E. TURGUT TEKİN

E. TURGUT TEKİN

TBMM Başkanı tamam, sıra cumhurbaşkanında

 

Eski Milli Eğitim Bakanları’ndan Sayın Köksal Toptan 450 oy alarak, TBMM başkanı seçildi. Bu seçime Türkiye’de hiçbir kimse itiraz etmedi.

 

Ne basın, ne muhalefet ve ne de halktan veya devletin diğer anayasal kurum ve kuruluşlarından hiçbir ses çıkmadı. Köksal Toptan, her ne kadar kökeni DYP’li olsa da, şu anda AKP saflarındadır ve iki dönemden bu yana da aynı partiden milletvekili seçilmiştir. Demek ki Türkiye’deki itirazlar, AKP’ye değil, AKP içinde bazı kurallara uymayanlarda ve bazı gelenekleri hiçe sayanlardadır. Neden Gül’ün adaylığına sıcak bakılmıyor? Çünkü Gül’ün geçmişi ve geleceği o makama ters düşüyor gibi görünüyor. Bunu böyle görenler kaygılarını şöyle dile getiriyorlar;

 

1- Sayın Gül, Sayın Erdoğan’ın etkisinden sıyrılamaz diyorlar. Yani Başbakanlığı döneminde Erdoğan onu nasıl yönlendirdiyse, Cumhurbaşkanlığı döneminde de aynı biçimde yönlendirecek ve Sayın Gül, tarafsızlık gerektiren Cumhurbaşkanlığı’nı kendi partisi lehinde kullanacaktır. Türkiye’de aydın kesimin görüşü ve kaygıları budur. Çünkü Gül, Erdoğan milletvekili olur olmaz istifa ederek, başbakanlık koltuğunu hemen Erdoğan’a vermişti. Cumhurbaşkanı olduğu takdirde de açıkça söylüyorlar ki, Sayın Gül, Sayın Başbakan Erdoğan’ın güdümünde olacak. Gerçek buysa ve geçmişte başbakanlığı dönemindeki uygulamaları ile öyle olmuşsa, elbette ki Cumhurbaşkanlığı için uygun bir aday değildir. Bu gerçeği halkın büyük bir kesimi anlayamasa bile anlayanlar sadece bu açıdan karşı çıkmakta haklılar. Ama sayın Gül, çıkıpta; “Ben, partimden ilişiğimi keseceğim. Gerektiği an, gerekktiği şartlar oluştuğunda veto hakkımı kullanacağım ve iktidara da, muhalefete de aynı mesafede yaklaşacağım” diyebilir ve bunu görev süresince de kullanabilirse kimsenin itirazı olamaz. Asıl kaygılar bu noktada toplanıyor.

 

2- Cumhuriyete ve Atatürk ilkelerine uymaz, kaygıları söyleniyor. Bu kaygılar bence yersizdir. Çünkü, Türkiye’de her kim Cumhurbaşkanı olursa olsun, Cumhuriyete ve Atatük ilkelerine ve devrimlerine uymak zorundadır. Bunu şuna benzetebiliriz. Büyük bir ırmağa götürün bir bardak suyu dökün ve o bir bardak sua deyin ki, “Ey bir bardak su, sen ırmağın tersine ak!” İşte Sayın Gül’ün Cumhurbaşkanlığı, bu bir bardak suya dönüşür ve tersine akamaz. Türkiye’nin gelenekleri, yasaları, zaten ona o imkanı vermezler.

 

3- Bazıları da, “Eşi başörtülüdür. Başörtülü olan bir eşin köşkte ne işi var” Bu görüşte pek geçerli bir sav değildir. Cumhurbaşkanı seçilen Gül’ün eşi değildir. Kendisidir. Eşi evinde oturacak, bazen resmi olmayan yemeklere katılacak. İster başı açık olsun, isterse olmasın. Onun bir anlamı yoktur. Anadolu insanının yüzde yetmişbeşinin başı örtülüdür. Bence bu sorun olmaz.

 

Bu üç maddeden dolayı, Gül’ün Cumhurbaşkanlığı’na sıcak bakılmıyor. Bakmayanlar diyorlar ki, “Cumhurbaşkanı için gelin bir görüşme yapalım. Ülkemizi tarafsız temsil edecek kişiliğe sahip olan bir başkan adayı üzerinde anlaşalım. Ondan sonra da geciktirmeden bu başkan adayını seçelim. “Bu yaklaşım gayet doğru bir yaklaşımdır. Hem iktidarın ve hem de muhalefetin üzerinde anlaşacağı bir Cumhurbaşkanı en doğrusu değil mi? Peki sayın Gül ve Erdoğan buna neden itiraz ediyorlar? Varsın yine aday AKP’den olsun. Şimdi Köksal Toptan Meclis Başkanı olduysa bu makamın görevlerini yapamaz mı? Bu iki kafadar neden illa biz diyor? Koskoca partide Cumhurbaşkanlığı yapacak başka milletvekili yok mu? Bazı yandaş basın, “Cumhurbaşkanlığı Gül’ün hakkıdır” diyerekten bas bas bağırıyor. Nereden almış bu hakkı? Halk tarafından veya Tanrı tarafından mı verilmiş? Bugün Vecdi Gönül, bu görev için çok yakışan bir adaydır. Yaşı, yapmış olduğu görevlerle bu makama layık  bir kişiliğe sahiptir. Cumhurbaşkanı seçilir seçilmez tarafsızlığını ortaya koyacak, iktidarı da, muhalefeti de demokrasi kuralları içinde kucaklayacak bir kişiliğe sahiptir. AKP’lileri de korkutan onun bu özelliğidir. Çünkü o, o makamın hakkını verir ve partinin, başbakanın boyunduruğu altına kolay kolay girmez. Girmeyince de AKP Hükümeti her dediğini kabul ettiremez. Ama Sayın Gül olursa, başbakanlığında olduğu gibi ona hükmedenler olacaktır. İşte gerçek budur. Birçok kurum ve kuruluşu da korkutan bu düşüncedir. Hiçbir kimse Gül’ün partisinden kopacağını, Cumhurbaşkanlığını tarafsız olarak yürüteceğini düşünmüyor. Halktan sorduğum birkaç kişi şöyle yanıt veriyor. “Elbetteki AKP ne derse  onu yapacak. Hükümetle birlikte çalışacaktır” Çoğu Cumhurbaşkanı’nın tarafsızlığını bilmiyor. Böyle bir toplum yapısından fazla birşey beklemek imkansızdır. Umarız, AKP TBMM Başkanlığında olduğu gibi tarafsız ve partisinden kopacak bir aday ortaya koyar ve Cumhurbaşkanımızda seçilir.

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar