MEHMET ALİ OKLAY
Mahalle Baskısı
Son zamanların oldukça yaygın kullanılan söylemi! Ki, herkes kendi mahallesine bakmadan, karşı mahallenin baskısından söz ediyor. Karşı mahallenin baskısının acımasızlığından, anti-demokratlığından dem vuruyor. Mahalle baskısından herkes şikayetçi vesselam.
Aslında bu durum toplumsal olarak içinde bulunduğumuz hoşgörüsüzlük sendromunun ta kendisidir. Patalojik bir haldir aslında. Herkes karşı tarafın hastalığının kaynaklarını teşhis edip, tedavi yolları öneriyor. Ama bu marazi halin kendi mahallesinde de köküne kadar olduğunu görmek istemiyor, ya da; kendi mahallesindeki baskıyı rutin, kabul edilebilir, anlaşılır buluyor.
Kimse yoğurdum ekşi demiyor. İyi de kardeşim kendi yoğurdunu tat bakalım hele. Belki yüzünü ekşitmeden, dilinin aldığı tadı değil, gönlünden geçeni söylesen de; idare eder desen de ekşi ekşidir birader. Yüzünü buruşturmamayı becerebilsen de...
Bugün ellisinde, altmışında olanlar hatırlar; 1980 öncesi sağ-sol, alevi-sünni ayrımı derken, insanların şehirleri, mahalleleri, caddeleri, sokakları hatta kaldırımları ayrılmıştı. Ayrılıklar kutuplaşmaları, tahammülsüzlükler kavgayı, kaosu, anarşiyi körükledi. İnsanlar öldü, ocaklar söndü. Birbirine düşman yapılanlar dipçik zoruyla aynı koğuşları paylaştı. Baktı ki aynı havayı, suyu, lokmayı paylaşabilir onunla; paylaştı da rıza ile.
Son söz; Dertlerin çaresi paylaşmak ve kardeşliktir.
Kendinden önce kardeşini düşünmektir.
Bu dünyada ölüm olduğunu bileceksin.
Allahtan korkacaksın!!!
Kısacası kardeşim, işte o zaman mahalle baskısı adı altında kardeşine zulüm etmeye çekinirsin belki de...