E. TURGUT TEKİN
ÇANAKKALE DESTAN DESTAN
Ulusların tarihinde unutulmayacak anılar vardır. Çanakkale'de bunlardan biridir. Sadece Türk'ün tarihinde değil, dünyanın tarihinde eşsiz görülen bir anının panaromasıdır. İnsanlık, Çanakkaleyi seyrederken bir daha böyle Çanakkaleler yaratmamak için bu anıyı kalplerinde duyarak yaşama devam etmelidirler.
Büyük Şairlerimizden olan Mithat Cemal Kuntay diyorki:
Bayrakları bayrak yapan, üstündeki kandır.
Toprak uğrunda ölen varsa vatandır."
Evet, toprak uğrunda ölen varsa vatandır. Bir toprak coğrafyadan vatana öyle kolay kolay dönüşmez. Her toprakta kan renginde güller, laleler açmaz. Açsa da şehitlerin kanıyla sulanan topraklarınki kadar güzel olmaz. Onun için Çanakkale toprağının gülleri ve laleleri daha güzeldir, daha alımlıdır. Çünkü onların köklerindeı toprağında 250 bin Mehmed'in kanları vardır.
..............................................
Ak saçlı anacığının meydanlar er görsün diye doğurup da cepheye salıverdiği Kürşat Bey şakağından vuruldu.
"-Yandım!" deyip ıyere kapaklandı.
Ruşen nam yiğit gördü yetişip geldi.
"Ne oldu, şahbazım?"deyip yardım etmek istedi.
Kürşat Bey (eydi) söyledi: ""
"-Beni bırak yiğidim! Biz şimdi Tanrı'ya gider olduk. Var, ileri yürü, öcümüzü koma kara dinli kafirin yanına:" deyip, oracıkta tatlı canını vatan uğrunda Tanrı'sına tıpkı Bedir Arslanları gibi teslim etti.
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Bu satırları okurken, doğduğum, büyüdüğüm Kura Irmağı kıyılarına gitmiş, orada Atam Korkut'un kopuzunu dinlemiş, öğütlerini kalbimin derinliklerine gömmüş gibi oldum. Zamanın birinde bir Türk Atası gurbette ölmek üzereyken, yanındakile şöyle demiş:
"-Yiğitlerim,Beylerim, ben bu yaradan iyi olmam. Öleceğim apaçık. Kalbimi vatanıma gömün!der, son nefesini verir. Onlar, bu beyin vasiyetini yerine getirir ve Oğuz'un düzü denen yerde bir anıt taş dikerek, kalbinide oraya gömerler. Bu bize Türklerdeki vatan sevgisini anlatan en önemli örneklerden biridir. Yukarıya aldığım alıntıyı okuyanları Dede Korkut'tan alınmış bir parça diyeceklerini biliyorum. Evet doğrudur, özü Dedem Korkut olsa da, aslı değerli Hocamız ve Sökemizin gururu Sayın Oyhan Hasan Bıldırki'nindir.
Oyhan Hasan Bıldırki, zevkle okuyacağınız "ÇANAKKALE DESTAN DESTAN" adlı yapıtını, Ocak 2008'in yılbaşı armağanı olarak yayınlayıp kültür tarihimize armağan etti. Kitap yayınlanır yayınlanmaz bir adet bize ulaştırdı. Seve seve okudum, "ÇANAKKALE DESTAN DESTAN"ı. Hem de severek, övünerek, gurur duyarak.
Neden biliyor musunuz? Çoktandır unuttuğumuz köklerimizi yeşertti Bıldırki bu yapıtıyla. Bizi Ön Kafkaslara, Kura ve Aras boylarına götürdü. Dede Korkut veya diğer namıyla Korkutata ile kucaklaştırdı. Doğu Türkçesi'nin en güzel ve katıksız örneğini bu yapıtında tıpkı bir Dede Korkut gibi işlemiş.
"Eh, bunda ne var, demeyin. Konu güzel, seçki güzel, dilde güzel olunca ortaya Türk'e özel bir anlam ve Türk'e özel bir güzellik çıkıyor. Alpaslan'ın ordusunda atlarını şaha kaldırıp Anadolu üzerine akın yapan beyler sanki canlanmış bu kerre de Çanakkale denen yerde düşmana çala kılıç vuruyor. Ve sanki Dedem Korkut at üzerinde ayağa kalkmış, kopuzuyla bu cangaverleri coşturuyor. Sanki Köroğlu Çamlıbelden naralar atarak, Mehmetçiği destekliyor.
Doğu ve batı insanın birleştiği özde ve sözde tek yer Çanakkale'dir. Batı insanı Turuva Savaşlarından beri doğu insanını yenmeye, ezmeye, onun olan vatanını elinden almaya çalışmıştır. Ama doğu insanı ölmeyi vatansızlığa tercih etmiş, o günden bugüne dek bu toprakları savunmuş ve sonuçta "ÇANAKKALE GEÇİLMEZ" destanını Türk süngüsüyle tarihe yarım milyon insanın kanıyla yazmıştır. Böyıe bir destanı tarihe ne Homeros ve ne de bir başkaları Türkler kadar yazamamıştır. Bugün bazı cırtlak sesler, bu destanları unutup, Türkiye üzerinde pazarlıklara uğraşıyorlar. Türk'ün kanıyla canıyla vatan yaptığı bu toprakları, başkalarının yardım ve destekleriyle kendilerine armağan edileceğini sanıyorlar. Sanki Malazgirt I07I'den bugüne kadar, bu topraklar uğrunda oluk oluk kan dökmüşler. Sanki Çanakkaleler yaratmışlar. Sanki üç kıtada at oynatmışlar, kelle verip kelle almışlar. Öyle ucuz vatan sahibi olunur mu? Orta Asya'dan Viyana'ya uzanan dev bir imparatorluk öyle kolay kolay kurulur mu? Bizler Orta Asya İmparatorlukları kurduğumuz yıllarda, Çinliler hep bizi içte birbirimize düşürüp, kardeş kavgaları ile yıktılar. Korkularından yaptıkları Koca Çin setti bile onlara çare olmuyordu. Ama tek tutundukları dal, hile ve entrika idi. Başarılı da oldular. Karşımıza kılıçlarıyla çıkamayınca, hileyi, bizde iç savaşlar çıkarmayı denediler. Başarılı da oldular. Batıda kurduğumuz İmparatorluklarda da aynı dümenlerle karşılaştık. Düşman hep içten yıkma yollarını denedi. Bu oyunlar, yıllardır sürüyor ve açık açık oynanıyor. Yıllarca İmparatorluğun bayrağı ve gücü altında özgürce yaşamış, imparatorluğun nimetlerinden yararlanmış olan birçok insanımızı batılılar kandırıp içten ve dıştan üzerimize salmışlardır. Amaçları, Türk'ü Türk'e kırdırıp, Anadolu toprağına sultan olmak. Ama bu olmayacak. Artık Türkiye Cumhuriyeti Atatürk güneşi ile aydınlanmış, başkalarının dokunamayacağı bir dev yanardağdır. Lavlarının eritemiyeceği hiç bir güç yoktur. Dostta düşmanda bunu böyle bilmeli ve boşuna heveslere kapılmamalı. Aklını başına toplayıp, işine bakmalı.
Zaman zaman böyle değerli yapıtların yayınlanması, bizlere taze kan vermekte, paslanmaya yüz tutmuş yüreklerimizin pasını bu taze kanla yıkamaktadır. Bir zamanlar, Türkü beğenmiyenler, bugün Türkler'i arıyor da bulamıyorlar. Osmanlı'nın 600 yıl hükmettiği topraklarda barış ve kardeşlik vardı. Şimdi o topraklarda kan ve barut kokuları vardır. Acaba neden?
Yazımı kitabın sonunda verilen bir şiir ile bitirmek istiyorum. Bu şiir bizlere çok şeyler söylüyor. Tabiiki anlıyan için. İşte o şiir:
K A N UYKUSU
İkindi geçince
Yavaş yavaş çöken akşamın sesini
Kısa aralıklarla duyarsınız
Bu ülkede...
Bazan karabulutlar siler gökyüzünü
Arada bir bereket olup yağar
Telgraf tellerinde tüneyip kuşlar
"Gelecek ne zaman?" diye sayıklar...
Umut bağladığımız bu kaçıncı yağmur
Bak işte sicim sicim yağıyor
Utancından çatlayan toprak
Dirilip şahlanmak için mis gibi kokuyor.
Ötede al yazmalım vurgun yemiş
Elleri böğründe Mehmet'im
Nice karlı dağların çilesini çekmiş
Serin serviler altında yatıyor...
Beride Çırağanda masal düğünler
Sosyete eğleniyor
Yediden yetmişe milletimin saf dilekleri
Kan uykusuna yatmış demleniyor...
Baba ekmek peşine düşmüş gurbette
Ana kız evde, hem arkasız, hem aç
Sokaklarda çengi köçek çeteler
İlk adımıyla birlikte bebeler öıüyor...
Bütün değerlerimiz elde bir
Kim kime, dum duma günlerdeyiz...
Hazırla küheylanımızı kömür gözlüm
Alıp başımızı Kafdağı'na gidelim
Gerekirse bu garip ülke için
Birlikte ölelim ...
Yıllar var ki nedense
Benim ülkernde sabah olmaz
Yaşanır hep akşamlar
"Yaşasın kahramanlar!
Yaşasın kahramanlar!"
Oyhan Hasan Bıldırki
Türk'ün Tarihi'nde karagünler çok olmuştur. Çok güneşler batıp, çok güneşler doğmuştur. Bir Alparslan, bir Fatih, bir Atatürk hep olmuştur ve de olacaktır. Daha bu ulus çok Çanakkaleler, çok Sarıkamışlar, Çok Dumlupınar yazdı ve yazacaktır.Bugün Kuzey Irak Dağları buna tanıktır.
Şunu herkes bilsin ki, gök yere, yer göge çıkmadıkça, bu topraklar Türk'ün dür hep Türk'ün olacaktır.
"ÇARAKKALE DESTAN DESTAN, bizler için bir motiftir. Onun ışığında aydınlandık, onun ateşiyle pişip olgunlaştık. Çanakkale bizi, hem yaktı ve hem de pişirip eknek yaptı. Olgunlaştırdı vatan sevgisi ile pişirdi. Okuyun Çanakkale destan destan'ı. Yazarın bu I3. yapıtı. Öncekileri de okuyun. İsteme adresi Oyhan Hasan Bıldırki-
0.256.5I2 75 90-Söke.
Değerli yazarımızı kutlar, başarılar dilerim. Ayrıca başsağlığı dilerim.