FARUK HAKSAL
DEMEK, OTUZBEŞE BAKLA?..
Amerikan Genelkurmay Başkanı Ankaraya geliyor; o gidiyor, bir başka çok önemli zevat zuhur ediyor Ve sonra öyle bir gün geliyor ki,
Gelenler memnun ki yerlerinden, bir de bakıyorsunuz, hiç gitmiyorlar
Ankarada [Başbakanlık konutuna yarım sigara içimi mesafede] karargâhlarını kurup, oradan tüm ülkeyi kontrol ediyor, türlü türlü tertipleri mutfaklarında pişirerek, servis yapıyorlar
Ne alıyorlar; ne veriyorlar; ne getirip, ne götürüyorlar, belirsiz
Ancak, hazretlerin malı götürdüğü ortada... Ancak malın kaça ve kime gittiği pek belli değil
İşte sorun burada ve maalesef bu noktada.
Siz sorunun ne olduğunu mu soruyorsunuz?..
Bunun yanıtı iki farklı nitelik taşıyor:
1.- Malın getirisinin kimler arasında paylaşıldığı?.. Evet, bu konuda kavga şiddetli, rivayetler muhtelif mu arıyorsunuz?
2.- Ama bir de sorunun ulusal boyutu var. Gerçek tarafı, bize, hepimize dokunan tarafı Mesele şu:
Amerika Birleşik Devletleri, Birinci Dünya Savaşına son veren tüm anlaşmalarda taraf..
Peki, ya Lozan Anlaşması?..
Hayır, bir tek Lozan Anlaşması farklı Bu konu nedense, Amerika Birleşik Devletlerini feci şekilde tırmalıyor
Antlaşmayı taraf olan her Devlet imzalıyor.
Amerika mafiş!..
Andlaşma, onaylanmak üzere tüm taraf devletlerinin parlamentolarına gönderiliyor
Ancak... Amerikan parlamentosu mafiş!..
ABD parlamentosu Lozan Anlaşmasının onaylamıyor Israrla onaylamıyor. Ve halen onaylamış değil!..
Bu bir skandaldır.
Bu tutum, açık bir düşmanlık duruşudur.
Bu düşmanca tavır alma Türkiye tarafından asla kabul edilmemeli ve sindirilmemelidir.
Ancak olan nedir?.. Olmakta devam eden tutum ne anlama gelmektedir?
Türkiye Cumhuriyeti, tam bağımsız bir devlet olarak, Lozan Anlaşması ile kurulmuştur..
Türkiye devletinin bağımsızlığı Lozan Anlaşması ile tüm dünyaya ilan edilmiştir.
Ancak bir tek Amerika Birleşik Devletleri, Türkiyenin bağımsız bir devlet olarak varolmasını sağlayan belgenin altına imza koymamakta ve halen de bu açık duruşunu pervasızca sürdürmekte Sürdürebilmesine izin verilmektedir.
Ancak, bu ülke Türkiye hükümetleri tarafından stratejik ortak olarak kabul görmekte, geleneksel dostluklardan dem vurulmaktadır.
Hangi ortaklık?.. Ve hangi dostluk?..
Sözünü ettiğimiz bu ortaklık, Amerikan çıkarları yönünde üstlenilen taşeronluk işlevi olabilir mi?
Ya dostluk?.. Bu da herhalde, kapalı kapılar ardında Türkiye halkından gizli olarak imzalanan uluslar arası sözleşmelerin yarattığı kişisel dostluklar olabilir.
Türkiyenin bağımsız bir devlet olarak varolma belgesini onaylamayan bir devletin Başkanları, bakanları, komutanları ve bilumum memur ve personelleri hangi hakla Türkiye Cumhuriyeti Devletini ziyaret edebilmektedirler?..
Ama görünürde bu soru, bazı pişkin kişilerce,
Otuzbeşe bakla, biçiminde yanıtlanmaktadır
Evet, otuzbeşe bakla!..
Eski ve köhne bir söylemdir, baklanın otuzbeşe müşteri bulabildiği meselesi Geçiyoruz. Ve bu yanıtı olduğu gibi bir çok söylemi, bir çok provokasyonu, bir sürü tertibi ve ve bir sürü satışı kayda alıyoruz.
Gün gelir, derman döner, divan kurulur, demiş yüce pir Sultan Abdal Herhalde bir bildiği vardır: Hikmetine sual olunmaz, derler eski adamlar, geçiyoruz!
Peki o zaman, bir kez daha şöyle değiştirelim sorumuzu:
Bu kişiler, hangi yetki ile ve ne yüzle Türkiye Cumhuriyeti Devletinin topraklarına ayaklarını basıyorlar?
Bizim Başbakanımız, dışişleri bakanımız niçin bu ayıbı yüzlerine vurup, hesabını sormuyor bu çok önemli ayıbın?..
Otuzbeşe bakla ha?..
Şöyle bir soğukkanlıca düşünün... Taraflı, tarafsız, katıksız, salt ve somut olarak düşünün...
Siz bir ülkeyi bağımsız bir ülke olarak tanıyıp, bu iradenizi imzanızla belgelemekten kaçınıyorsanız... Sizin o ülkede ne işinizi var?
Bağımsız bir ülkenin bu kişileri, bağımsızlığının kırkımızı çizgileri olması gereken hudutlarından içeriye almaması gerekir
Türkiye devleti, ABD, Lozan Anlaşmasına imza koyana dek, bu ülke ile olan diplomatik ilişkilerini kesmelidir.
Bu zorunluluğu yerine getirmeyen yöneticilerin oturmakta oldukları koltukları işgal etmeye devam etmeleri meşru değildir... Görevi ihmaldir; suçtur...
Hukuken suçtur; siyaseten gaflet ve hatta delalettir