TOPLUMSAL MUHALEFETİN SİSLİ UFKU...

İşte ileri demokrasi…
İşte demokrasinin teminatı olan “kuvvetler ayrılığı” ilkesi.
İşte hukuk devleti.
İşte hukukun bağımsızlığı…
Toplayın bu kavramları alt alta ve sonra da okuyun aşağıdaki haberi:
- İstanbul 11 Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Şeref Akay hakkında soruşturma başlatılıyor…
Soruşturmayı başlatan makam Adalet Bakanlığı… Yani Hükümet!
Soruşturmanın nedeni, Balyoz davasında tutukluluk hallerinin kaldırılmasını talep eden komutanların tahliye edilmeleri gerektiği yönünde oy kullanması…
Ve bir hakim olarak kanaatini oluşturan hukuki gerekçelerini açıklaması…
Lütfen olayın içeriğini bir kez daha düşünün, vahametini hissedin ve adaletin hangi yokuşa doğru sürüklendiğini görün…
Bir hâkim, eğer vicdani kanaatini hukuki gerekçelerle birleştirip serbestçe iradesini açıklayamıyorsa, o ülkede hukuk tümüyle ortadan kaldırılmış demektir.
Ve bir hâkim bu nedenle soruşturmaya uğruyorsa, yargı sistemi tümüyle çöktü demektir.
Adalet Bakanlığı [yani Hükümet] gibi düşünmüyor ve bu siyasi güce hizmet etmiyorsanız, hakkınızda soruşturma başlatılıyor ve siz, ucu açık bir izne çıkarak “tebdili hava” konumuna çekiliyorsunuz…
Ama kararlarınızı Hükümet’in dümen suyunda ve sizden beklendiği gibi oluşturuyorsanız, elinizi ve kolunuzu “özgürce” sallayıp, maaşınızı alıyorsunuz…
Ve bu düzenin adı adalet oluyor.
Başbakan, “bu işler yargının işi, biz karışamayız” deyip, geçebiliyor…
Ve bütün bu gelişmeleri izleyen halk, aydınlar, demokratik kitle örgütleri ve medya olup bitenleri seyrediyor, seyretmekle yetiniyor…
Bu ülkenin ana muhalefet partisi ise, sorunu, “sandığa ne şekilde yansır acaba?..” hesabı içinden “dikkatle izliyor...
Bir ülkede hukuk katledilirken, demokrasinin temel esası olan “kuvvetler ayrılığı” ilkesi yerle bir edilirken sesini çıkartmayan bir muhalefetten bir halkın beklentisi ne olabilir ki?..
Sesimi çıkartırsam oyum ne kadar eksilir?
Çıkartmazsam ne kadar artar?..
Toplumsal muhalefetin sözcüsü olan bir siyasal partinin içine asla düşmemesi gereken “yumuşak” bir duruştur bu… Frenkçe adı ile oportünizmdir…
Halk deyimi ile kaypaklıktır!
Bir insanın neden yana olduğu, neye karşı olduğu ile doğru orantılıdır.
Bu gerçek, siyasi partiler için de geçerlidir.
CHP, serbest piyasa ekonomisinden yana olup olmadığını ifade etmiş değildir.
Avrupa Birliği politikasını halka açıklamış değildir.
Güneydoğu sorunu ile ilgili net, açık ve berrak bir strateji ortayla koymuş değildir. Ana dilde eğitim ve özerklik gibi konularda kapı aralığında edilmiş bazı sözlerin yarattığı güvensizliği giderebilmiş değildir.
Tarikatlar konusunda da, “saygı duyulan tarikatlar ve saygı duyulmayan tarikatlar” ayrımını gündeme taşımasının ardında yatan düşünceyi halkla paylaşmış değildir…
Türkiye halkı bu temel soruların yanıtlarını bilme hakkına sahiptir.
Halkın bu hakkını kullanabilmesi ise, bu sorulara en yetkili ağızlardan açık ve berrak yanıtlar verilmesine bağlıdır.
Seçim sandığına gitmeye çok az bir zaman kala, Türkiye halkı başına örülecek çorapların boyutlarını ve içeriklerini öğrenme hakkını kullanmak istemekte ve bunu talep etmektedir.

Önceki ve Sonraki Yazılar