MEHMET ALİ OKLAY
İMAM MÂTÜRÎDÎ ( 2 )
Aslında bu konuyu düşünmeme sebep seneler önce rahmetli Gündüz Aktan’ın bir gazetede yayınlanan söyleşisi idi. (Gündüz Aktan emekli büyükelçi, MHP İstanbul Milletvekili) Orada Aktan “Türk, Sünni, Hanefi, Maturudi” kimliğini savunuyordu. Türkiye’de farklılıkların büyüdüğünü, grup psikolojisi haline döndüğünü, bu durumun içine kapanıklık ve ötekileşmeyi arttırdığını söylüyordu. Bu tip farklılıkların ne demokrasiyle, ne de cumhuriyetin çerçevesi içinde kontrol altında tutulamayacağının altını çiziyordu. Farklılıkların yakınlaşması lâzım geldiğini; bunu da hepimizin kendi mağduriyetlerimizin analizinin yapılmasıyla mümkün olacağını belirtiyordu. İnsanın iki temel özelliği olduğunu “kötülüklerin zirvesi” ve “iyiliklerin zirvesi” söylüyor ve insanın bu ikisini de barındırdığını yineliyordu. Farklılıklarımızın bağdaşabilir hale getirilmesini savunuyordu. Mağduriyet analizinden yola çıkarak empati ve akıl kullanmayı öneriyor ve oradan da Maturidi konusuna geliyordu, dönüp dolaşıp.
Ben de düşünüyordum. İmam Maturidi kimdir? Neden biz onu yeterli tanımıyoruz veya ben bu konuda neden az biliyorum? Ve kendi cehaletimi kurtarmak adına cevabı bulmuştum. konu bizlerin önünden kasıtlı olarak uzaklaştırılıyor, onun için bilgim yeterli değil.
Peki sizce haksız mıyım? Maturidi toplumumuzda ne kadar biliniyor? Bilinmemesinin veya hak ettiği bilinirlilikte olmamasının sebebi Türk olması mı? Tasavvuf daha mı magazinsel? Yoksa tasavvuf toplumsal sorunları çözmede daha mı aktif? Kelâmcılar işleri daha anlaşılmaz, daha mı grift karışık, iç içe geçen bir hale mi getiriyorlar?
Evet sorular çok, cevapları bulmak zaman alıyor veya fani ömrümüz yetmiyor.