HOŞGELDİN 2011

Saniyeler dakikaları, dakikalar saatleri, saatler günleri, günler haftaları,haftalar ayları kovalarken birde bakıyorsunuz aylar ayları çevirmiş yıl sonu gelmiş. Bitecek olan yıla güle güle derken büyük bir çoşku ve umut içerisinde yeni yılı karşılamaya çalışıyoruz. Sorunları çözemeden tükettiğimiz yıldaki umutsuzluklarımızı unutup yeni yıla umutlarla giriyoruz ve bir o kadar da taşıdığımız sorunlarla.

İnsanoğlu kendi sorunlarını yeni yıla taşırken, kendi yazgısının sadece kendi elleri ile değiştirebileceğini unutuyor. Hep birşeylerden, birilerinden medet umarak geçiriyor günlerini, ömrünü...

Oysa ‘kendi geleceğimizi nasıl belirleyebiliriz?’ cümlesindeki anlamı çözmeye yönelik, kendimizi ne kadar geliştiriyoruz, biraz da buna kafa yormak gerekmiyor mu?

Bakıyorsunuz, her parti, her örgüt, her dernek, her sivil toplum örgütü, sendikalar ve sair aydınlar, entellektüeller toplumdaki vahşi sömürüden ezilmişlikten, adaletsizlikten söz ediyor. Neredeyse toplumun azımsanmıyacak bir çoğunluğu sömürüye eşitsizliğe ve adeletsizliğe karşı. Karşı ama, seçimler yapılıyor, halka sizi kim yönetsin diye soruluyor, bir bakıyorsunuz, gerici, faşist, küreselci parti ya da partiler daha fazla oy alıyor ve iktidara taşınıyor.

Bu sonucun oluşmasında ki yetersizlik kimlerden kaynaklanıyor. Tabiki siyasi parti yöneticilerinden. Sadece koltuklarında oturarak politika yapanlardan. Kendilerini elit görüp, halkın ayağına gitmeyenlerden. Halkı hakir görenlerden. Gericiliğe karşı toplumu bilinçlendirmeyenlerin, içi boş olarak direttikleri laiklik söyleminden. Devrimciliği unutup ulus devlet milliyetçiliğinin dar sınırları içerisinde hapsolanlardan. Halkların kardeşliği, eşitliği ve özgürlüğü penceresini hep kapalı tutanlardan. Ben yerine, biz diyemeyenlerden. İşgal ettikleri koltuklarında oturmaktan başka fikir ya da çözüm üretmeyenlerden. Koltuklarını  sosyal birer etiket olarak kullananlardan. Koltuklarını kendi çıkarları için kullananlardan. Hatta ve hatta seçilmelerinden itibaren bir daha halkın ayağına gitmeyenlerden. Kendi dilinde, demokrasi, özgürlük, eşitlikten yana olduğunu söyleyip de, diğer dilin yok olması için elinden geleni yapanlardan, sessiz kalanlardan. 5.000 tane farklı dilin olduğu dünyamızda sadece 200 devletin olduğunu okumayanlardan. Her yıl 20 dilin yok olmasından rahatsız olmayanlardan. Dilin toplumları bölmediği, sadece zenginleştirdiğini bilmeyenlerden. Oturduğu yerden ahkam kesenlerden. Kadın olup ta, kadınlık bilincine sahip olmayanlardan. Kadın olup ta erkek egemen toplum ve düşünceye hizmet edenlerden. Bir koltuk yetmez deyip tüm koltukları işgal edenlerden. Dini siyasete alet edenlerden, etnik kimlikleri insanlığın üstüne çıkaranlardan.

Ve nihayet birlikte yaşamayı, birbirine tahammül etmeyi, farklı fikirleri asgari müşterek şartlarda birleştirmeyi, empati yapmayı beceremeyenlerin her parçalanmadan sonra dönüp dönüp topluma  katılım çağrısı yapmalarından.

Hoş geldin 2011. Hoş geldin umut. Yükün ağır, yükümüz yükün.

Önceki ve Sonraki Yazılar