“BOZUK DÜZEN”İN ANAYASASI...

Kendinizi ve kişisel çıkarınızı toplumun merkezine mi oturtuyorsunuz?..

Yoksa o toplumun topyekûn ilerlemesinden elde edeceğiniz yurttaşlık payını edinmenin mutluluğunu mu seçiyorsunuz?

Sanıyorum, içinde bulunduğumuz süreçte, böyle bir soru ile karşılaşan insanlarımızın oldukça büyük bir çoğunluğu birinci seçeneği yeğleyecektir.

Geriye kalan bir kısım insanımız ise, görünüşte   ikinci seçeneği ve hayatın pratiği içinde ise, yine birinci seçeneği benimseyecektir.

En geriye kalan, bakiyenin bakiyesi olan küçük ve nitelikli bir topluluk ise, ikinci seçeneğin erdemini sırtlayacaktır hayata karşı...

Özellikle 1980 sonrası dönemde devşirilen insan tipidir birinci seçenek üzerine oturup, bindikleri dalı kesenler...

Gemisini kurtaranların kaptanlığında sürdürülen bir toplumsal düzendir bu tip insanların önlerine konan “düzen”…

“İnsan insanın kurdudur...”

Öteki insanlara bir pazarlamacı mantığı ile yaklaşan mürai bir mizaçtır topluma zerk edilen toplumsal değer...

Hayatın kıyısından dünyayı, ülkesini ve diğer insanları seyre dalan yeni yetme genç delikanlı ve genç kız, “öteki”leri alt ederek bu hengâmenin içinde kendisine bir yer açmak durumunda bırakılmıştır.

Öteki insan bir rakiptir!..

Bu anlamda bir hasımdır… Ve neredeyse, (potansiyel) bir düşmandır.

Toplumsal değerler, dostluk, iyilik, yardımseverlik ve alçak gönüllülük, hayatın düsturu yapılmak için değil; karşıdaki insanı, belirli bir potada sallayıp, zararsız hale getirebilmeniz ve böylece de, kendi borunuzu öttürebilmeniz için icat edilmiş içi boş bir propaganda söylemidir…

Vermek Allah’a mahsustur...

Mühim olan almaktır.

En düşük bedelle... Ve mümkünse bedavadan... Almak!

Almak, tüketmek ve harcamak…

En iyisini giymek, en lezzetlisini yemek, en gösterişlisine binmek ve en güzeli ile gezmek...

İşte, Yeni Dünya Düzeni’nin başlıca (yükselen!) değer yargıları bunlardır...

Bu değer yargıları, insanı insana “kurt” eden, insanın en ilkel ve en acımasız nitelikleri üzerine bir toplumun düzenini bina eden sanal yapı taşlarıdır.

Ancak, ne yazık ki, bu düzen “bozuk”tur.

Ve bu bozuk düzen, onun içinde insanlığını yitirmeden kalabilmiş [yetkin] bireylerin birleşmesi ile verilecek bir mücadele sonunda yıkılacaktır.

Mutlaka yıkılacaktır!

Bu bir insanlık idealidir.

Bu ideali, beyninden gönlüne ve oradan da eylemine yükseltmeyen insanların yeri ve yordamı, o bozuk düzenin balçık çamurunun tam orta yeridir.

Midesi ile düşünenlerin yerini beyni ile düşünenler almadıkça ve beynin her kararı, yüreğin vereceği vize ille hayata geçirilmedikçe bu orta oyunu, kendi “bozuk” düzeninin izini sürmeye devam edecektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar