ŞEREF PINARBAŞI
ÇOCUKLAR VİCDANLARA TERK EDİLEMEZ
Eğitim işi ciddi bir iştir, vicdanlara terk edilemez. Çünkü vicdan oluşurken bulunduğu toplumun egemenlerinin toplumsal karakteri yapısına göre şekillenmiştir. Toplumsal karakterler ise zaman ve sosyo-ekonomik tarzlarla şekillenir. Sonuçta insanların vicdanları şekillenirken bu toplumsal yapılar (karakter) kişinin düşünce ülkülerini oluşturur. Ayrıca kişisel gelişimin sorunlu ya da sorunsuz oluşu ve dereceleri de kişilerin karakterize olmasında önemli etkendirler.
Örneğin dinlerin katı kuralları ile yönetilen bir toplumun karakteri de kişisel düşünce gelişimini, yani yaratıcı bir beyne sahip olmasını imkansız kılar.
Bu anlamda şehitlik, dini bir görüş yapılanmasıdır. Her din kendine göre şekillendirdiği insanı şehitsin diyerek diğerini yok etme amaçlı hale getirebilir. Toplumundan da bu yolda ölmesi halinde şehit, yaralanması halinde ise gazilik unvanları ile en büyük nişane olan cennetle ödüllendirildiğini beyinlere başka konulara meraklanmayacak şekilde sıkıca yetiştirilir.
Yani kısaca söylemek gerekirse kişi ve toplumların eğitimi ne kişi vicdanına, ne toplum vicdanına terk edilemez. Öyleyse ne yaparız? İşte cevabı,
Vicdanlı ya da vicdansızlık sözcükleri kişinin kendi dışındaki insanlara karşı davranışlarda belirlediği yönden görüngüsüdür. Bunu dışarıdan kimse görmese bile kişi kendisi bütün ayrıntılarına kadar görür ve bilir.
20 Yıl kadar önceydi, Kızılayda Atatürk Bulvarındaki Ziraat Bankasının önünde bir dilenci oturuyor ve küfürler e diyordu. Dikkatimi çekmiş bakınıyordum ki, oradaki biri bana yaklaşarak, bu dilenci biraz önce buradan geçen Vehbi Koçun beş lira bahşiş atmasına sinirlendi, ona küfrediyor dedi. Anladım ki Vehbi Koç bu dilenciye herkesin 50 kuruş 1 lira attığı yerde o 5 lira vermiş ama dilenci bunu az bulmuştu. Onun için küfrediyormuş.
Oysa ben hiçbir dilenciye para vermem ve herhangi bir yardımda bulunmam. Vehbi Koçun v.b şekilde yardımda bulunan herkesin vicdanını temizlemeye çalıştıklarını düşünürüm. Böyle bir temizlenmenin imkânsızlığını biliyorum. Yani kişi, devlet gibi bir örgütün bireylerinin sarmala alıp koruması gerektiğini, kişilerinde bu kuralları yerine getirmeyen devlete ayar edici girişimleri ve çabaları yapmayışını, sadaka alanında, vereninde büyük bir insani davranış yapmayıp, üç beş kuruşluk sadaka parasının arkasına saklanmasını hazmedemem. Bunu yapmayan devletinde kişilerinde açmazlarından kurtulamayışının nedeni ise, gerekli eğitimin yapılmamasında görüyorum.
Sen kişi olarak elinden gelenini topluma katacaksın, toplumda koyduğu kuralları kişilerin özünü yok etmeden adaletli bir şekilde uygulamasında gösterecektir.
Tüm bu neden ve nedenlerle eğitim ciddi bir iştir diyor, tek başına eğitimde faktör olup toplum adına bireyle ilişkide olan 1- anne 2- baba 3- öğretmen 4-okul 5- din 6- etnik köken 7- sokak gibi hiçbir olgu ve oluşuma havale edemeyiz. Eğitim tüm bu faktörleri irdelemek çocuğa ya da gençe ortak bir bireşimle yaklaşım sağlamak zorundayız. Değilse kıyafet değişikliğinde olduğu gibi Başbakanın rüyasından uyanınca uygulamaya koyduğu bir genelge ile değil. Ülkemizde 1950den bu yana devletin eğitim politikası olmayışı nedeni ile bunca nesil heder olmuş ve özünden kopmuş olarak canhıraş bir şekilde yaşam peşinde koşmaktan bitik durumda kalmıştır. Geleceğimizin garantisi çocuk ve gençlerimizdir.
Saldım çayıra mevlam kayıra anlayışından kurtarmak hepimizin açık görevidir.