FARKINDA MIYIZ?

 

Gökyüzünün altındaki en güzel yeryüzünde, dağlarından bal, ovalarından yağ akan bir coğrafyada yaşıyoruz. Bize ne mutlu!..

Günümüzden  üç bin yıl önce yaşamış Efesli Herakletios, “Yeni yepyeni sular akar ırmağa girenlerin üstünden. O ırmak ki dağıtır,  toplar, biriktirir, akar, yaklaşır, uzaklaşır. İki kez giremezsin ırmağa.” demişti. Denizler Tanrısı  Okeanos  ile Deniz tanrıçası Tethys’in,  oğulları tanrı Meandros’ a adını veren  Menderes  Irmağı,  yukarıda saydığımız yaşanılası güzelliklerin  yaşam kaynağı(ydı).

Yeryüzü nimetlerinin değerini bilmeyen bizler, ne yazık ki bu yaşam kaynağının da canına okuduk. Yani  bir ezgide “Biz büyüdük kirlendi dünya.” Saptamasında olduğu gibi, insana keşke büyümeseydik ve hep çocuk kalsaydık! dedirtecek duruma getirdi.

Uzunca bir süredir, elle tutulur bir gelişme sağlanamadığını üzülerek izlediğimiz  kurtarma çalışmalarının ağır-aksak sürdüğü  Uşak, Denizli ve Aydın coğrafyasını kapsayan Menderes havzasında, durum her geçen gün tehlikeli bir biçimde çözümsüzlüğe yol alıyor. Çevre tüm canlılar için yaşanılmaz bir duruma gelirken, yani yaşamı yok ederken; yaşamak için tüketmekte olduğum tarımsal ve hayvansal gıdalar yaşamımızı tehdit eder boyuta ulaşmış bulunmakta.

Bir kaç gün önce bir rastlantı sonucu katıldığım “Söke Yurttaş Girişimi” toplantısında çevreci dostların anlattıkları beni dehşete düşürdü. Bu kirlenmenin farkında olmadığımız etkileri yanında, duyarsızlığın da olayın vahametini anlatıyordu.  Pazardan, manavdan, marketten aldığımız sebzeler, yörenin can suyu menderesten besleniyor. Yöredeki hayvanlar bu sularla büyümüş bitkilerle beslenip gelişiyor. İçtiğimiz yer altı suları, ırmaktan sızan sularla çoğalıyor. Bu suyu içiyoruz, sebze, meyve ve hayvansal gıdaları tüketiyoruz. Buraya kadar her şey normal. Peki, Menderes nehrindeki insan sağlığını tehdit eden ve her geçen gün hızla artan kirliliğin farkında mıyız? Ve bu suyla yetişen cümle nebatatı tükettiğimizde vücudumuza giren zehir, ömrümüzün ne kadarını çalıyor bizden? Biliyor musunuz?

İşte, Söke Yurttaş Girişimi bu konuları gündeme getirerek  bizi farkındalığa davet ediyor.

Birkaç yıl önce Süleyman Demirel Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü bölümünde; Nazmi Durukan’ın yaptığı“Yukarı Menderes Nehri Havzasındaki Makrofunguslarda Ağır metal içeriklerinin araştırılma sonuçlarında  belirtildiğine göre:  “Büyük Menderes nehri yukarı havzasında 9 istasyonda toplanan makrofunguslarda ve toprak örneklerinden metaller analiz edilmiştir.” Saptanan metal miktarların en yüksekleri sıra ile şöyledir; Cr- 161.6 mg/kg kuru ağırlık (ka), Mn-176.4 mg/kg.ka. Fe- 4858mg/kg.ka. Cd- 21.47mg/kg.ka Pb- 19.42mg/kg.ka olarak analiz edilmiştir.

Konuşmasında yukarıdaki bilgileri aktaran Sevgili Ali Makal Hocam; ”Bu miktarlar  Uluslar arası toprak kirliliği kriterlerine göre çok yüksek olduğu görülmüştür. Bazı istasyonlarda ise Cu ve Zn topraktaki metal miktarlarından daha yüksek olduğu tespit edilmiştir. Örneğin Uluslar arası kritere göre Kadminyum metali en fazla 1-3 mg/kg olması gerekiyormuş. Büyük Mendereste bu çok yüksek görülüyor. Diğer tüm ağır metaller için de aynı şey söylenebilir.” derken, “Bu ağır metallerin hepsinin de insan sağlığı üzerinde çok büyük olumsuz etkileri tespit edilmiştir. Kanserojen etkileri açıkça tespit edilmiştir.  Özellikle de Söke halkının bu konuda daha çok duyarlılık göstermesi gerekiyor. Hem Büyük Menderes, hem de Söke Çayının ağır metalli suları ile sulanan araziden sofralarımıza gelen sebze ve meyvelerin bizi ağırdan ağıra zehirlediği görmesi gerekiyor.Zaten çevrede son dönemlerde kanser vakaları hızlı bir şekilde arttığı kamuoyu tarafından da dillendirilmektedir. Bu neden yöre halkının kendi sağlığı ve gelecek kuşakları için bu konuya müdahil olup, devletin ve kurumlarının etkin tedbirler almasını sağlaması ivedi bir görev haline gelmiştir.”  uyarısını yapıyor.                                                                   

Unutmayalım, farkındalık yaşamımıza kalite katar…                                                            

Esen kalınız.

Önceki ve Sonraki Yazılar