ŞEREF PINARBAŞI

ŞEREF PINARBAŞI

BİR KİŞİ TANIYORUM

Marazlı doğmuştu. Aşırı korumalı büyüdü. Hemen her istediği karşılandığı için şımartılmış, kendini her alanın birincisi görüyordu. İlköğreniminde çevresinde başarılı gözüküyordu. İsteklerinin gerçekleşmesinde yavaş yavaş sekteleme başlamıştı. Ortaokulda bol ödülle yürüyordu. Aile tarafından sürekli zeki olduğu vurgulanıyor, motive edildiği sanılıyordu. 
Liseye geçmesi ile birlikte her şey geri tepmeye başlamış, derslerde kırıklardan geçilmiyordu. İstekleri gerçekleşmedikçe ya hasta oluyor, ya da dış olguları bahane olarak kullanıyordu. Alabildiğine hırçınlaşıyor ama edinemediği becerilerin yerine yardımcı olanlara yalakalığa varan bağlanmalar yaratıyordu. Başarısızlıklarının hiç birine imza atmıyor, mutlaka dış bir olguyu gösteriyordu. Bu yüzden üç yıllık liseyi altı yılda torpile varan yardımlarla zar zor bitiriyordu. Ancak bu arada ailede ve yakın çevrede başarısızlıklarında canını ortaya koyarak tehdit eder olmuştu. Yani üstüme gelinirse intihar ederim diyen davranış gösterisinde bulunuyordu. Aile ise aman çocuğumuza bir şey olacak diye daha fazla üstüne titriyor, aman sen kıpırdama diyen bir yaklaşım sergiliyordu. 
Liseden sonra yine üç yıllık okulu, hızlandırılmışdan da yararlanarak üç ayda bitiriyor, çalışmaya başlıyordu. 
Yine çalışma hayatı boyunca,”Yasak savma” “Çalışıyor görünme” numaraları ile ve yine yakın çevreyi kullanarak hazırdan yaşamaya devam ediyordu. 
Artık bu dönemde para, mal ve itibar hırsızlığının bütün inceliklerini öğrenmiş, kendisinin bu durumunu görenleri ilk önce itibarsızlaştırma dedikodularını yayıyordu. 
Bu durumunu emekliliğine kadar sürdürerek, içgüdüsünü akıl kapsamına alma becerisini kazanamamıştı. Beyni vücudunun elinde hazlarda teslim yaşıyordu. İçgüdüsünü engelleyemediği gibi duygularını da erteleyemiyordu. Zira rakibi gördüğü en yakınlarından başlayarak partide, dernekte, sendikada kısaca toplumda kendisine rakip gördüğü her insanı, birbirine gammazlamak dahil iki insanın bir araya gelerek dayanışmasını istemiyor, o insanlar arasına nifak sokuyordu. Kendi eşi ve çocuklarına da yıllar önce de toplumda kullandığı “Canıma kıyarım ha” tehdidi ile zaptı rapt yada hakimiyeti altında tutmaya devam ediyordu. 
Yine hastalıklarını ya da başka zorluklarını göstererek etrafından para, mal ve itibar çalmaya devam etmekte olup, daha fazla sıkıştığında da yalan yere namus ve şerefini ortaya koyabiliyor. Bu manada en yakınlarından ve asgari ücretle gecenin 05”inin alaca karanlığında işe gidip akşamın 19”unda işten dönen insanlara hastalığını göstererek paralar topluyor, kendi refahına harcayabiliyordu. 
Şimdiler ne yapıyor derseniz, ranttan veya hazırdan yiyebilmek için elinden gelen her türlü yalanı ve zorbalığı kullanmaya devam ediyor.
Ben inanıyorum ki canlı, duyarlı, yürekli ve zeki insanlardan oluşan bir toplumda, bu tür insanlar yaşam bulamayacaklardır.
Ancak bugün toplumların en tepeden başlayıp, en alt kademeye kadar büyük bir yüzdelik dilimi şöyle ya da böyle yukardaki fitne ve alt insan grubuna dahildir.

Önceki ve Sonraki Yazılar