FARUK HAKSAL
O...
O, hemen hemen her gün karşılaşıp, önünden yürüyüp geçtiğimiz biri
O, yaşadığımız geçim sıkıntısının bir numaralı nedenlerinden biri
O, içinde doğup büyüdüğümüz toplumun hastalıklı bir hücresi ve çöpe atılan insanlık değerlerinin birebir bir müsvettesi
O, geleceği karanlığa, geçmişi bataklığa çeviren bir kabus!..
O, silkinip uyanmamız gereken korkulu bir rüya
O, umudun Azraili, yaşama sevincinin Cebraili
O bir kanser hücresi
Kesilip atılması gereken, kazınıp temizlenmesi gereken cılkı çıkmış bir yara
O, okulda sınıf başı olmak için durduğu yerde üç takla atan başarılı bir öğrenci...
O, bir kuyrukta en ön sıraya geçebilmek için sağına, soluna, önüne ve ardına dirsekler atan iş-bitirici bir yurttaş
O, bir baltaya sap ve bir yerlere başkan olabilmek için üst kattakilere yalaka, alt kattakilere ceberut bir başkan
O, 12 Eylül sonrasında yıldızı, cebi ve yaşantısı parlatılan biçare bir insan profilidir
Evinizin hangi camından sokağa bakarsanız bakın Onu görürsünüz.
Çünkü O her yerdedir; her kazılmış çukurun sorumlusu ve her dipsiz kuyunun usta-başısıdır
Değil mi ki hedefte bir koltuk vardır: O, mutlaka oradadır!..
Nazik ve yumuşak mabadı koltuklara her dönem aşinadır
Aşağısı kurtarmamaktadır.
- Koltuk, yine koltuk, sonra tekrar koltuk!..
Koltuğun bulunduğu düzey önemli değildir.
İster milletvekili koltuğu, ister belediye başkanı koltuğu ve hatta isterse bir umumi tuvaletin yurttaştan para tahsil edip, vatandaşa kolonya tutan görevlisinin koltuğu
Hiç fark etmez!
Koltuk, koltuktur.
Yumuşak ya da sert olması önemli değildir.
Üzerinde yarım saat tünenecektir ya da bir ömür, yine fark etmez
Önemli olan koltuktur, üzerine çömeşecek bir maket ve koltuğun önünde birikecek yalaka kuyruğu
İnsanların bir bölümü [ve bu arada Sayın O], kendi kimlik ve kişiliklerini geliştiremedikleri oranda koltuk denen nesnenin onlara bir şeyler katabileceğini umar ve beyhude bir süreklilik içinde bu sonucu beklerler.
Ancak bu umutsuz bekleyiş içinde ömür tüketen çok sayıda insan vardır.
Dolayısıyla koltuk denen nesneye ulaşma ve mabadını o yumuşak makamda dinlendirme imkânı oldukça az sayıda insana nasip olur.
Çünkü Allah büyük ama, tekne küçüktür!..
Dolayısıyla [binaenaleyh] ve sonuç olarak, koltuk mücadelesi, oldukça çetin ve güç koşullarda cereyan eder. Bazen kanlı ve çoğu zaman çamurlu bir ortamda sürüp gider
Sonunda birisi, ötekilerin omuzlarına basarak tırmanır koltuğa Ve çoğu zaman da bu üstün başarıyı kazanan, yazının başından beri betimlemeye çalıştığımız, Odur
O, bu işi başarıp, koltuğa kurulunca isminin ön tarafına Sayın sözcüğü eklenir.
Örneğin O bir hırsız mıdır?..
Artık bundan böyle kendisine Sayın Hırsız, denilecektir.
İşte, bu ve benzeri kurallar bütünün adına da uygar toplumlarda, demokrasi denmektedir
Ve Türkiye, demokratik bir Cumhuriyettir
Bulunduğu coğrafyada medeniyetlerin beşiği görevini yapmaktadır
Ancak ünlü bir yazarımızın dediği üzere;
- Bu beşikte bir çok medeniyet sallanmıştır!..
İşte Sayın O da, sözü edilen bu beşiği sallayan hatırı sayılır bir görevlidir
Onu hayal meyal de olsa, tanıyabildiniz değil mi?..
Yoksa hâlâ tanımadınız mı?..
Hay Allah!