MEHMET ALİ OKLAY
MANKURT
Bizde yaygın bir söz vardır; “Güneş çarığı, çarık ayağı sıkar” derler. Mankurtluğun başlangıcını buna bezetebiliriz. Ancak çarığı çıkarıp kurtulabilirsin çünkü iraden kendi elindedir. Mankurt’un ortaya çıkışı iradenin alınmasıyla başlar oysa. Geçmişin silinir, efendinin kölesi olursun.
Nasıl mı?
Juan-Juan’lar tutsak ettikleri genç savaşçıların önce saçlarını kazırlar. Başlarına, başlarını oldukça sıkacak şekilde hayan derisi geçirirler. Güneş deriyi sıktıkça, deride başı sıkar ve bu her geçen gün şiddeti artarak devam eder. Saçlar dışarıya doğru çıkamaz, kafatasının içerisine doğru uzamaya başlar. Oluşan çılgınlık haliyle geçmişini unutursun. Akıl almaz bir işkencedir bu. Artık “Mankurt” olmuşsundur. (Gün Olur Asra Bedel/Cengiz Aytmatov Romanında bir Nayman efsanesine dayanarak anlatır bunu bize)
Mankurt artık anasını, babasını, çocuklarını hiç kimseyi tanımaz. Yeni efendisinin emirlerine hazırdır artık. Efendiye yaranmak adına işleyemeyeceği suç yoktur, öz anasını bile öldürebilir.
Prof. Dr. Nurullah Çetin “Mankurt” un tarifini şöyle yapar;
“Mankurt, Türk düşmanlarının Türk’e, Türk düşmanlığı propogandalarını ilahi bir vahiy gibi dinleyip, kutsal bir ayet gibi kalbine nakşeden, bunları huşu içinde derleyip bir muska gibi boynunda taşıyan ruhsuz, şuursuz, milliyetsiz, kimliksiz, kişiliksiz, vatansız, geçmiş hafızası silinmiş, gelecek hayali karartılmış bir iskelet, Amerika’nın, AB’nin, Ermenicilerin, Kürtçülerin bunların ensesine oturup, yularından tutup istediği yöne çektiği bir zavallıdır”
Mankurt budur kısaca.
Tutsak ve iradesini kaybetmiştir. Suç işletilebilir, kullanır. Ama onun mevcut bir iradesi yoktur.
Bunu biraz hainlikle ilişkilendirip söylüyorlar bugün.
Hainliğin bilinçli yapıldığından yola çıkarak diyebiliriz ki, Mankurtluk hainlikle eşit değildir. Hainlik mankurtluktan daha aşağılıktır.