ŞEREF PINARBAŞI
ÇAKALLAR VE KARGALAR
Ben hayvan veya kuş bilimcisi değilim. Ancak bu hayvanlarla önyüze çıkmış olan bir davranış özelliğinden bahsederek, mecazen insan davranışlarındaki yansımalarından söz edip yazacağım.
Şöyle; gerek çakallar gerekte kargaların iki ortak yanları; 1- Bunlar sürüler halinde gezerler 2- Başkalarından arta kalan yemlerden beslenirler.
Bu davranışlarının anlamı insana göre şu oluyor. Bunlar tek başlarına avlanma gücüne sahip olamıyorlar. Onun için arda kalan leşler veya bitki artıklarından ürkek ve pısırık bir yaşamı hödükleyerek devam ettiriyorlar. Bu yüzdende yaşamlarını sürdürebilmek için birilerinin güdümünde yürütüyorlar.
Biz insanlara gelince, yavrularımızı iki yönde ve paralel olarak doğanın dışında beceri kazandırmak zorundayız. Birincisi beden becerisi, ikincisi de zihin becerisidir. Birincisinde, insan vücudunun hareketleri kurgulu olduğu; Ayaklarından, ellerinden, gözlerinden, hareketlerinden, vücudundaki tüm organlarından yararlanarak, onların egzersizlerle geliştirilmesi işlemleriyle mümkündür. İkincisi yani zihinsel beceri dediğimiz ve insandan gayrı evrende eşi görülmeyen bir davranışın özelliğidir. Bununla biz evrendeki gelişme yasalarını kavrayıp, yaşamımıza anlam kazandırmakla mümkündür.
Ayının, kedinin, kuşların v.b yavrularına, ancak beden becerilerini geliştirmesiyle mümkündür. Biz insanlarsa, doğanın bize verdiğinin dışına çıkarak, Akıl ve Sevgiyi tanıdık. Tanıdığımız bu akıl ve sevgi kavramları geliştikçe de doğa ve dışımızdaki insan gruplarıyla mücadele daha doğrusu, yaşamdaki kolaylarımızı arttırdık, arttırıyoruz.
Demek ki biz insanlar; diğer canlıların dışında, doğaya karşı olan zihin becerilerimizi geliştirdiğimiz oranda anlamlı ve kolay yaşayabileceğiz.
Eğer bu yapılanmanın eğitimini alıp, egzersizlerle bu iki beceri türümüzü geliştiremiyorsak insanlaşma durmuş olacaktır. Böylece de geldiğimiz bunca aşamada bile yakın bir gelecekte, karga ve çakal sürüsünden birileri gibi olacağız demektir.
Bu çerçeveden baktığımızda kapitalist sistem, insanları bireyleştirirken, arttırdığı beden becerisinin sınırlı kalacak bir eğitimden yanadır.
Sistem bağda, bahçede, fabrikada el uzmanlarına ihtiyaç için okullar açarken, zihin becerilerine yönelik gelişmeleri kendini yıkacağı korkusu yaşamaktadır.Bu korkularında haklıdır. Çünkü zihni becerisi gelişmiş bir insan, insan toplumunun barış içinde dayanışarak yaşadığında, acı ve düş kırıklıklarının son derece azalacağının bilinciyle davranış oluştururlar. Oysa bu durum kapitalist sistemin al aşağı edilmesidir. Öyleyse mal, para ve itibarın sahtesi ile güçlü görünen birey korkmakta haklıdırlar. Bu nedenle silah yapmakta, bu nedenle insanları din ve ırk parselleri ile parçalamaktadır.
Tek amacı da güdülebileceği sürülerden beslenmedir. Karşıtı ise toplumsal üretim, dağıtım ve toplumsal tüketimdir.