın almış ve onu camiye çevirmiş, ilk Cuma namazını orada kılmıştır.
Ayasofya vakfiyesinde; Kıyamete kadar Ayasofyanın bir cami olarak ibadete açık olmasını vakfetmiştir.
İlk kadı (hâkim) olarak Kadı Hızırı İstanbula kadı olarak tayin ederek, Adil bir düzenin kurulmasını sağlamıştır.
Zamane Müslümanlarının anladığı gibi Müslümanın etliye sütlüye karışmaması değil, Allah adına bütün işlerin çekip çevrilmesi şuurunda bir devlet başkanı olmuştur.
Yaşı küçük ama kendi büyük bir devlet adamı İşte ancak böyle olur, denmiştir.
Fethin 561. yılı bu yıl Kocaelinde kutlanacaktır. Bu münasebetle Milli Gençliğin ve milletimizin Fetih ve Gençlik gününü kutlarım.