SORUNLAR ÇÖZÜLEMİYOR
İlçemizde çözüm bekleyen o kadar çok sorun var ki, bunları alt alta yazmaya kalksam, inanın bu sütunlar almaz. Ben ve meslektaşlarım bu sorunlara yıllarca kalem oynatmaktan ağlama duvarına döndü.
Ne çare ki, herhangi bir sorunun çözümü yılları alıyor.
Yani sıfır kere sıfır, elde var sıfır
Şöyle dikkatli gözlerle Sökeye bakın. Son yıllarda ne gibi değişiklikler olmuş. Uzun yıllar Sökeden uzakta yaşayan hemşehrilerimiz, hep şunu söylüyor: Hayret ettim... Söke bıraktığım gibi duruyor. Hiçbir gelişme göze çarpmıyor.
Sökeye ve Sökelilere haksızlık mı yapılıyor?
Hayır, haksızlık falan yapılmıyor. Ve Sökeyi bu duruma getirmekte hepimiz suçluyuz. Bence bu kentin en büyük sorunu, sürekli göç vermesi ve yörede elde edilen katma değerlerin ilçe dışına çıkarılması veya kaçırılmasıdır. Kaynak birikimini sağlayamayan bir ilçede yatırım, gelişme ve kalkınma nasıl gerçekleştirilir?
Mesela on beş yıl önce başlatılan Organize Sanayi Bölgesi kurma çalışmalarının ne durumda olduğu hepimizin malumudur. Öyle bir kıskacın içindeyz ki, hangi soruna el atsak çözümü yılları alıyor. Bunun o kadar çok örneği var ki, mesela yaklaşık beş yıl önce hizmete giren devlet hastanesinin yapımı yaklaşık on beş yıl sürdü.
Yılan hikayesine dönen şu fakülte için harcanan yıllara bakın. 1992 yılından beri konuşulan bir konuydu. Gecikte öyküleşti. Yapımı tamamlanınca daha başka bir derde düştük. YÖK fakülte izni vermiyor gibi haberler bize kadar ulaşınca, iktidar mensuplarıyla aramızda bir ağız dalaşı başladı. Sonunda sorun çözüldü, ama romanlara konu olacak kadar belleklerimizde yer etti.
2011-2012 öğretim yılında Söke İşletme Fakültesi eğitim ve öğretime başlıyor. Sevinmemek elde değil ama şöyle geriye dönüp bir bakın. Söke halkı bir fakülteyi hizmete sokmak için tam yirmi yıl bekledi Neden bu kadar gecikildi?
Türkiye genelinde Söke gibi, bütün ortaöğretim kurumlarını yöresine kazandıran hangi yer var? Bu yetmiyormuş gibi yüksek öğretim kurumlarını da Söke halkı mı yapacak? Bu sorunlar ilçenin değişmez bir kaderi midir, bilemiyorum.
Yukarıda verdiğim bir iki örnekle sorunların çözümünde ne kadar ağır kaldığımızı gördünüz. Sökeye bir hastane, fakülte ve benzeri hizmetler kazandırmanın süresi bu kadar uzun olmamalı.
Bir fakülte Sökeye yetmez. En azından ilçemizde üç fakültenin eğitim ve öğretimini sürdürmesi gerekir.
Dünyanın en sayılı dalyanları bizim bölgemizde; ama yıllar yılı ilçemize bir Su Ürünleri Fakültesini kurmayı başaramadık. Yaklaşık beş yüz bin dönüm arazisi olan Sökeye geçmiş yıllarda bir Ziraat Fakültesi kurulamaz mıydı? Ama mevcut Ziraat Okuluna bazı özellikler yüklenerek, Aman ne yapıyorsunuz, böyle bir okulun Türkiyede eşi emsali yok gerekçeleri ileri sürülerek, büyük bir fırsatın kaçırılmasına neden olundu. Kısacası kalkınmaya giden yolda büyük fırsatlar kaçırıldı.
Kentimizin ekonomik yapısı tarıma bağlı ve bu nedenlerden dolayı ziraat aletleri üretiminde ilçemiz Ege Bölgesinin en önemli merkezlerinden biridir. Bu konumu ile Sökeye bir Makine Mühendisliği Fakültesi kurulamaz mıydı? Ama Söke, bunu hiç düşünemediği gibi, devlet de Sökeye hizmet vermede bir kez daha cimri davrandı.
Zaten Sökeye hep üvey evlat muamelesi yapılıyor. Mesela Organize Sanayi Bölgesi, Söke ve civarı için çok çabuk hayata geçirilmesi gereken bir yatırımdı. Fakat her zaman olduğu gibi, yine çok geç kalındı. Organize Sanayi Bölgesi kurulamayınca Milas çevre yolunun her iki tarafına gelişi güzel, plansız sanayi yatırımları yapıldı. Buradaki yapılaşma, Söke Organize Sanayi Bölgesinin kuruluşunu geciktirdi.
İlçemizde son yıllarda kendini derinden hissettiren işsizlik sorunu, yatırımlar zamanında yapılsaydı, bu kadar ileri düzeyde olmazdı.
Günümüzde sokakta gezen her dört gençten biri işsizdir. Yüksek öğrenimlerini yapan gençlerimiz, artık Sökeye dönmemektedir. Çünkü yalnız tarıma dayalı ekonomik yapı, yöre insanını doyurmuyor.
Bu yıl pamuk fiyatlarının çok yüksek olması kimseyi aldatmasın. Evet pamuk üreticisi, altın bir yıl yaşadı. 2011de aynı fiyatları bulmak mümkün değil. Böyle yıllara 40-50 yılda bir ancak rastlanır. Kısacası pamuk üreticisine bu yıl büyük ikramiye vurdu.
Son olarak birazda Söke Ovasının sorunlarından söz edeyim: Bildiğiniz gibi, Söke Ovası için hayati öneme haiz olan Çine Barajı su tutmaya başladı. Tarım kesiminin sorunları bitti mi? Sulama sorunları çözüldü ama sel suları yine Söke Ovasını göle çevirdi. Ekili alanlar bir kez daha sular altında kaldı. Kısacası yıllar yılı kafamızdan söküp atamadığımız Çine Barajı yine yöre çiftçisinin yüzünü güldüremedi. Çünkü bu sorun Çine Barajının devreye girmesiyle çözülemezdi. B. Menderes havzasının batısında kontrol edilemeyen azgın çay ve dereler vardı. Bildiğiniz gibi kış aylarında Sarıçay bölge için başlı başına bir dertti. Nehir yatakları yıllar yılı temizlenmediği için Sarıçayın azgın sularını taşıyamadı ve Söke Ovası eskiden olduğu gibi bir kez daha sel baskınlarına uğrayarak denize döndü. Kimilerine göre nehir yatakları temizlenirse, Sarıçayın azgın suları rahatlıkla denize ulaşacak.
Söyledikleri doğru olabilir. Ama batı bölgesinde kalan nehir yataklarının temizliğine ne zaman başlanacak? Bu sorun da mı, yıllar alacak?
Benim ve Sökenin derdi başka!.. Ovamızda yeşil bir devrim gerçekleşmeden Sökede kalkınmadan kimse söz edemez.