FARUK HAKSAL
TUNCAY ÖZKAN BAŞVURUSUNDA AİHM KARARININ GERÇEĞİ
Malum basının malum kalemlerinde birbiri ardına bir sevinç, bir bayram Manşetler şöyle:
AİHM Tuncay Özkanın başvurusunu ret etti. Ergenekonun bir terör örgütü olduğunu kabul etti!..
AİHM nedir?
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesidir.
Görevi nedir?
İnsan hakları Sözleşmesine imza koyan ülkelerin yargı organlarının Devletin imza koyduğu bu sözleşmeye aykırı karar verip vermediklerini irdelemektir.
Yani, çoğunluğun bildiğinin aksine AİHM, ulusal yargı organlarının üzerindeki bir yargı mercii değildir.
Meseleye ülkemiz açısından bakarsak AİHM, Yargıtay dâhil, Türk mahkemelerinin verdikleri kararların yasalara uygun olarak verilip verilmediğini sorgulayamaz.
Bir başka deyişle AİHM, Yargıtayın üzerinde konuşlanan bir üst yargı kurumu değildir.
Türk mahkemelerinin verdiği kararların Türk hukukuna uygunluğunu denetleyen bir yüksek yargı organı değildir.
Bilindiği gibi ulusal mahkemelerin görev alanı, yerel kanunların uygulanması ile sınırlıdır Ve ulusal egemenliğin bir sonucu olarak yargı yetkisi, ulusal sınırlar içerisinde belirleyicidir, egemendir.
Yerelinden en üst yargı organına kadar ulusal mahkemeler, ulusal kanunlara aykırılıkları tespit eder ve bu aykırılıkların giderilmesi yönünde yaptırımlar içerir.
AİHMin bu mekanizmayı denetleme yetkisi yoktur.
AİHM ancak, örneğin Türk Devletinin altına imza koymuş bulunduğu uluslararası nitelikteki İnsan Hakları Sözleşmesinde yer alan maddelerin ihlal edilip edilmediğini soruşturur. Ve eğer bir ihlal mevcut ise, Türkiye Cumhuriyeti Devletini belirleyeceği bir tazminat miktarına mahkûm eder. Türk mahkemelerinin verdiği bir kararı bozarak o kararın içeriğinin düzeltilmesini sağlama yetkisi mevcut değildir.
Yani kısaca AİHM, Türk mahkemelerinin üzerinde görev yapan bir temyiz mercii değildir. Bu yönde düşünmek, ulusal mahkemelerin yargı yetkilerinin ortadan kaldırılması ve dolayısıyla da ulusal devletin egemenlik alanının ihlali anlamına gelir.
Anayasamızın 90. maddesi açıklamaya çalıştığımız esası açık bir biçimde ortaya koymaktadır.
Söz konusu madde şöyle demektedir:
Usulüne göre yürürlüğe konulmuş [TBMM tarafından onaylanmış] milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.
Dolayısıyla AİHMin, Tuncay Özkan tarafından yapılan başvuru nedeniyle Ergenekonu bir terör örgütü olarak tespit etmesi asla mümkün değildir. Bu konu ulusal mahkemelerin, ulusal hukuka göre takdirlerini kullanarak tespit edecekleri bir konudur AİHMin böyle bir konuda karar alması mümkün değildir.
Yapılan müracaat davanın esası ile ilgili değildir. Bir başka deyişle, dava sonuçlanmamıştır. Tuncay Özkanın aleyhine verilmiş bir karar yoktur. Ve dolayısıyla Tuncay Özkan ulusal sınırlar içerisinde yasal müracaat imkânlarını tüketmemiştir. Bilindiği üzere dava sürmektedir ve yerel mahkeme nihai bir karar vermemiştir.
AİHM NEYİ KABUL ETTİ?.. NEYİ RET ETTİ?
Tuncay Özkanın başvurusunun konusu, tutuklamalar ile ilgidir. Ve ancak böyle olabilir.
Tuncay Özkanın tutuklamalarla ile ilgili 4 konuda şikâyeti bulunmaktadır:
1.- Tutuklama süreleri.
2.- Tutuklamaya itiraz için Türkiyede etkili bir yargı yolu bulunmadığı.
3.- Tutuklamanın makul bir kuşkuya dayanmadığı.
4.- Tuncay Özkan tutuklandığında kendisine yöneltilmiş suçların bildirilmemiş olması
AİHM tutukluluk hali ile ilgili olan bu 4 nedenin ilk ikisinin soruşturulmaya değer görmüş, diğer ikisini ret etmiştir.
İşte verilen karar budur ve bundan ibarettir
AİHM ayrıca 3. maddede ifade edilen, tutuklanmanın makul bir nedene dayanmadığı itirazını ret ederken, bu kararının, soruşturmanın başlangıcındaki tutuklamayı kast etmiştir. Bu nokta oldukça önemlidir. Çünkü AİHM Tuncay Özkanın daha sonraki safhalarda tahliyesi yönünde yaptığı taleplerin ret edilmiş olmasını soruşturmaya değer görmüştür.
Ama tekraren belirteceğimiz gibi AİHMin yapacağı soruşturma sadece durumun İnsan Hakları Sözleşmesine uygun olup olmadığı noktasındadır ve bununla sınırlıdır.
Yani AİMH, örneğin Silivri mahkemesinin tutukluluk halinin devamı yönünde vermiş olduğu kararın Türk yasalarına uygun olup olmadığını soruşturamaz. Verilen kararın, Türk yasalarındaki bir maddeye dayandırılmış olsa dahi, İnsan Hakları Sözleşmesinde yer alan temel esaslara uyup uymadığını irdeleyebilir
Olayın ve gelişmelerin gerçeği budur. Yasa hükümleri, İnsan Hakları Sözleşmesi ve yürürlükte uygulama böyledir.
Peki, hal böyle iken, malum medyanın yayınlarında yer alan haber ve yazıların içeriği nasıl bu gerçeklerin tam tersinde yer almaktadır?
İşte [yaşamakta olduğumuz süreçte] çözümlenerek anlaşılması gereken gerçek budur.