ÖZCAN PEHLİVANOĞLU
KÜLEKLER ŞEHRİ: BAKÜ
Dost ve kardeş Azerbaycana dört günlük bir ziyaretimiz oldu. Bu dört günde yaşadıklarımızı dört yüz sayfaya sığdırmak mümkün değil.
Bir defa Azerbaycan, kendini Türk olarak kabul eden herkesin memleketi. Bize öyle davrandılarki, kendimizi evimizde hissettik. Onun için ha Azerbaycanda yaşamışsın ha Türkiyede...
Gidiş amacımız; Azerbaycan ve Türk Dünyası ile Balkan Türkleri arasındaki ilişkiyi geliştirmek, bilmeyenlere Balkanlardaki Türk ve İslam topluluklarının varlığını anlatmak, Türkün kaderi haline gelmiş soykırımı konuşmanın yollarını aramaktı.
Ancak bizi çok şuurlu ve bir o kadar da bilgili olan bir Azerbaycan Türklüğü karşıladı ki; Türkiyede yaşadıklarımız karşısında emin olun utandık.
Hele Fahri Hıyaban adı verilen özel mezarlığı ziyaretimiz orada yatan başta Haydar Aliyev, Ebufeyz Elçibey, Bahtiyar Vahapzade, Saffet Vurgun, Hüseyin Cahit ve daha niceleri olmak üzere bize aslında beslendiğimiz damarın, Azerbaycanda olduğunu gösterdi.
Azeri Türk Kadınlar Birliği Başkanı Tenzile Rüstemhanlının, bir akademisyen olarak aldığı doktora ünvanını kutladığı yemeğe, bizleride davet etmesi ve bu yemek meclisinde ömrümün 50 senesinde Türkiyede bir türlü göremediğim Türklük Ruhunu görmüş olmam hayatımın en mesut anlarından biri olarak kaldı.
Sabir Rüstemhanlı başta olmak üzere Azerbaycanın önde gelen akademisyenlerinin bu söz meclisinde ettiği manalı lafları görüp duysaydınız; ne demek istediğimi daha iyi anlardınız.
Bu yemekte en az Türkiyede tanındığı kadar Azerbaycanda da tanınan Türklük Ülküsünün uç beyi sanatçı dostum Ahmet Şafakın da yer alması, gönlümüzün aldığı tata, daha da bir lezzet kattı.
Bakü Büyükelçimiz Alper Coşkunun bizi kabul edişi ve bir saate yakın süren sohbetimiz ve KKTCnin kuruluş resepsiyonunda beraber olduğumuz elçilik personalimizin düşünceleri, bize Türkiyenin ve Türk Dünyasının yarınlarının daha iyi olacağı yönündeki kanaatimizi, biraz daha pekiştirdi.
Azerbaycana gidip de, Türk Dünyasının Ak Sakalı rahmetli Turan Yazgan Hocanın eserlerini görmeden ve onu anmadan dönmek olmaz. Hocanın açtığı fakülteyi ve liseyi ziyaret ettik. Okullarda yüzlerce öğrencinin Türklük ve İslamiyet şuuru çerçevesinde çok iyi eğitildiklerini, bir kez daha gördük. Allah, Turan Yazgan hocadan ve onunla birlikte emeği geçenlerden binlerce kez razı olsun.
Baküde altı bin civarında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yada Türk Dünyasının çeşitli bölgelerinden gelmiş Türk çocuğu yüksek öğrenim görüyor. Verdiğim iki konferanstan birini Azerbaycan Türkiye Gençlerinin Dostluk Cemiyetinde, bu gençlerin karşında gerçekleştirdim. Malatyalı Oğuz Kağan ile Bakülü Raşhan Karaşlı, eş başkan olarak bu cemiyeti yönetiyorlar. Ancak bu gençler Türkiyeden, hükümetten, siyasi partilerimizden, stklardan ilgi ve destek bekliyorlar. Özünü koruyan ve ruhunu satmayan bu gençlere Türk Milleti; ilgisini, desteğini ve duasını esirgememelidir.
Yine çok faydalı çalışmalarını gördüğüm ve iki kez ziyaret ettiğim Azerbaycan Türk Sanayici ve İşadamları Beynelhalk Cemiyeti (TÜSİAB)nin çok değerli yöneticileri Yasin Göral ve Selçuk Düzgün kardeşimin misafirperverliklerini unutamam.
Bunlara ilaveten dikkatimi çeken bir diğer önemli hususta Azerbaycanlı Türklerin, Türkiyeyi çok yakından izlemeleri ve bizle ilgili yorumlarındaki isabet payının yüksekliğiydi. Yazılarımın bir çok kişi tarafından okunduğunu görmek ve bu nedenle tanınıyor olmak, şahsım açısından hem sevindirici hem de düşündürtücü oldu. Acaba yazılarım Türkiyede bu kadar ilgi görüyormu?
Dediğim gibi yazacak çok şey var. Tokat Milletvekilimiz Reşat Doğrudan tutunda, Hayri Ortaş hocadan Kağan Elmasa, Eray ve Haluk kardeşlerime ve daha bir çok insana aslında yer vermem gerekiyor.
Son sözleride Ganire Paşayevaya ayırmak isterim. Ganire hanım, Türk Dünyasının lokomatiflerinden biri. Onunla Balkan Türkleri ve Azerbaycan Türkleri arasındaki ilişkiyi güçlendirmek için sözleştik.
Bütün bu yazdıklarımdan sonra, rüzgarlar şehri sıfatı yakıştırılan ve büyük bir gelişme içinde olan Baküde gördümki; Türkiyeye ve Türklerin imdadına koşup gelecek bir Azerbaycan bizi bekliyor. Bir kardeşin orada beklemesi bizim için çok büyük mana taşır, hele Anadoluda bin yıllık kardeşlik hukuku çiğnenirken...