FARUK HAKSAL
BATAKLIĞIN MERDİVENLERİNDE NELER VAR?
IŞİD, radikal dinci, vahşi ve acımasız bir terör örgütü.
PKK, ülkemizi bölme amacıyla yıllardır iç-savaş yaşadığımız bir diğer terör örgütü.
PYD, onun Suriye kolu.
BDP, PKK'nın meclisteki "demokratik" temsilcileri.
Kandil, İmralı ve Salih Müslim PKK'nın merkez-eş-başkanları...
TBMM, bütün bunlarla mücadele için Türk Silahlı Kuvvetlerine tezkere izni veren Türkiye halkının en yüksek karar organı.
IŞİD... PKK ve PYD ile savaşmaktadır.
ABD, radikal İslam örgütlerinin yaratıcısı, destekleyicisi ve azmettiricisi iken şimdi IŞİD'i bombalar "gibi" yapmaktadır.
Üstüne havadan bomba yağdırır gibi yaptığı IŞİD ile savaşan PKK'ya [eskiden olduğu gibi] silah yardımı yapmaktadır.
Bu son cümlenin daha doğrusu şudur: ABD, eskiden PKK'ya el altından ilettiği silahları bugün meşrulaştırmakta, verdiği siyasi desteği açıktan sunmaya başlamaktadır.
Türkiye'yi yöneten güç, bu karmaşık sarmalın içine bir de Esat düşmanlığını monte etmekte, Amerika'nın Büyük Ortadoğu siyasetinin en sadık eş-başkanı olduğunu pratikte de doğrulamaktadır.
Ortadoğu bataklığının içine yerleştirilen mezhep çatışmaları, etnik düşmanlıklar, feodal güç ve kültürlere destek olma siyasetleri... Evet... Bütün bunların dibinde, kökeninde, orijininde bir tek unsur vardır: Petrol!..
Peki Türkiye, tek amacı petrol bölgelerinin yeniden yapılanması olan bu sistemli çatışma ortamında hangi saftadır?
Ve niçin?
Yani hangi sebeple?
Türkiye, petrol bölgelerinden bir pay kopartmak için mi bu karmaşanın kıyısına kadar sokulmuştur?
Yoksa, "Yeni Osmanlıcılık" hülyasının uhrevi umudu ile mi?
Yoksa, çok daha küçük bir hedef olarak, iktidar güçlerinin, iktidarlarını sürdürebilmek için sırtlarını dünyanın "dayı"sına dayamak hesabıyla mı?
Türk Silahlı Kuvvetleri namlularını sınır ötesine doğru çevirmiş, "angajman kuralları" denen taze lokumu çiğnemektedir.
Peki, neyi beklemektedirler?..
Ordumuzun kurmayları herhalde neyi çiğnediklerinin bilinci içindedirler.
Yukarıya bizim sıraladığımız nedenler ya da sıralayamadığımız bambaşka nedenler, evet, ne beklenmektedir?
Ve "angajman kuralları" denen diplomatik örtünün süslü perdesi aralandığında hangi gerçekle yüz yüze geleceğiz?..
Mustafa Kemal Paşa'nın o ünlü sözü bilincimizin bir kenarında yol ve yön göstericilik işlevini sürdürüyor mu acaba:
- Milletin hayatı tehlikeyle karşı karşıya kalmadıkça SAVAŞ BİR CİNAYETTİR!..
www.soruyusormak.com
www.akceder.com