ÖZCAN PEHLİVANOĞLU
ERMENİ MESELEMİZİ ANLAMADIK...
Türklerin memleketi Türkiyede ve diğer Türk yurtlarında, Türk Milletinin karşı karşıya olduğu önemli meseleleri vardır. Bunlar hem sayıca çok hem de büyük yoğunluklarda olduğu için başımızı kaldırıp nefes almamız pek mümkün değildir. Zaten öyle olması da istenilmektedir...
Bu önemli meseleler, Atatürkün 1919da dediklerinden anladığımız üzere; zamanın kapitalist, emperyalistleri ile günümüz küreselcilerinin, isteği ve ısrarı üzerine, devamlı olarak önümüze getirilmektedir. Bunlardan biri de; Ermenilerle yaratılmış olan sorundur.
Ancak bu meselelerin, Türk Milletine karşı bir koz olarak kullanılmasının en önemli sebebi, Türk topraklarına el konulmak istenmesidir. Bu nedenle, sorunlar önümüze, Kürt, Ermeni, Süryani, Rum vs. gibi adlandırılan meselelerle getirilmektedir.
Küresel güçlerin arkasındaki Haçlı zihniyetinin, Türklere karşı hristiyan ve müslüman olsa da etnik azınlıkları kullanma arzusu, yüzyıllardır hep ete kemiğe bürünmüştür.
Ermeniler, Türklerin zaafiyete dönüşmüş olan güven duygusu hakkında, şu kanaate sahiptirler: Türklerin güven ve iyiniyetini bir kez bile kazanacak olursan, onlar sana tüm varlığıyla bağlanır. Çünkü onlarda değer verme gücü vardır.
Aslında bu güzel değer; günümüzdeki gelişmelere de bakacak olursak, Türk Milleti aleyhine ağır sonuçlar doğurmaya devam etmektedir.
Türk yurdunda yaşayan Ermeniler, ülkeye bağlılıklarını yaptıkları işlerle gösterip ve kendilerine verilen işleri başarı ile bitirince, Osmanlı Türk Devleti bu sadık vatandaşlarını sevmiş ve onları diğer tebasından daha çok kayırmıştır. Ermenilerde bu güveni Türklerin aleyhine kullanmıştır.
Tarihte yaşanmış bir çok olay, bir Türk devleti olan Osmanlının ve hatta Türkiye Cumhuriyetinin; meselenin önemini kavrayamadığını bize gösteriyor. Böyle olunca, sıradan vatandaşında meseleyi anlaması ve tedbir alması imkansızlaşmış oluyor.
Rahmetli büyükelçi Gündüz Aktan Açık Kriptolar adlı kitabında, 1973 yılında ABDnin Los Angeles şehrinde, Asala Ermeni Terör Örgütünün eylemleri başlayıncaya ve bu olayda, Dışişleri Bakanlığından oda arkadaşı Bahadır Demir şehit oluncaya kadar, Mülkiye mezunu olmasına ve on yıllık bakanlık tecrübesine rağmen, Ermeni meselesinden haberdar olmadığını ifade eder. Keza bu konuda çalışan Prof. Dr. Nurşen Mazıcıda Bu tarihe değin, Türkiyenin Ermeni Sorununa ilişkin ne kapsamlı bir bilgisi, ne de buna bağlı bir çalışması vardır. demektedir. Bu durum aslında, Türk tarafının içinde bulunduğu durumun bir özetidir!..
Türkiyede bugün, bütün rahatsızlıklara rağmen nispi bir huzur ve güven ortamı varsa, bu yakın geçmişte taraflara bedeli acı ile ödetilmiş tehcir ve göçler nedeni iledir.
Açık konuşalım; bugün pkk terörünün arkasında bile Ermeniliğini korumuş ve kendini gizlemişlerin yoğun bir desteği vardır. Suriye ve Irakta yaşayan Ermenilerin, pkk saflarında Türkiyeye ve Türk Milletine karşı adına terör dediğimiz bir intikam savaşı yürüttüğü aşikardır. Buna Rusların desteği ve ABD, İngiltere, ABnin suskunluğu ile gerçekleşen Azerbaycanın Dağlık Karabağ bölgesinin işgali ve Hocalı Soykırımını da ekleyebiliriz.
Gelişmelere Türk Milleti açısından bakarsak, Osmanlı Türk Devleti; ülkesine ihanet eden ve küresel güçlerce kullanılan Ermenileri tehcir etmede, vatandaşlarının can, mal ve namus güvenliği ile devletinin bekasını korumak açısından son derece haklıdır. Bir devlet niçin böyle bir tedbir aldı diye suçlanamaz... Anlaşılan o durki; Ermenilerin ve destekçilerinin yaptıklarından sonra elde kalan tek çare, tehcir olmuştur.
Ama bugün bu tehcir kararı ve tehcir sırasında meydana gelen olaylar, küresel güçler ve onların yerli işbirlikçileri tarafından gündeme oturtulup bir soykırım yalanı anlatılırken, nedense Ermeni vatandaşların ihanetinden ve Türk Milletinin başına gelenlerden zerrece bahsedilmemektedir.
2015te, 100. yılı gelen Ermeni Tehciri diğer tarihsel olaylar bilinmeden ve anlaşılmadan tek başına değerlendirilemez. 1915 yılından önce 93 Harbi denilen Osmanlı Rus Savaşında Müslüman Türklerin başına gelenler, Giritteki katliamlar, 1912 Balkan Savaşının Türk soykırımı ve sürgün niteliğindeki göçleri ve de diğerleri hep bir bütünün parçalarıdır.
Günümüze de yansıyan Ermeni Meselesi 1915ten önce, 1878 Berlin Kongresinde de vardır. Buradan da anlıyoruz ki; bu sorun Osmanlı Türk İmparatorluğu içindeki diğer ayrılıkçı eylemlerle, aynı özelliği taşıyan ve her aşamada çeşitli kimliklere bürünen dönemsel olaylar bütününün bir parçasıdır. Hatırlayalım ki; 1915 Ermeni Tehcirinden sonra, İngiliz ve ABD desteğiyle başlayan Yunan İşgali ile Rum tebanın ihaneti ve Mübadele ile sonuçlanan bir süreç daha vardır. Mübadele de en az tehcir kadar taraflara acı ve gözyaşı getirmiştir. Ama her nedense daha iş bir Rum Meselesi noktasına getirilememiştir. Her halde onunda Türk devletine ve Türk Milletine karşı bir kullanım zamanı vardır!
Türk Milletinin, pek fazla haberdar olmadığı ve halen yeterince önemsemediği bu Ermeni Meselemiz; daha 19. yüzyılda ABD, İngiltere, Fransa ve Rusya gibi ülkelerin gündemindedir. Ermeni Meselemiz, batının gündemine girdiği dönemde, günümüz Ortadoğusuna ve kısmende Güney Kafkasyaya resmen egemen olan Osmanlı Türk İmparatorluğu topraklarında, bir pazar aranmasının ön yatırımı olarak nitelenmelidir. Halen Türkiye Cumhuriyeti toprakları, bu ülkeler için değişik nedenlerle çok değerlidir ve öyleyse Ermeni Sorunu sürdürülmelidir... Yapılanda bundan ibarettir.
Günümüzde Ermeni Meselemiz; uluslararası kamuoyu ile siyasal hesaplar güden ABD ve ABli odaklarca, Türkiyeyi aşağılamak ve milli gururumuzu rencide etmek üzere kullanılmaktadır.
Bunun için değişik ülkelerin meclislerinde sözde Ermeni soykırımını tanıyan yasalar kabul edilmekte ve bunları inkar edenleri hapis etmek gibi hukuki komiklikler icat edilmektedir.
Bizim Türk Milleti olarak bilmemiz icap eden şey şudur: Ermeni Meselemiz, pkk terörü ve bölücülükten, Kıbrıs Sorunundan, Türk Yunan tartışmalarından, Lazca ve Çerkezce eğitimden, Süryanilerin şikayetleri ile bunlara benzer şeylerden ayrı düşünülemez. Ve bu konular sadece müsvedde aydınların insafına bırakılamaz. Türk Milletinin her bir ferdi bunları bilmeli ve anlamalıdır. Çünkü Türkiyede yürütülen ve kara propaganda ile desteklenen zihin ve algı operasyonlarının, bu meselelerle derin ilişkileri vardır. Türk Milleti; 1915 2015 denilerek bir yüzyıl kavşağında, önüne getirilecek yapay bir sıkıntıya, şimdiden hazırlanmalı ve tedbir almalıdır.