FARUK HAKSAL
BU ÇELİŞKİ NE DOĞURUR?..
Dünya’da 900 milyon aç insan var.
Ve son bir yıl içinde bu sayı, 75 milyon kadar arttı.
Bu trajik bilgiyi açıklayan kişi, Dünya Gıda ve Tarım Örgütü Başkanı Jacques Diouf.
Bu “değerli” adem, önemli bir sayıyı daha açıklıyor:
- Geçtiğimiz yıl içinde Dünya’nın silahlanmaya harcadığı para, tam 1.204 Milyar Dolar… Oysa açlık sorununu çözmek için gereken meblağ, sadece, 30 milyar dolar!..
İşte kapitalizmin Dünya’yı ve insanlığı getirdiği eşik budur…
Çağımızda kapitalizm, bizlere okullarda okutulduğu şekli ile uygulanmıyor.
Kapitalizm, ürettiği malı satmak için pazar arayan büyük devlet ekonomilerinin elinde “emperyalizm” [yani sömürücülük] biçimine dönüşüyor ve kendi küçük pazarlarının sahibi olması gereken milli-devletlerin pazarlarının [yani, hükümet ve sair egemen güçlerinin] ele geçirilmesi savaşı haline dönüşüyor.
Kapitalist sistem, çarkını döndürebilmek için ürettiği malı satmak zorundadır.
Ürettiği malı satabilmek için, kendi iç pazarının yanında dış pazarlara ihtiyacı vardır.
Bu dış pazarlardaki “özgürlük edebiyatı” gerçekte, yabancı malların bu pazarlara ellerini kollarına sallayarak girebilme özgürlüğüne verilen addır.
Girişim özgürlüğü esastır. Dolayısıyla, gümrükler kalkmalıdır!
Yabancı mallar, sıfır gümrükle ya da olabildiğince geniş imkânlardan yararlanarak o pazara akabilmelidir. [İşte Gümrük Birliği]
Ekonomik olarak istila edilen ülkenin önemli kaynaklarına el konabilmelidir. [İşte özelleştirmeler]
Ve milli-devletin yönetimine mümkün olduğu kadar nüfuz edilebilmeli, halkın bilincinin şekillendirilmesini yöneten araçlara el konabilmelidir. [İşte işbirlikçi siyaset ve işte mütareke basını denen olgu]
Hesap tamamdır!
Piyasa iyi durumdadır.
Ülkenin tüm ekonomik kaynakları yabancılara çalışır bir duruma konmuştur.
Bankalar, milli kaynaklar, medya, stratejik iletişim araçları ve hatta siyaset… Ve hatta ülkenin en önemli insan kaynakları… Hepsi!
Onların eline geçmiştir.
Onların tekelindedir.
Onların hükmü altındadır.
Onların kasasına çalışmaktadır.
İşte çağdaş kapitalizm denen “Yeni Dünya Düzeni”… Yani emperyalizm, bütün bu işleri becerir, hedefindeki ülkeyi sıkıp suyunu çıkartırken, doğal olarak bu vahşi soygun düzenine başkaldıran insanlar da çıkacaktır.
Bu insanlar, her bir ağızdan,
- Tam bağımsızlık, özgürlük ve adalet isteyeceklerdir.
Eskilerin "eşyanın tabiatı" dedikleri gerçek bu yöndedir. Ve günden güne çoğalacaktır bu insanlar… Bilim damaları da bu gelişmeye, toplumsal determinizm adını veriyorlar.
Sömürünün şiddeti insanları birbirine itecek, kenetlenmelerini sağlayacaktır.
Kaçınılmaz bir zorunluluktur bu… Üstü örtülemez, geçiştirilemez bir gerçekliktir.
Kenetlenen insanlar çoğaldıkça bilinçlenecek; bilinçlendikçe çoğalacaktır…
Ve işte o zaman: Emperyalizm silaha başvuracaktır!
Kendisi silah kullanacak, kışkırttığı insanlara ve onların saldırdığı insanlara silah satacaktır…
İşte tam bu noktada da, yukarıda sözünü ettiğimiz Bay Jacques'in sözlerinin anlamı ortaya çıkacaktır.
Ne diyordu Dünya Gıda ve Tarım Örgütü Başkanı Jacques Diouf?..
- Geçtiğimiz yıl içinde Dünya’nın silahlanmaya harcadığı para, tam 1.204 milyar Dolar… Oysa açlık sorununu çözmek için gereken meblağ, sadece, 30 milyar dolar!..
Peki siz ne diyorsunuz?..