NEVZAT LALELİ
SİZE GÜVENEBİLİR MİYİZ?
Sevgili çocuklar,
Hayatınızda başarılı bir insan olmak istiyor musunuz?
O halde Güvenilir insan olun
Güvenilir insan olmak için yapılacak şeyler helal süt emmiş olanlara çok kolaydır.
Konuştuğunuz zaman doğruyu konuşun. Sakın yalan söylemeyin
Bir şey için söz vermişseniz o sözünüzü mutlaka tutun
Size bir şey emanet edilmişse, o emaneti koruyun. Onu sahibine aynen verin
Bu ifadeleri tırnak içinde yazmam boşuna değildir. Çünkü bu tavsiyeyi (öğüdü) bizlere Peygamberimiz hazreti Muhammed (s.a.v) yapmıştır.
Eğer konuştuğumuz zaman yalan söylesek, söz verdiğimiz halde sözümüzde durmazsak ve bize verilen bir emanete hıyanet edersek (onu bozarsak) o zaman kendisine güvenilmeyen bir insan oluruz ki bu bizim için, dünya ve ahiret yıkımını hazırlar
Gelin şimdi sizinle, söz verdikleri halde sözlerinde durmayan insanların başına neler geldiğine bir bakalım.
FİLE BAKMAK
ÇOK AĞIR GELDİ
Anlatırlar ki, tarihteki meşhur kumandanlardan biri olan Akkoyunluların hükümdarı Timur, Ankara Savaşında Yıldırım Beyazıtı yenerek Anadoluya yerleşir.
Akşehirlilere de baksınlar diye bir erkek fil verir.
Fil, önüne ne konduysa bir lokmada ağzına alır, yer içer ve ne varsa siler süpürür.
Akşehirliler bu file bakmaktan iyice bıkar usanırlar. Acaba ne yapsak da şu filden kurtulsak diye düşünmeye başlarlar.
Bir taraftan fil doymak bilmeden yer içerken, diğer taraftan da Timurun karşısına çıkmaktan korkarlar. Ama bu dertlerine bir çare bulmaları da şarttır.
Sonunda biri akıl eder ve der ki; En iyisi, biz Nasreddin Hocaya gidelim. O bize bu işin bir yolunu bulsun derler.
Akşehirin ileri gelenlerinden bir heyet Nasreddin Hocaya giderek;
Hocam, ne olursa senden olur Bizi bu filin zulmünden kurtar derler.
Hoca bunların yana yakına anlattıklarını dinler.
O gün cumadır ve tatil günüdür. Timuru bu gün göremeyiz, derler.
Ertesi günü birlikte Timurun karşısına çıkmak üzere sözleşirler ve ayrılırlar.
TİMUR
HAZRETLERİNE
ZİYARET
Ertesi günü sözleştikleri saatte buluşurlar. Hoca önde, Akşehirin ileri gelenleri arkada Timurun sarayına doğru yola çıkarlar. Fakat bu heyet saraya yaklaştıkça, içlerindeki korku da büyür. Öyle ya Timur bunları cezalandırırsa, ne yapacaklardır?
Yol güzergâhında (saraya giden yolda) nerede bir köşeyi dönseler heyetin arkasından bir iki kişi verdiği sözü unutarak sıvışır, ayrılır.
Tam sarayın kapısına vardıklarında Hoca arkasına döner bir bakar ki heyetten kimse kalmamış. Saray kapısındaki nöbetçiler;
Hayrola Hocam? Niçin geldin saraya? derler. Hocada;
Timur hazretleriyle görüşmek dilerim der. Muhafızların kumandanı;
Hocam. Sen biraz bekle, ben içeriye haber vereyim. İçeriden gelecek habere göre seni alayım der.
DÖNEKLER
CEZALANDIRILIR
Timur, Hocayı huzura kabul eder ve sorar;
Buyur Hocam. Nedir isteğin, arzun? Hoca da der ki;
Hünkârım. Siz baksınlar diye bir erkek fil vermiştiniz ya Akşehirlilere O fil çok yalnız kalmış ve canı çok sıkılıyormuş. Ona bir eş veremez misiniz? demeye geldim, der.
Timur bu talepten (istekten) çok memnun olur;
Hocam der. Şimdi emrediyorum. O file bir eş göndersinler
Hoca saraydan çıkar, yavaş yavaş giderken her bir köşede arkadan sıvışan heyet üyeleri birer ikişer Hocanın arkasına tekrar takılmaya başlar.
Öyle ki, ilk buluştukları yere gelince bütün heyet üyeleri tamamlanır.
Hoca bunlara bir şey söylemeden bir kahvehaneye girer, tabii heyette arkasından
Hoca az şekerli bir kahve söyler, kendisine Heyet üyeleri merakla beklemektedir.
Acaba Hoca Timurla ne konuştu? diye. Sonun da Hoca;
Müjde Akşehirliler der.
Bu fil çok yalnız kalmış. Bundan böyle buna bir dişi fil arkadaşlık edecek deyiverir.
Sevgili çocuklar,
Gördünüz mü? Hoca, sözünden dönerek kendini Timurun karşısında yalnız bırakanları nasıl cezalandırdığını