E. TURGUT TEKİN
Boşuna kıvırtmıyor
Bugünler daha çok kıvırtıyor, herhalde bir bildiği vardır, diyordu Ali Dayı. Hasan Usta bu sözü işitince sandalyesini Ali Dayıya yaklaştırıp:
- Koca ihtiyar, yine kimi kıvırttırıyorsun.
Ali Dayı, Hasan Ustaya, Hoş geldin Hasan dedikten sonra, yaşlı başını kaldırıp:
- Yaho, Hasan usta, ben çocukken Cumhurbaşkanı rahmetli Atatürktü. Başkanlıkta, kumandanlıkta ona yakışıyordu. Halk adını duyar duymaz, yaşlı genç ayağa fırlardı. O, 1938de rahmetli olunca onun yerine silah arkadaşlarından İsmet Paşayı Cumhurbaşkanı seçtiler. Aslında İsmet Paşada çok iyiydi, ama o başa gelince İkinci Dünya Savaşı başladı. Avrupa birbirini yiyordu. Sonra Amerikada bu savaşa katıldı. Derken, savaş dünyaya yayıldı. Avrupalılar, bizi de savaşa sokmak için çok uğraştılar ama, paşa Birinci Dünya Savaşını, Çanakkale Cehennemini görmüş, Kurtuluş Savaşında Batı Cephesi Komutanlığı yapmış bir deneyimli asker, hiç savaşa girer mi? Rozvet, Çorçil ve Sitalin ne yaptılarsa kandıramadılar. O hep direndi ve önüne konan kızarmış hindiden yemeyip, halkı gibi soğan ekmek yedi. Ama halkı da savaşa sokmadı. Konuşmasını bitirince Hasan Ustanın vereceği tepkiyi bekledi.
Hasan Usta mesajı almıştı. Ali Dayının titrek yaşlı ellerini tutup öptü. Sonra da, yavaş yavaş ve sesli olarak konuşmaya başladı. Çünkü Ali Dayı çok yaşlı olduğundan bazı sesleri duyamıyordu. Onun duyacağı bir ton ve onun anlayacağı bir ritimle konuşmaya başladı:
- Ali Dayı, köyün en yaşlısı sensin. Bildiğim kadarı ile yaşın doksanın üstündedir. Ali Dayı ekledi, Hasan yaşım doksanbeş dedi. Hasan Usta, devam ederek, Allah daha uzun ömürler versin. Sen Cumhuriyetin canlı tarihisin. Ya Celal Bayar nasıldı? Ali Dayı biraz düşündükten sonra, soruyu yanıtladı:
- Ha, o mu? Halkın seçtiği bir Cumhurbaşkanı. Önceleri iyiydi, sonraları kıvırtmaya başladı. Bilmem birçok yasal olmayan işler yapmış. Ordu ayaklandı ve onları da hapsetti. Yargılandılar. Rahmetli Menderesi astılar. Ama bence hiç de iyi etmediler. Politikadan adam asılır mı hiç? Dördüncü Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel oldu. Demek ki askerler sivil Cumhurbaşkanı istemiyorlarmış. Cemal Gürsel hasta oldu ve bitkisel hayata girdi. Uzun süre yatalak ve bitkisel hayatta kaldı. Bazıları der ki, Onu Menderesin ahı tuttu Gürsel ölmeden, yine bir asker olar Cevdet Sunay Paşayı Cumhurbaşkanı yaptılar. Onu Korutürk izledi. Siviller TBMMde bir Cumhurbaşkanı seçmeyi başaramayınca, bu kere 12 Eylül 1980de işe tekrar askerler el koydular. Ve arkasından Kenan Paşa Cumhurbaşkanı oldu. Herhalde askerler bu makamı sevmişlerdi. Kahvedeki halkın ilgisini çekmiş olacak ki, Ali Dayı ile Hasan Ustanın etrafına üşüştüler. Gençlerden biri:
- Ali Dayı, dedi ve konuşmasına devam etti. Yani Atatürk, İnönü, Gürsel, Sunay, Korutürk, Evren asker; Bayar sivildi. Ali Dayı, gencin yüzüne bakarak, gülümsedikten sonra, genci doğruladı:
- Aynen öyle. Evrenden sonra Özal, Demirel, Sezer sıra ile Cumhurbaşkanı oldular. Bunların üçü de sivil. Özal ve Demirel politikanın kurtları. Sezer ise yasa adamı. Yasalara bağlı ve ağır bir taş gibi. Öyle kolay kolay yerinden atamadılar. Hasan usta söze karıştı:
- On Cumhurbaşkanımızın altısı asker, dördü sivil. 11. Cumhurbaşkanımız bakalım kim olacak? Köyün mukallitlerinden, bitli Hüsu atıldı:
- Kim çok kıvırtırsa o olur. Herkes gülüştü. Hüsü bir kere konuştu mu, bir daha konuşmazdı. Hani bir deli bir kuyuya taş atarda, on akıllı çıkaramaz ya, onun gibi birşey. Herkes Ali Dayıya:
- Bu bitli Hüsu ne diyor? der gibi bakmaya başladılar. Ali Dayı:
- Hüsu doğru söyler. Herkes o makama oturmak için ama şöyle, ama böyle çok kıvırtırlar. Kıvırtırlar da, o makama oturunca hemen değişirler. Biz böylelerini de gördük. Gençer biraz daha yaklaşıp, hep bir ağızdan:
- Ali Dayı kim onlar? Ali Dayı, yaşlı sakalını sıvazladıktan sonra:
- Ay oğullar, herşeyi Ali Dayımı söyleyecek? Biraz da siz düşünün. Kimler kıvırtmış, kimler kıvırtmakta. Şimdi önümüzdeki günlerde meclis kulislerini iyi izleyin, bakın kimler nasıl kıvırtıyor görürsünüz. Gençlerden biri:
- Önce kıvırtıyor, sonra da Cumhurbaşkanı, Başbakan mı oluyorlar? Vay halimize. Desene boşuna kıvırtmıyorlar!...