FARUK HAKSAL
UĞUR MUMCUNUN MİRASINA SAHİP ÇIKMAK ZORUNDAYIZ
24 Ocak 1993 günü, hunharca katledilen Uğur Mumcuyu katledenleri cezalandırmak için şeklen sürdürülen ceza davası, bu yazı yayına girdiğinde zamanaşımına uğramış olacak
Peki Uğur Mumcu niçin öldürüldü?
Çünkü o, çarpıtılan gerçekleri teşhis ettiği ve tuğlaları yerine yerleştirip, meselenin aslını ve esasını ortaya çıkartmaya çalışmıştı. Dolayısıyla bu gerçeklerin çarpıtılmasında çıkarı olanların üstün gayret ve çabaları neticesinde katilleri elini kolunu sallayarak dolaşıyor
Size bugün Uğur Mumcunun 1979 yılının Nisan ayında yazdığı bir yazıyı aktaracağız.
Eğer bu yazıyı dikkatle [yeniden] okursanız, Onun niçin öldürüldüğü ve gerçek katillerinin halen niçin bulunamadığı konusunda önemli bir düşünme materyaline sahip olabilirsiniz
Yazı 13 Nisan 1979 günü Cumhuriyet Gazetesinde yayınlanıyor:
SAHTE MİLLİYETÇİLER
Yabancılar ayıp olmasın diye, bizim gibi ülkeler için gelişmekte olan ülkeler derler!.. Aslına bakarsanız, bizim adımız az gelişmiş ülkedir. Ünlü Fransız bilim adamı Mourice Duverger, bizim gibi ülkeler için proleter uluslar kavramını kullanıyor. Duverger, Türkçeye Politikaya Giriş adıyla çevrilen özlü incelemesinde şu düşüncelere yer veriyor:
- Burjuva milletlerle, proleter milletler arasındaki fark, 18. yüzyıl Avrupasında aynı ülkenin burjuvazisi ile proletaryası arasındaki fark kadar büyüktür, demektedir. Proleter uluslar, sanayi devriminin dışında kalan, tarımı ilkel, enerjisi ve makine üretimi yetersiz, buna karşılık ticaret burjuvazisi gelişmiş, ulusal geliri düşük toplumlar demektir.
Proleter uluslar, gelişmiş, sanayileşmiş ülkelerin pazarlarıdır. Gelişmiş ülkeler, proleter uluslar üzerinde, yardım adı altında ekonomik ipotekler kurarlar. Yirminci yüzyılın ilk başlarındaki askeri işgaller, günümüzde ekonomik işgallere dönüşmüştür. Türkiye, böylesine ekonomik işgal altında tutulan Proleter Ulusların en başlarında yer almaktadır.
Proleter Ulusların tek kurtuluşu, uluslararası kapitalizme karşı savaş vermelerine bağlıdır. Buna, anti-emperyalizm diyoruz. Gerçek milliyetçilik budur. Üretimi, yabancılara karşı sömürtmemektir milliyetçilik!
Ancak Proleter ulusların milliyetçiliği, antiemperyalist bir çizgiye oturtulabilir
Bu milliyetçilik anlayışında, ulusallık ve sınıfsallık iç-içedir. Kurtuluş Savaşımız ve savaşın önderi Mustafa Kemal Atatürk, proleter uluslara özgü milliyetçiliğin yirminci yüzyıldaki görkemli bir örneğini ortaya koymuştur.
Yoksul ülkelerdeki, proleter uluslarda rastlanan bir başka milliyetçilik, bunun tam tersidir
Çarpık ekonomik yapıda palazlanan ve çoğu yabancı sermayenin desteğindeki ticaret burjuvazisi ve kurulu siyasal düzen, uyanan anti-emperyalist bilinci yok etmek ya da yozlaştırmak için bir başka milliyetçilik akımına sarılır.
Yine Kurtuluş Savaşımızdan örnek verirsek, bu tür milliyetçiler, Kuvay-i Milliyeye karşı İstanbul Hükümeti tarafından örgütlenen Anzavur komutasındaki Kuvay-i İnzibatiyedir. Anzavur kuvvetleri, yabancı işgal kuvvetlerinin milliyetçi etiketli uzantılarıdır.
Bu milliyetçilik anlayışı, günümüzde daha karmaşık bir niteliğe bürünmüştür. Açık askeri işgalde kimin kimden yana olduğu daha somut biçimde anlaşılırken, bugünkü kargaşa, uluslararası kapitalizmin bu tür sahte milliyetçilik duygularını başka başka renklerle sunmaktadır.
Bu milliyetçilik, baştan tırnağa yabancı sermayeden yanadır, ülke içinde ticaret burjuvazisine, dışında yabancı kuruluşlara toz kondurmaz; işçiden, emekçiden değil, işverenden yana tavır alır, alabildiğine din sömürücüsü ve düşünce özgürlüğü düşmanıdır.
Mustafa Kemal, Ezilen uluslar, bir gün ezenleri yok edeceklerdir derken, Asya ve Afrikada uyanan proleter ulusların, anti-emperyalist bilincini, milliyetçilik duygularını harekete geçirmek istiyordu.
Milliyetçilik, Kurtuluş Savaşımızda, bozuk düzenin kalelerine çekilen bayrak değil, anti-emperyalist bilincin ve bağımsızlık kavgasının sönmeyen bir meşalesi olmuştu.
Sahte milliyetçilerin elinden bu bayrağı almak, bütün devrimcilerin ortak amacı olmalıdır. Çünkü, proleter ulusların bağımsızlık bilinci, anti-emperyalist kavgadan geçer. Çünkü, özünde ulusallık ve sınıfsallığı taşıyan gerçek milliyetçilik, anti-emperyalist çizginin odak noktasıdır.
Egemen sınıfların yüzlerindeki milliyetçilik makyajını silip atmak, başta işçi sınıfı olmak üzere, yurdunu ve ulusunu seven herkesin görevidir.
UĞUR MUMCU
O öldürüldü.
Bugün yok.
Ancak biz, Onun uğrunda mücadele ettiği tam bağımsız milli devleti korumak ve kollamak zorundayız.
Onun yükselttiği bayrağı taşımak ve daha yukarılara ulaştırmak zorundayız. Eğer bu ülkede özgür ve bağımsız yaşamak istiyorsak, bu sorumluluğun gereklerini üstlenmek, yüklenmek ve sonuna kadar götürmek zorundayız.
Evet, buna mecburuz
Ve eğer kimliğimizde namus, sorumluluk duygusu ve vatan sevgisi taşıyorsak, bütün bunlarla yükümlüyüz!..