TARİH TEKERRÜR ETTİ
Başta Fransa olmak üzereAvrupalıların Libyayı bombalaması dünya kamuoyunun kafasını karıştırdı. Rusya, özellikle Fransanın saldırısını, bir Haçlı Seferi olarak değerlendirdi.
Amerika, Fransa ve İngilterenin amacı, Libyadaki petrol kaynaklarını ele geçirmek mi? Ama uluslararası bağımsız gözlemciler saldırının petrolle uzaktan yakından ilgisi olmadığını söylüyor. Çünkü Libyanın petrol kaynakları, dünya üretiminin ancak %2sini oluşturuyor. Yani özellikle Fransanın önünü çektiği bombalama olayının arkasında petrol yok. Ama daha farklı nedenler olduğu açık. Yani Afrikada uranyum arama ve işletme faaliyetleri Kanada ve Fransız şirketlerinin kontrolünde gerçekleştiriliyor. Şirketin yüzde 90 hissesi Fransız devletinin kontrolünde. Ve komşu Nijer ve Libyadaki uranyum yataklarının ömrünün en fazla 30-40 yıl olduğu ifade ediliyor.
Fransanın alel acele Libyaya saldırma nedeni bu. Üstelik Çin ve Rusyanın Afrikanın uranyum madenlerine göz dikmesi Fransayı çok telaşlandırdı. Çünkü Fransa dünyanın bir çok yerine nükleer santral kuruyor ve işletiyor.
Madalyonun arka yüzü aynen böyle. Batı dünyasının iki yüzlü olduğu söylenir durur. Bunlar ikiyüzlü falan değil, binbir yüzlüdür ve bu saldırıyla yüzyıl sonra tarih bir kez daha tekerrür etti.
1908de Yahudi siyonist lider Haim Herzov, Osmanlı Sultanı Abdülhamitin huzuruna çıkar ve Filistinin kendilerine satılmasını ister. Ancak Sultan, teklifi hemen reddeder. Kanla aldık, ancak kanla veririz der.
Fakat Abdülhamitin emperyalizme karşı direnişi, bir süre sonra hem kendisine, hem de ülkenin başına büyük dertler açar. İlk önce Makedonyada mevzilenmiş Osmanlı Ordusu, İstanbul üzerine yürür. Abdülhamitin yetkileri sınırlanır. Bir süre sonra batılı güçlerin kışkırtmasıyla bir gerici ayaklanması tezgahlanır ve 2. Abdülhamit tahttan indirilir. Arkasından İtalya Libyaya saldırır. Olaylar birbirini izler ve Balkan Savaşı çıkar. 250 bin asker ölür. Dünya ve Kurtuluş Savaşı, İtalyanın Libyaya saldırısının ardından tam yüz yıl geçti.
Bütün bu yaşananların hiç biri tesadüf değil. Süreç aynı. Bizler unuturuz, ama onlar unutmaz. Emperyal güçlerin İslam Dünyasından ve Türkiyeden intikam almadığını kim iddia edebilir?
İsrail her gün Filistini bombalıyor. Dünya kamuoyu Niye bombalıyorsun? diye sormuyor. Ama Mavi Marmara olayı için gelecekte Türkiyeden muhakkak hesap soracaklar.
Şu sırada öyle bir açmaz var ki, neyin ne olduğunu kimse bilmiyor. Bir süredir Kaddafi kendi halkını öldürüyordu. Şimdi Amerika ve Avrupalılar da öldürmeye başladı. Kaddafinin Saddamdan ne farkı kaldı?
Saddam İrana saldırdı. 1 milyon insan öldü. Bu insanlık suçu yetmezmiş gibi, sonra dönüp Kuveyte saldırdı. En büyük zarar Saddama değil, Irak halkına geldi. Yakın tarihte yaşanan olayları hepimiz biliyoruz. Bu savaşta da 1 milyondan fazla asker ve sivil öldü.
Bütün bu olaylar rastgele olmadı. Daha bir yıl önce Kaddafi için Elise Sarayının bahçesine çadır kuran Fransız Başkanı Sarkozy, bugün Libyayı bombalayanların başında geliyor.
Öyleyse Avrupa ve Amerikanın derdi ne? Bu saldırının arkasında bir çok neden var. Birinci neden din faktörü. Çünkü batı için en büyük düşman müslümanlıktır. Batılılar güçlü olduğu sürece bu değişmez ve değiştirilemez bir kaderdir.
İki; Arap ülkeleri coğrafyasının tam ortasında yer alan İsrail, geleceğini garanti altına almak için Kuzey Afrika ve Ortadoğudaki İslam Ülkelerinin coğrafyaları da dahil, bu yönetimlerini değiştirmek istiyor. Yaklaşık iki ayı aşkın süredir bu bölgede yaşanan olaylar, bu planın değişmez bir gereğidir.
Üçüncüsü; İsrail ve batı dünyası İslam Dünyasında lider konumunda bulunan Türkiyenin izlediği politikalardan rahatsızdır. Özellikle one minute, Mavi Marmara olayı ve Yeni Osmanlılık söylentileri, batı dünyasını Türkiye ve tüm İslam Ülkelerine karşı tedbir almaya yöneltmiştir.
Dört; Son bir yıldır Türkiyenin İslam Ülkelerine model olacağı iddialarıdır. Batı dünyası da çok iyi biliyor ki, bu bölgeyi en iyi organize edecek güç Türkiyedir. Ama batı dünyası, Türkiyenin cumhuriyet oluşunu 80 küsur yıldır bir türlü içine sindiremezken, Türkiyenin model ülke olmasını nasıl ister?
Altı; Türkiye, son açılımlarıyla Arap ülkeleriyle sıkı ilişkiler içine girdi. Batıyı en çok rahatsız eden konu bu.
Tarihten ders almasını bilmeyen milletler çok büyük zararlara uğramışlardır.
Enver Paşanın en büyük hayali Türk Birliğini kurmaktı. Bu hayal Türkiyeye pahalıya patladı.
Kıbrısta yaşanan şu trajediye bakın; Türkiye Kıbrısta garantör devlet... Diğer garantörler verdikleri imzanın arkasında durmadılar ve adada katliam yapmaya başladılar. Türkiye vatandaşlarının can ve mal ehemmiyetini sağlamak için adaya asker çıkardı. Ama bu hareketi, dünya kamuoyu tarafından işgalci olarak değerlendirildi. Ve süper güçlerin emrinde olan Birleşmiş Milletler, aldığı bir karar gereğince hiç bir ülke Kıbrısı kaderi ile başbaşa bırakarak tanımadı.
Ancak İngilterenin adadaki varlığından kimse rahatsız olmadı. Ama emperyalizm, Türk müteahhit ve işçilerinin Libyada bulunmasından rahatsızlık duydu.
Son söz; BOP emperyal güçlerin hazırladığı acımasız bir proje... ve yeni bir düzen kurulmak istenen bölgede 22 Arap Ülkesi var. Ve ne hazindir ki hepsi Amerikan uşağı. Söz konusu İslam ülkelerinde, 30-40 yıldır hiç değişmeyen yönetimlerinde büyük yolsuzluklar var. Alt kesimlerdeki yoksulluk ise her geçen gün biraz daha artmış. Ve ne ilginçtir ki, Türkiye bu ülkelerin liderliğine soyundu.
Çok tehlikeli bir adım! Türkiyenin bölgesel projeleri, gelecekte yalnız AK Parti iktidarına değil, ülkemize de büyük zararlar verebilir.
Tarihten ders almasını bilirsek, tarih tekerrür etmez.