E. TURGUT TEKİN
AYDIN ODALARINDA GÜÇ BİRLİĞİ SAĞLAMA ÇABALARI (2)
Çünkü o yıllarda Sökede ilköğretim alanında şimdiki kadar fiziki mekan yoktu. Şu okullar o yıllardan sonra yapıldı:
-Yenidoğan Söktaş İlköğretim Okulu
-Atburgazı İlköğretim Okulu
-Bağarası Hürriyet İlköğretim Okulu
-Söke Vakıfbank İlköğretim Okulu
-Behiye Hanım İlköğretim Okulu
-Ali Rıza Efendi İlköğretim Okulu
-Batı Çimento İlköğretim Okulu
-Felekşan Fırat İlköğretim Okulu (2. Binası)
-Fevzipaşa İlköğretim Okulu
-Savuca Fatma Suat İlköğretim Okulu
-Savuca İlköğretim Okulu
-Bunların yanında birçok okulda onarım gördü. O yıllarda gerçekten fiziki mekan yetersizliği çoktu. Eğitim-Öğretim çift ve 40-50 kişilik sınıflarda yapılırken Kaymakam Şener Cana bu konuda hak vermemek bir yerde haksızlık olurdu. Celil Ateşoğlu döneminde SÖKEV konusu çok ağır adımlarla topal bir biçimde devam etti. İsmail Demirhanın Sökeye ve Söke Ticaret Odası Başkanı Sayın Süleyman Toyran ve yönetimiyle Söke Esnaf Kefalet Kooperatifi ve Söke Şoförler Odası Başkanı Sayın Refik Karataş ve ekibinin çaba ve gayretleriyle fakülte binasının temelleri atıldı. Hayırsever Söke halkının destekleri ve yeni Kaymakamımız Sayın Mehmet Demirezerin davaya sahip çıkarak 4 elle sarılmaları sayesinde bina hızla yükselmiş ve bugünkü aşamaya ulaşmıştır. Bu örnekte bize şu gerçeği bir kere vurgulamıştır ki, girişimciyle yönetici el ele verir, güç birliği yaparlarsa daha önemli işler yaparlar. Bir söz var: Dağ ne kadar yüksek olursa olsun, yol onun üzerinden aşar..! Biz bu sözden şunu anlıyoruz. Yenilmeyecek güç, aşılmayacak zorluk yoktur. Yeter ki davaya inanalım, güç birliği yapalım, potansiyel kaynaklarımızı bilinçli ve ölçülü kullanarak değerlendirmeye çalışalım.
KAYMAKAM
DEMİREZERİN
GECEYE DAMGA
VURAN KONUŞMASI
Otuz yılı aşkın gazetecilik hayatımda Söke kaymakamları ile çok güzel çalışmalar yaptım. Onları hep destekledim, yazılarımla yardımcı olmaya çalıştım. Sadece Celil Ateşoğlu ile Ağaçlı yolu üzerindeki yapımı çok geciken köprü ile ilgili olarak çelişkiye düştüm. Köprünün gecikmesinden dolayı ben politikacıları sorumlu tutarken o ne yazık ki, konuyu üstlenerek Köye Hizmet Götürme Birliği Başkanı sıfatı ile bana o talihsiz yazıyı yazdı. Benim yazım ile onun yazısını okuyanlar vicdanlarıyla kararlarını verdiler. Hatta benim yazımın onun gitmesine neden olduğunu abartarak söyleyenler olduysa da gerçek değildir. Gitmesi Sayın Ateşoğlunun kendi kararı ile olmuştur. Ne Sayın Ateşoğlu ile ne de köprüyü geciktirenlerle ilgili kişisel bir sorunum olmamıştır. Görevinde ihmal ve hatası olanları uyarmak kamu adına bir gazetecinin görevidir. Bu görevi de her gazeteci yapmak zorundadır. Yapmıyorsa, yapamıyorsa başka şeyler yapsın.
Biz geçmişi bir kenara bırakıp bugüne, yarına ve geleceğe objektif olarak bakmak zorundayız. Çağımız dünyasında artık Sanayide Devlet ve Devlet Baba slogan ve söylemleri yok. Artık devlet fabrikalar yapamıyor. Artık devlet iş vermiyor. Kendi fabrikanı kendin kur, kendi işini kendin bul diyor. Elbette ki devletin yapacakları da var. Eğitim, sağlık, savunma, iç güvenlik, adalet, yönetim gibi o kadar çok işi var ki, bunlardan başını kaldırıp ta bir de bize fabrikalar kurup iş mi versin? Verse iyi olmaz mı? Böyle dersek elbette olur ama politikacılar bu kaynakları arpalık gibi kullanarak batırdılar. Onun için satıp bunlardan kurtulmaya çalışıyor. İyi de bu işsizlik ne olacak? İş adamı ve işverenler, az para ile çok iş yapmanın peşindeler. İşsiz kalanların eşleri ise türbelere mum yakarak yalvarıyor: Dede kocamın işi yok. Çocuklarım ise aç! Kocama iş, çocuklarıma aş istiyorum. Ne olur beni duy ve yardım et! diyor.
Bu acılı sesi bir kentin kaymakamı, belediye başkanı, oda başkanları duyarsa bu kadının kocasına iş, çocuklarına aş verebilecekler mi?
Eskiden Söke böyle değildi. Hacı Kazımoğlu İlköğretim Okulunun önünde çarşamba günleri dayı başları çapacılara, pamukçulara çuvalla para dağıtırlardı. Söke Ovası iş ve ekmek kapısıydı. Tarımda makineleşme bu kapıyı kapattı. Pamuğu artık makineler çapalıyor, mandalları makineler yapıyor ve pamuğu artık makineler topluyor. Pamuk ağaları rahat, önerenler mutlu, dünya rekabetine uygun, ama yıllardan beri ekmeğini bu yolla sağlayanlar bedbaht..! Hatta aç..! Bu nedenle 1997-2008 yılları arasında Söke ve köylerinden 25.000 insan göçmüş. Söke eskiden göç alan bir kent iken bugün ne yazık ki göç veriyor. Nedeni işsizlik. Durum böyleyken Sayın Başbakanım 3 çocuk yapın diyerek çoğalmamızı istiyor. Sayın Valim de Çoğalın diyor. Çoğalalım da hani iş, aş, ekmek? Ben bu laflara palavra diyorum. Dost acı söyler ama gerçeği söyler. Ciddi önlemler alınmazsa sonumuz hiçte iyi olmaz. İşte böyle bir ortamda Söke Kaymakamı Sayın Mehmet Demirezerin konuşması çok önemli ve yerinde bir konuşma. Keşke bu konuşmayı başbakanda, valide dinleselerdi.
(Devamı var)