FARUK HAKSAL
Milli İrade Bir Vitrin Süsü mü?
Milli egemenlik…
Yani, “egemenlik kayıtsız şartın milletin”… [olacak!]
Yani, ülkeyi milletin iradesi yönetip, yönlendirecek.
Demokrasinin ön şartı bu basit ve yalın gerçek.
Cumhuriyet rejiminin, insan hakları idealinin, uygarlığın, çağdaşlığın temeli… Özü ve esası bu küçücük cümlenin içinde saklı.
Aynı zamanda “milli irade” kavramı, siyasilerimizin dilinde en önemli propaganda söylemlerinden önde geleni.
Peki ama gerçek ne?
Pratikte durum nasıl?
Bu iki sorunun yanıtı çok basit:
-Milli iradenin gerçekleşme sürecinin ilk adımı milletin, kendisini temsil edecek vekillerini seçerek millet-meclisine göndermesi…
Lütfen dikkat bu son cümlede “millet” sözcüğü, tam üç kez geçti.
Geçti ama durum pratikte gerçekten vahim…
Millet, vekillerini seçti, tamam.
Hayır, tamam değil!
Millet, oy verdiği partinin başkanının seçtiği insanları “kendi vekili” olarak seçmek zorunda…
Demek ki…
Egemenlik [gerçekte] seçime katılan partilerin başkanlarına ait!
Millet [yine gerçekte] sahici bir vitrin süsü.
Milli irade de, sadece bir nutuk aksesuarı…
Gelin şimdi bir basamak daha yukarı kata çıkalım:
Milli irade, [propaganda-medya dayatmaları-devlet gücünü kullanma-ve sair baskı araçları ile] bir “reis” seçti, diyelim.
Örneğin, milletin yüzde 51’i reisi seçti; yüzde 49’unun oyu karavana…
Bir çırpıda gitti mi milletin iradesinin hemen hemen yarısı… Gitti! Geriye ne kaldı?
Milletin yüzde 51’inin mutlak egemenliği…
Bu egemenlik ise, bizzat milletce değil… Milletvekillerinin aracılığı ile değil… Sadece ve sadece “reis”in tek başına alabileceği kararları ile gerçekleşecek.
İşte…
Geçen yıllarda oy verdiğimiz Anayasa değişikliğinin yönetim biçimimize getirdiği düzen budur.
Evet… Ve şimdi… Yaşadığımız son günlerde ve bu günlere bağlı koşullarda, bu egemenlik-türünün de yönetenlere yetmediği ve milli egemenlik denen vitrin süsünün daha da süsleneceği gündemin ortasına oturmuş durumdadır.
İşte yeni Anayasa sözünü ettiğimiz bu garip ihtiyaçtan doğmaktadır.
İşte bu yeni Anayasa modelinin yeniden iyice allanıp pullanıp tekrar fırına sürüleceği anlaşılmaktadır…
Ancak düşüncemize göre bu noktadaki en önemli mesele, bütün bu olup bitenleri kimin anladığı ve kimin hala anlamadığı noktasına gelip çakılmaktadır.
Yüzde 51 ne zaman bütün bunları anlayacaktır?
Ülkenin kaderi [şimdi] işte bu çıkar-çıkmaz sokağı zorlamaktadır.
@farukhaksal42