E. TURGUT TEKİN
Kar, Kâbus Değil, Ak Umuttur!
Ulusal basında, yerel basında ve televizyon haberlerinde kara "Beyaz Kabus" diyen habercilerimiz vardır. Bu insanlar, çölü görmedikleri için berekete ve umuda kabus diyebiliyorlar. Oysa hem konuşmaları ve hem söylemleri yanlıştır. Oztürkçe olan kar ve ak sözcükleri birbirine çok uyum sağlarken,"umudun ışığı ak kar yağdı" diyecekleri yerde,"Türkiye'nin beyaz kâbusu yağdı diyorlar. Sanki kar, gerçekten umudun, bereketin, hayatın kaynağı değil de karanlığın ve ızdırabın başlangıcı imiş gibi. Geçen sene de yazmış, sitem etmiştim. Kar, kâbus değil, ak umuttur. Bu yıl bile yazıyorum, ama dinleyen yok ki, adamlar dil uzmanı olmuşlar, ama konuştuklarının, söylemlerinin farkında bile değiller.
Kabus sözcüğünü sözlükler şöyle tanımlıyor. "Karabasan veya korkulan şey". Yağan kar aslında Tanrı'nın yeryüzüne armağanıdır. Dünyamızın yenilenmesine, su kaynaklarının artmasına, bitki ve ekinlerin kışın ayazından, donundan korunmasına neden olur. Dağlarda biriken kar, yaz sıcaklarında eriyip ırmakları, pınarları, yeraltı kaynaklarını besler. Ovalar, bu sularla sulanarak insanlara ve diğer canlılara hayat verir. Buna bilinçsizce "Kâbus demek" çok yanlıştır.
2007 yılında Güney Ege önemli boyutları olan bir kuraklık yaşadı. İkinci ve üçüncü ürünü ekemeyen çiftçiler mağdur oldu. Su yetersizliğinden pamuklar ancak yarım yamalak bir su ile açmak zorunda bırakıldılar.Dünyanın en sulak alanlarından biri olan Büyük Menderes Deltası, önemli ölçüde su ürünleri kaybına uğradı. Bafa Gölü balçığa dönüşürken, Yeşilköy Gölü ve ovanın azmakları kurudu. Binlerce balık, kurbağa ve suda yaşayan canlılar öldüler. Büyük kentlerimiz susuz kalma korkuşu yaşadılar. Bunların arkasında hep, sizin "Türkiye' nin korkusu beyaz kar yağdı diye korkuttuğunuz, "Türkiye'nin umudu ak kar" yağmadığı için gerçekleşti. Tanrı ülkemiz üzerine ne kadar bol kar yağdırırsa ülkemizin o kadar çok bereketli ürünleri olur. Onun için kar, "bir ak umuttur"
BU YILKİ BOL KAR YAĞIŞI ÇİFTÇİLERİMİZ İÇİN UMUT OLDU
TZOB yaptığı yazılı açıklamada, "Ekim-Aralık 2007 tarihleri arasındaki kümülatif yağışların genel olarak normalinden ve geçen seneki yağış miktarından fazla olduğu, kümülatif yağışların bu dönemde normalden yüzde 19, geçen seneye göre de yüzde 33 oranında artış gösterdiği kaydedildi. Yağışların geçen yıla göre Marmara Bölgesi'nde yüzde 83, Ege Bölgesi'nde yüzde 137, Akdeniz Bölgesi'nde yüzde 15, İç Anadolu'da yüzde 53 arttığının belirtildiği açıklamada, Doğu Anadolu Bölgesi'nde yüzde 11, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde yüzde 41 düşüş gösterdiğine işaret etti. Ocak ayında etkili olan kar yağışlarının üretimi olumlu yönde etkileyeceğinin ifade edildiği açıklamada şöyle denildi: "Bu durum 2007 yılında yaşanan kuraklıktan büyük zararlar gören üreticilerimizin yüzünü güldürmüştür. Ayrıca bu sene kışın çok sert geçmesine rağmen ülke genelindeki kar yağışları ürün alanları için bir örtü oluşturmuş ve bitkileri dondan korumuştur. Ozellikle yağış açısından başlangıç iyi görünmekle birlikte bugünden rekolte konusunda bir tahminde bulunmak için henüz çok erkendir. Tarımsal üretim için aylık faaliyetlerin düzenli olarak Ziraat Odaları vasıtasıyla çiftçilere duyurulması, sürdürülebilir kaliteli üretime ulaşmada önemli faydalar sağlayacaktır" denildi.
Ege Bölgesi'nin ovalarına hayat veren dört ırmak vardır. Bunlardan ikisi Bakırçay ve Küçük Menderes, ırmak olma özelliklerini kaybetmişlerdir.Bu iki ırmağın vadilerindeki ovalar, ancak yeraltı suları ile sulanabiliyor. ırmak ve baraj sulamaları azdır. Çünkü bu iki ırmağın toplama havzaları fazla olmadığı gibi, yaz aylarında da fazla yağış alarak beslenemiyorlar. Gediz ve Büyük Menderes havzaları hem çok geniş ve hem de yüksek karlı dağlardan kaynak aldıkları için daha bol suları vardır. Bu iki ovada da tarım sulamaya dayalıdır. Büyük Menderes Irmağı Ovaları Pancar ve pamuk gibi iki temel endüstri bitkisi olan pancar ve pamuk ürünü üretmektedir. Bu iki ürün de bol su ister. Denizli, Uşak, Afyon Ovalarında pancara, Denizli, Aydın Ovalarında pamuğa hayat veren Büyük Menderes Irmağı'nın can damarı kar ve kışın yağan yağmurlardır. Bunlar gerek ırmağın ana kolunda ve gerekse yan kollarında bulunan barajlar vasıtasıyla gerçekleşmektedir. Ana kol üzerinde Çivril, Adıgüzel, Akçay üzerinde Kemer Barajları vardır. Çine Çayı üzerinde ise yapımı yılan hikayesine dönen Çine Barajı devam etmektedir.Bu barajın su toplama havzası hem geniş ve hemde Batı Toroslar üzerinde olduğundan çok yağış alır. Bu baraj yapıldığında Koçarlı, Bağarası, Söke, Sarıkemer ve Balat Ovaları bol suya kavuşacaktır. Egede su demek, üründe bereket demektir. Ak kar ise kabus değil, umutlu ak günlerdir.