SİYASET MESLEĞİ VE “NUR”LU UFUKLAR...

Küçük bir ilimizin itfaiye teşkilatında işe girmek için 1.000 küsur insan başvurduğu bir ülkede yaşıyoruz…

Peki o zaman siyaseti bir geçim aracı yapmak isteyen insan bolluğuna niçin şaşıp kalıyoruz?..

Evet… Kitaplar bu kepazeliğe “demokratik yarış”  diyorlar…

Bizce işin en trajik yanı da gerçekte budur!..

Demokrasi, halkın egemenliği değil midir?

Halkın, kendi kendisini yönetme yetkinliği değil midir?

Siyasetin gönüllü bir kamu hizmeti olarak benimsendiği özveri yüklü bir erdemlilik uğraşı değil midir?..

Demek değildir!..

Peki, o zaman nedir?

Daha doğru bir deyişle, ne hale getirilmiştir?..

Siyaset, ülkemizde bir meslektir; sıradan bir “iş”tir…

Bu işi her yola [ve çareye] başvurarak icra edenlerin alelade bir geçim kaynağıdır…

O mütevazi ilimizin itfaiye teşkilatına müracaat eden işsiz ordusu ile, Haziran seçimlerinde milletvekili olabilmek için siyasi parti binalarının koridorlarını dolduran, ellerindeki biçare propaganda afişleri ile kendilerini cilalamaya çalışarak siyaset vitrininde iş arayan kalabalıklar arasında ne fark vardır ki?..

İşte ülkemizde milli irade böyle tecelli etmektedir…

O koridorlarda sabırla beklenerek yakalanan bir “torpil” sonrasında “liste”ye girilebiliyorsa, işte halk o listede yer alanları seçerek iradesini ortaya koyabilecektir…

Milletin iradesi işte kadar ve bu ölçüde ipotek altındadır.

Önemli olan birilerinin sizi o bohçanın içine yerleştirmesidir.

Çünkü halk ancak o listede yer alanları seçebilme “özgürlüğü”ne sahiptir.

Evet… İşte bunun adıdır demokrasi!..

Milli ya da gayrı-milli… Ama ortaya çıkmasına izin verilen irade işte budur!..

Bir insanın bu karanlık tünelden geçerken kendi  kişiliğini ve onurunu ve hele hele bilincini koruyabilmesi ve ülkesine olan hizmet aşkını kirlenmeden muhafaza edebilmesi gerçekten çok zor… Ve belki de imkânsıza yakın bir olanaktır.

İşte Türk siyasetini yönetecek insanlar böyle bir dönme “dolap”ın çarkları arasından süzülerek, sıkışarak ve o çarkın dişlileri altında ezilerek ortaya çıkmaktadırlar…

Bu çark öyle bir mekanizmanın ürünüdür ki, döndükçe devran değişmekte ve içine katıp döndürdüğü insanların sahip oldukları değerler acımasızca öğütülmekte ve siyaset, kendisini temizleyebilecek her türlü dinamiği kendisi eritmekte ve yok etmektedir…

Kendisini temizleyemeyen bir mekanizmanın ülkeyi temizleyebilmesi, kendi yitirdiği değerleri topluma kazandırabilmesi ise, asla gerçekleşemeyecek olan bir hayalden ibarettir.

İşte milletin, gerçekte kendi seçmediği vekillerinin, iç ve dış dünyalarını çerçeveleyen maket budur, zincirler bunlardır…

Sonra… Örneğin, yaklaşık 90 gün daha geçecektir aradan…

Ve sonra ortaya, hiç değilse 5 yıl için durumunu kurtarmış, siyasetin kendisine en yakın köşesini fırıldak gibi dönmüş “bey-efendi”ler çıkacaktır ortaya…

1.000 itfaiye başvurusundan kaçının iş bulabildiğini bilmiyoruz…

Ama Haziran ayında sadece 550 başvuru sahibi, milletin vekili olarak koltuğuna kurulacak ve karnını Meclis Lokantası’nın ucuz tarifeleri ile doyurma imkanına kavuşacaktır…

Ya diğerleri?..

Diğerleri yeni bir Haziran ayı bekleyecekler ve siyasetin koridorlarında yitirdikleri onurlarının tamiri ile meşgul olacaklardır.

Kimi rakı kadehine geçirecektir tamir sürecini; kimisi ise, inancının sisli tülleri arasında…

Ve demokrasi böylece, ileri demokrasiye doğru kararlı ve istikrarlı adımlarla yürüyecek ve ülkemiz “nur”lu ufuklara doğru koşar adım ilerleyecektir…

Hiç kuşkunuz olmasın!..

 

Önceki ve Sonraki Yazılar