E. TURGUT TEKİN
Vergi kutsaldır, vergi ödemek hacdan da sevaptır!
Vergi kutsaldır, vergi ödemek hacdan da sevaptır!
«Vergide ben değil, biz ilkesi;
Vatanımaz olsun güzellikler ülkesi.»
Bu sloganla başladı, 2007 Vergi Haftası. Daha önceki yıllarda mart alında kutlanan bu kutsal hafta, bu yıl ileri tarihe alınarak 19-23 Şubat 2007 tarihleri arasında kutlanıyor.
Allah ülkemize ve devletimize, ulusumuza hayırlısını nasip ettin. Toplanan her kuruş, ülkemize bir altın olarak hayır versin.
Değerli okuyucularım, VERGİSİZ DEVLET OLMAZ! Hepimiz bu cümlenin anlamının bilincindeyiz. Hiçbir birey yoktur ki, bunun tersini düşünsün. Tersini düşünmek, vatana ihanetten farksızdır. Çünkü vergi, vatanın ve milletin koruyucu kalkanıdır. Vatanı ve ulusu düşmandan ancak bu kalkanla koruyabilirsiniz. Ama az, ama çok, gücümüz yettiği kadar bu kutsal vatandaşlık görevine katılacağız. Vergisini, gücü yettiği takdirde ödemeyen, ne müslüman ne de yurttaş değildir. Çünkü İslam'da vergi ödemek, hacca gitmekten daha sevaptır. Dört halife bütün mal varlıklarını gerek peygamberin sağlığında gerekse ölümünden sonra hazineye, devletin güçlenmesine harcamışlar, düşmana karşı ordular kurmuş ve Allah'ın dinini korumuşlardır.
İslam Avrupa'ya Osmanlılar yayıldı. Osmanlı toplumu vergisini öderdi. Devlet vatandaştan aldığı vergilerle cami, saray yaptırmaz, orduyu donatır ve devleti güçlendirirdi. Son yıllarda zevke, sefaya harcanan paralar devleti yıpratıp, yıktı. Öyle ki, vatan parça parça değil, bölge bölge elden gitti. Dünyanın en büyük ve en güçlü devletinden, bir avuç o da işgalli Anadolu ile hasta bir millet geride kaldı.
Mustafa Kemal, halkımızı kurtuluşa inandırınca, halk elinde ne varsa ordusuna ve devletine esirgemeden vererek, Kurtuluş Savaşı'na canıyla ve malıyla katıldı. İki öküzü varsa, birini orduya verip, yerine kendisi boyunduruğun altına girdi. Atını, eşeğini, katırını, tahılını ve hatta en seçkin evlatlarını ordusuna verip, Çanakkale, Sakarya, Kocatepe Destanları'nı yarattı. Onlar öldüler ama, bize güzel bir vatan bıraktılar.
Bizler, atalarımızın emaneti olan bu vatanda şimdi başımız dik yaşıyoruz. Bunu, o kahraman, asil, vakarlı nesle ve onların vatan sevgisine borçluyuz. Onların ruhu, ne yazık ki, bizim nesillerde yok. Geçenlerde üç kişinin şu diyaloğuna tanık olup, can evimden vuruldum. Bu diyaloğu siz de okuyun, bakalım kararınız ne olacak? İşte diyalog:
- Eh, Ahmet dükkanı kapatmışsın. Şimdi ne iş yapmayı düşünüyorsun?
Ahmet bıyıkların okşayıp, biraz da gururlu gülümseme ile:
- Ya Hasan, kapatıp vergi belasından kurtulduk. Vergi hiç bitmeyen borç. Bıktım doğrusu.
Onların konuşmusını dinleyen yaşlı bir adam dayanamayıp, lafa karıştı:
- Eh, emekliliğin hayırlı olsun. Bundan sonra rahat edersin.
Ahmet, yaşlı adamın sesini boğazına tıkar gibi konuştu:
- Ne emeklisi bey baba! Biz dükkanı vergi ödememek için kapattık.
Adam ikindi ile akşam arası güneşine benzeyen çehresini birden önüne bulut gelmiş gibi karartı. Sonra elindeki şemsiyesinin sapını okşadı okşadı, biraz yutkunduktan sonra yaşları 35 olan o iki güçlü kuvvetli adama bakarak:
- Yazık, bari emekli olup da öyle kapatsaydın. Hiç değilse, bir sosyal güvencen olurdu.
Adam hırsla atıldı:
- Yeşil kart ne güne duruyor? Dükkanlardan kurtuldum. Bir yeşil kart çıkarttım. Oda bize yeter.
Yaşlı adam, bir benim yüzüme, bir onların yüzüne acı acı baktıktan sonra:
- Ben, 45 yıl çalışıp devlete vergi ödedim. Helal olsun. Benim gibilerin vergilerinden sen de yeşil kart kullanıyorsun! Sana da helal olsun!..
Dedikten sonra yaşlı adam, titrek bacakları üzerine zorbela basıp yavaş yavaş yürüyüp gitti. Öbürleri yaşlı adamın espirisini anlamak öte dursun, birbirlerine bakarak, "Adam bunamış, ne dediğinden haberi yok!" demesinler mi?
Sabrım tükenmişti. Dişlerimi gıcırtadıp, kendimi zorladım. Kendi kendime, "Yarabbi, biz bu muyuz?" dedim. İcralarla boğuşa boğuşa vatana hizmet ve vergi ödemek için 6 yıldır savaşan ben neler duyuyordum. Bir eğitimci olarak, bu nesli biz yetiştirmedik mi? 1964'ten itibaren benim neslim öğretmenlerin eseri, bu kişiler değil mi?
Böyle düşündükçe içim burkuldu. Kurtuluş Savaşı'nı yapan nesli anımsadım. Vay be!.. Biz ne hale gelmişiz?
1974 Kıbrıs Barış Harekatı'nda Dinar'da görevliydim. Halk römork römork buğday, koyun, keçi, sığır armağan ediyordu, zafer kazanmış olan ordumuza. Biz bunları Dinar Kaymakamlığı olarak Mersin'e aktarıyorduk. Buğdeyler un, koyun ve keçiler kavurma olarak mehmetçiğe, oradaki soydaşlarımıza, hatta savaş mağduru rumlara aç kalmasınlar diye ulaştırılıyordu. Demek ki o nesil bile, bugünkü vergi kaçıranlardan çok daha iyiymiş!..
Gazeteler yazdı. 2006 yılında 500 bin işyeri kapanmış!.. Elbette bunda son yılların krizi etkili olmuştur. Ama, neden sabredemiyor, kolaya, işi terke yöneliyoruz?
Bazıları vergiden kaçıyor. Kaçıran kim? Bizde A'dan Z'ye kadar vergide reforma ihtiyaç vardır. Vergi sistemi iyi işlemiyor. Esnaf fişten, faturadan, yazar kasadan, mevzuattan, muhasebeciden, muhtasardan, KDV'den, ÖTV'den bıkmış, diyorlar ki:
- Devlet bize desin ki, "Sen yılda 1000.00 YTL. ver" verelim. Veya desin ki, senin vergin şu. Bizi yokuşa sürmesin. Notere, muhasebeciye, müşavire gagalatmasın. Biz vereceğimizi o alacağını bilsin. Büyük işletmelere uygulanan gerçek usul, bize uygulanmasın.
Bu düşünceler incelemeye değer. Adam başkalarına vereceğine, az da olsa devlete verir. Devletin kasası dolar. Oda vergi kaçakcısı olma riskinden kurtulur. Basit ama gerçek vergi. Az olsun ama, olsun. Çünkü hiç yoktan daha iyidir. Gelin şu andı bir kez daha içelim:
TÜRK GENÇLİĞİ ANDI
Türk gençliği olarak özgürlüğün, bağımsızlığın, egemenliğin cumhuriyet ve devrimlerin yılmaz bekçisiyiz. Her zaman her yerde ve her durumda, senin ilkelerinden ayrılmayacağımıza, çağdaş uygarlığı geçmek için bütün zorlukları yeneceğimize, namus ve şeref sözü verir; kendimizi Türk ulusuna adarız.
Bunun özünde vergi yatar. Vergimizi verirsek, yukarıdaki içtiğimiz anda sadık kalır, Ulu Önder Ata'ya yakışan gençler ve vatana yakışan evyatlar oluruz. Gelin el ele verip, vergilerimizi ödeyelim. Vergi kaçıranlara ortak olmayalım. Her alış verişte satış fişi belgemizi alalım. Alalım ki, kimse vergi kaçırmasın. Unutmayalım ki, aldığımız her satış fişi, yarın bir ekmek olarak çocuklarımızın önüne konacaktır.
Vergiden kaçmak, askerden kaçmaktan kötüdür.