TÜTÜN

Bugün bakkal dükkanına girdiğimizde, karşımızdaki sigara raflarında, çeşit çeşit sigara adları ile karşılaşıyoruz. Her ne kadar üzerinde sağılığımız için zararlıdır yazsa da bin bir renge boyanarak, albenisi çoğaltılmış, çikolata kokulusu, nane kokulusu, güya az zehirlisi, nikotini çok olanları hepsi bir arada müşteri beklemektedir.

Çoğu da yabancı markalı sigaralar.

İçindeki tütünü mü ? İçindeki tütünün nereden olduğunu üreten biliyor.

Bizim çocukluğumuz tütün tarlalarının içinde geçti. İlk tütünün kokusunu içmeden belki de anne karnında tattık. Anneler mi onlar zaten tütün kullanmazlardı. Tütün tarlasında olup da, tütünün kolasının ellerinize yapıştığında çıkarmanın ne kadar zor olduğunu hepimiz bilirdik.

Köyde herkes tütün eker. Nisanda dikimle başlayan işler tütün balyaları evden çıkıncaya kadar devam ederdi. Evimizin bir odası tütün istifine ayrılır. Tütünün kokusu hep evimizin içindeydi.

Biz çocuklar dikim işine pek karışmazdık. Ancak dikildikten sonra bütün işler anne ve çocukların üstüne kalır. Okulların kapanması dört gözle beklenir. Baharla birlikte tütünler hemen büyümeye başlar. İki üç kez çapalandıktan sonra haziran temmuz ve ağustos aylarında ayların da kırılır. Kırmandalı da kurutularak istiflenir. Daha sonra balyalanarak satılmaya hazır duruma getirilirdi.

Tek tek dikilen tütün fidesi, tek tek çapalanır. Her fidanın başına yapraklarını almak için kaç defa varıldığı belli olmazdı. Bütün yaz tatilimiz tütün tarlasında geçerdi. Başka çarede yoktu. Hele havaların çok sıcak olduğu  yaz mevsiminde tütünlerin yaprakları yandığından, bütün tarlalar ışıl ışıl ışıldar, tütüncüler geceleri de yaprakları kırarlardı.

İşini bitirenler komşularına yardıma gelerek imece yaparlardı. Dayanışma içinde üretim yapmaya çalışırlardı.

Çocuk halimizle o yaz günün kısa gecelerinde, uykuya doyamadan kalkıp erkenden yola koyulmak , gündüzleri kırılan tütün yapraklarını dizmek, yine akşam olunca tarlaya gitmek, biz çocuklara çok zor gelirdi.

Çocuklarını okutmak isteyen aileler, çocuklarının gözünü korkutmak için “Bak ha okumazsan önümüzdeki yıl daha çok tütün dikeriz” diyerek, çocuklarını teşvik etmeye çalışırlardı.

Tütün yaprağının acı olan tadıyla çok erken tanıştık. Her gün içinde yaşadığımız tütünün tatmamak olur mu? Çok  zaman can sıkıntısıyla yaprağını ağzımıza atar, öfkemizi yapraktan alırdık.

Ancak nikotin denilen madde ile tanışmamız, birilerine özenerek oldu. Bizden büyüklerin, kurumuş tütün yapraklarını, resim defterlerinin arasındaki ince kağıtlara sararak oldu. Zaten tütün boldu. İnsan ürettiği şeyin tadına bakmaz mıydı ?

Baktık. O bakış. 

Üretilen tütünler, TEKEL’e satılır. Tekel sığara fabrikalarında yerli tütün olarak işler, bakkaların raflarına dizilirdi. Şimdi onlardan ne kaldı. Ancak toplam tüketimin yüzde yirmisi kadar.

Bakkal rafının bir köşesine sıkıştırılmış durumda… 

Çocukluğumuzdan kulağımızda kalanlara baktığımızda, tütünlerde görülen hastalıkları düşünüyorum. O yıllarda Mavi Küf denilen bir hastalık görülürdü. Tütün fideleri bu hastalığa yakalanmasın diye köklerine göz taşı ile ilaçlanırdı. Daha sonra Basra ve diğer hastalıklar için çeşitli kimyasallar ortaya çıktı. Şimdi köylerimizde tütün dikilmediği için hangi kimyasalların kullanıldığını bilmiyoruz. Ama tütün kullanmaya devam ediyoruz.

Aydın da bu anlatılanlardan ne kaldı.

Geçmişte Didim, Söke, Kuşadası, Kuyucak, Çine ilçelerimizin kırsal alanlarında ekimi yapılan tütün, artık ekilmiyor. 1990 yılında  ilimizde 9.900 ton olan tütün üretimi, 2001 yılında 5.800 ton olarak üretilmiş. On bir yılda yarı yarıya düşmüş. 2007 yılında artık Aydın’da tütün üretilmediğini düşünüyorum.

Peki halkımızın ne kadarı sigara içiyor sorusuna verilen cevap, 28 milyon insanımız tütün tiryakisi. Ülkemiz insanının üçte biri tütün kullanmaya devam ediyor. Kendi ülkemizde üretmediğimiz tütünü kullanmaya devam ediyoruz. Demek ki ithal tütün kullanılıyor. İthal tütünlerde hangi kimyasalların kullanıldığını biliyor muyuz ?

Peki bölgemizde üretilmeyen tütünün tüketilmesi konusunda belli bir plan yapılmış mı?

Bu soruyu yanıtlamak gerekiyor. 2000 yılında IMF ve Dünya Bankası tarafından  TEKEL, “YENİDEN YAPILANMA” adı altında pazarlık konusu edilmiş. Buna göre, daha önce tütün ekimi yapılan bölgelerde, verilen ruhsatlarda daraltılmaya gidilmiş. 50 dönüm tütün eken üreticinin ruhsatı 5 dönüme indirilmiştir. Yaklaşık olarak dönüm de 125 kg. tütün elde eden bölgemiz üreticisi, düşük fiyat politikasıyla tütün üretiminden vazgeçmiştir. Tütün üretiminden vazgeçmesi için her şey yapılmıştır.

Bölgemizde artık tütün ekilmemektedir. Ama tütün ekilmeyen köylerimizde çeşitli yabancı sigaralar raflarımızda satılmaktadır. İçinde ne olduğunu bilmeden yabancı tütünden üretilmiş sigaraları içmektedir.

Yabancı sigara firmaları ülkemizin iyi bir pazar olduğunun farkına çok önceleri varmıştır. İlk yapılan sınırlarımızdan yabacı sigaralar kaçak ve çok ucuz olarak ülkemize sokulmuş. Sigara fabrikaları ihtiyacı olan makine parçaları ithal edilemediğinden, yeterli kadar üretim yapılamadığından fason üretime zorlanmış. Yerli sigara bulunamaz hale getirilmiş. Ancak yerli sigara yok, yabancı sigara bolluğu yaratılarak düşük fiyatla masa altı satışlar yapılarak, yerli üretim rekabet edemez hale getirilmiştir. Samsun sigarası 5 liraya satılırken, bu gün en kaliteli sigara olarak sunulan yabancı sigaralar 3 liraya satılmıştır.

1986 ile 1996 yılları arasında, çok uluslu sigara firmaları, ülke pazarının yüzde ellisini ele geçirmiştir. 

Bu gün yaklaşık olarak  ülkemizde 28 milyon insanımız sigara içmektedir. Bu kadar tüketimin bir mali yönü yok mu? Tabi ki var. Bu günkü şartlarda bu 28 milyon kişi günlük 3 ytl sigara parası ödediğinde hemen 84 000.000 ytl  ediveriyor. Aylık ve yıllık olarak kazancı varın siz hesaplayın.

İyi bir Pazar ve iyi bir yatırım alanı. 

Tekel özelleştirilecek. Tekelin elindeki sigara fabrikaları birilerine satılacak. Kimler alacak. Demek ki yabancı firmalar ülkede sigara pazarını tamam olarak ele geçiremediklerini düşünüyorlar. Tekelin ürettiği sigara üretimi yüzde yirmidir. Tekelin bu yüzde yirmilik payından rahatsızdırlar. Bitlis Sigara Fabrikası da özelleştirilecek. Çok uluslu sigara üreten şirketlere satılacak. Özelleştirmelerinin sonuçlarını hep beraber görüyoruz.

İşsizlik ve yoksulluk.

Ülkemiz insanı yoksulluğun pençesine düşürülerek sadakaya muhtaç düşürülerek, siyasi oyunlarla, gencecik insanlar muhtaç duruma düşürülmektedir.Onurlu ve başı dik ve tam bu ülkeye üreterek hizmet edecekken.

Bitlis’teki sigara fabrikasında çalışanlar işçiler bu oyunları bozmak için direnmektedirler. İş ve ekmek mücadelesini gönülden destekliyoruz. Hangi alanda olursa olsun

Özelleştirmelerin kimlere yaradığını halkımız farkında olmalı, ülke kaynaklarının korunması geleceğimizi karartan bu anlayışlara dur diyebilmelidir.

Dün Tütün, yarın Pamuk ve Şeker pancarının başına gelecekleri kim kestirebilir…..

Yeni Dünya Düzeni ve Küresel ekonominin çok uluslu şirketler yoluyla  uyguladığı  yöntem, tüm üretim alanlarına müdahale ederek, ele geçirmektir. Önce tohum yasasıyla üretimde bağımlılığı yarattılar.

Bu gün ise Pamuk’ta düşük fiyat ve pahalı üretim politikasıyla yapılmaya çalışılmaktadır.Uyanık olmalıyız.

Saygılarımla..

Önceki ve Sonraki Yazılar