MUSTAFA AÇICI
Sanat, emek ve izleyici
Bilgsayarın başındasınız. Karşınızda beyaz bir sayfa. Boşum diyor ve bekliyor yazılacakları, heyecanlı ve sabırsız. Yan taraftan bir parazit ses. Toplumuna duyarsız, kendi bildiğini okurcasına söylediklerini ve sorduklarını yöneltirken aynı zamanda kendi yanıtlarını kendisi veriyor ve noter tasdiki istiyor. Susmuyor...
Dağılırken düşüncelerimiz, susmayı yeğliyorum. Bazen susmak bile karşı bildiri halini alabiliyormuş. Nihayet.
Toplumların belleğini ayakta tutan ve geçmişi bugüne, bugünü geleceğe taşıyan sanattır. Sanat aynı zamanda aklın egemenliğini savunur. Eşitlikçi ve özgürlükçüdür.
Saydım da, ne kadar anlamlı gün varmış mart ayı içerisinde,
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü..
Devrimcilerin katledildiği günler.
Nevruz, şiir günü, tiyatro günü ve diğer günler.
Dünya tiyatro gününde Söke Belediyesi Şehir Tiyatrosu "Kuğular Şarkı Söylemez" oyununu sergiledi. 2 perdeden oluşan oyunumuzu tiyatroya emek veren arkadaşlarımız oynadı. Ferdi Merter'in yazmış olduğu oyun "Dünyada ve Türkiye'de AIDS hastalığının ne kadar yayıldığı göz önüne alınarak, bu konuyla ilgili yazılmış İsviçre'de ödül almış ve Birleşmiş Milletler'in desteklediği bir oyun.."
2. perdenin başlangıcında AIDS hastalığı ile ilgili bilgi sunumu da yapıldı. Öğretici ve eğitici oyun içerisinde aynı zamanda güldürerek düşündürme ve anlatma da ön planda idi. Uzun soluklu ve zor bir oyun olduğu anlaşılan oyunumuz yerel sanatçılarımızla başarı ile sergilendi. Emeği geçenleri alkışlarımızla kutladık. Öğrendiğim kadarıyla her cuma oynanacak oyunumuzun herkes tarafından izlenmesi gerekir.
Tiyatro yapmak, tiyatrocu olmak zor iş. Hele bunu bir ilçede yapmak çok daha zor. Hem kendinizi ayakta tutacaksınız, hem de oyununuzu. Hem de maddi bir karşılık beklemeksizin. Ücretsiz oluşundan mı, yoksa halkımızın tiyatroya eğiliminin artmasından mı bilemedim, yoğun bir ilgi vardı oyuna. Her neden olursa olsun ilginin olması sevindirici.
Ancak yine de, oyuncuların ve derneğin giderlerine katkı olması yönünden göstermelikte olsa küçük bir ücret olmalıydı sanırım. Ya da bir bağış kutusu gibi. Ya da makbuz karşılığı.
Neden mi söylüyorum. Oyunu ön sıradan izleme şansına sahiptim. Oyunu izlerken aynı zamanda dekor ve kostümleri yakından izleme fırsatım oldu.
Başrol oyuncumuzun birinin ayakkabısının önünün uzun dönemli kullanmadan dolayı hafif açıldığını gördüm. Bu durum bana oyuncularımızın hangi zor koşullarda tiyatroya gönül verdiklerini gösterdi. Ve maddi kaygı taşımadıklarını da. Bu duruma hem sevindim ve hem de üzüldüm. Demek ki sadece alkışlarımız içinmiş bunca özveri. Bu emek. Karşılıksız verme sanatını da görmüş olduk.
Yeni oyunlara, yeni sevdalara. Yolunuz ve oyununuz açık ve kalabalık olsun.