FARUK HAKSAL
27 MAYISI ANLAMAK
0Yıl 1960
18 yaşında bir delikanlısınız.
İstanbul Hukuk Fakültesinde hukuk denen ideal ile göğüs göğüse gelip, şaşkın bir durum/vaziyetinde onu sindirmeye çalışıyorsunuz.
Sabah saatin 6sı.
Ve radyoda tok bir ses:
Dikkat dikkat, Türk Silahlı Kuvvetleri, kardeş kavgasını önlemek amacı ile idareye el koymuştur. En kısa zamanda demokratik bir anayasa hazırlanarak halkın oyuna sunulacak ve ülke, yeniden yapılandırılacak olan siyasi partilerin yönetimine devredilecektir. Dikkat dikkat!..
Hepimiz dikkat kesilmiştik.
İktidarın nimetlerinden yararlanan küçücük bir azınlık dışında bütün halk, 22 yaşındaki delikanlının şaşkın bakışları arasında birbiri ile kucaklaşıyor, buğulu göz pınarlarından seller akıyor; kadın, çoluk çocuk, genç ihtiyar tüm millet insanı duygulandıran bir coşku ile kucaklaşıyor, kenetleniyordu...
Türk Silahlı Kuvvetleri, cumhuriyetin temel ilkelerinin ortadan kaldırılması girişimine son veriyordu
18 yaşındaki delikanlı, hukukun sadece bir alacaklı-borçlu ya da bir tahliye veya boşanma davası düzleminden ibaret olmadığını... Dünyada sosyal hukuk devleti denen bir ülkü olduğunu öğreniyordu
Üniversiteler tarafından hazırlanan ve İhtilalin oluşturduğu Kurucu Meclis tarafından kabul edildikten sonra 1961 yılında halk oylamasına sunulan yeni Anayasa, Atatürk devrimlerini yeniden gerçek temeline oturtuyor; halkçılığı, sosyal devlet ilkesini, hukuk devleti idealini Anayasanın vazgeçilmez temel ilkeleri haline getiriyordu...
İdarenin, yani Devletin ve yani yönetenlerin, her türlü eylem ve işlemi yargı denetimine tabi kılınıyordu...
Demokrasinin imkânları ile iş başına geldikten sonra demokrasiyi rafa kaldıran ve 2000li yıllar Türkiyesinde laiklik karşıtı eylemlerin odağı olacak kadroların tohumlarını eken bir zihniyeti tasfiye ediyordu
İşte gerçek demokrasi buydu.
Halk yararına Devlet kavramı buydu.
Toplumun menfaati, ulusal çıkar kavramları, halkın bilincine 27 Mayıs Devrimi ile çakılıyordu.
27 Mayıs Devrimini yapan yurtsever subaylar, Türkiyenin önünü açıyor, görevlerini büyük bir özveri ile tamamlayarak kışlalarına çekiliyor ve iktidarı, halkın seçtiği kişilere bırakıyorlardı.
Bugünün harbi, silahla, roketle, bomba ile yapılmıyor.
Önce türkülerinize, şarkılarınıza egemen oluyorlar.
Sonra, dilinizi kemirip, yozlaştırıyorlar.
Sonra, sizi tarihinize yabancılaştırıp, kültürel mirasınızla aranızdaki bağı koparıyorlar
Sonra, tarihinizi, kültürel değerlerinizi dejenere edip, sizi halkınızla, ulusunuzla yabancılaştırıyorlar.
İşte bugün sürdürülen psikolojik savaşın hedefi, Türkiye halkı ile 27 Mayısın temelinde yatan değerler arasına bir duvar örmekten ibarettir...
27 Mayıs 1960 Devriminin dayandığı ideolojik temeli kavrayamazsak... Ya da onu ve Türkiyeye getirdiği nitelikli esası unutturmak için harcanan çabalara karşı dirençsiz kalırsak, ülkemiz üzerinde oynanan büyük oyunun bir oyuncağı haline gelmiş oluruz...
27 Mayısın kadrosu, emperyalizme göbekten bağlı her türden karanlık ilişkinin pazar-yerinden uzakta ve piyasa ekonomisinin ilke ve yöntemlerinin tümü ile dışındaydılar.
27 Mayısın yurtsever subayları, halkın çıkarları doğrultusunda Türk aydınları ile barışıktılar Dahası, iş ve güç birliği içindeydiler
Kurucu Meclis uygulaması ve aydınlık düşünce ile omuz omuza olma işlevi, bu uygulamaların en canlı örneklerini oluşturuyordu.
Bilime, tekniğe, Atatürk ilke ve devrimlerine yürekten bağlıydılar.
Türkiyeyi bir kardeş kavgasının eşiğinden geri döndürdüler... Gericiliğin saldırılarından ve yabancı çıkarlarının güdümünden [bir süre de olsa] kurtardılar.
Türkiye Cumhuriyetini tekrar devrimci rotasına oturturken, o rotanın içine, Laik ve Demokratik Sosyal Hukuk Devleti esasını derin hatları ile kazıdılar.
Bu gün sürdürülen tüm çabalara rağmen, o hat tümü ile aşılıp, geçilemiyor
O hat geçilerek, mevziler teslim alınamıyor.
Çabalanıp duruluyor; çabalanıp duruluyor
Ama Atatürk Devrimleri, bağımsız Türkiye ideali ve sosyal hukuk Devleti hedefleri ezilemiyor Cumhuriyetimizi yıkma girişimleri amacına ulaşamıyor