SİYASET KARMAŞASININ ÖRTMEYE ÇALIŞTIĞI GERÇEKLER...

Siyasetin yolu karışık, karma-karışık…

Yani karışıklığın “karma”sına siyaset deniyor…

Bir başka deyişle siyaseti, yani siyasal ilişkileri bir güzel derleyip, karma-karışıklığından arındırdığınızda ortada hiç bir şey kalmıyor…

Siyasetin karışıklığını bir yana bırakıp, “karma” olan niteliğini masanın üzerine koyduğunuz zaman ise, birbirine katacağınız unsurların özellikleri ön plana çıkıyor.

Evet, haklısınız; bu yazının altını çizmek istediği gerçek da biraz karışık oldu.

Siyasetin karmaşık yapısından düşüncelerinizi sıyırmaya kalkıştığınızda bazı şeyleri karışık [mış gibi]  anlatmak zorunda kalabiliyorsunuz...

Oysa, düm-düz ve ap-açık ve basit yazabilmek gerek her şeyi…

Dümdüz ve apaçık!

Nesnelerin, insanların ve bu iki öğeden oluşan “olay”ların ardındaki “saklı-gerçeği” bir an için yok sayabiliriz.

Önceliği, daha sert gerçeklere ve daha öncelikli düşüncelere verebiliriz.

Önceliklerimiz bellidir:

     Laik Cumhuriyetin korunması,

     Bağımsız Türkiye’nin yeniden inşası,

     Ulusal çıkarların titizlikle korunması,

     Ve “hakça” paylaşılması…

Evet, böyle bir açıdan siyasete ve onun yarattığı arenaya baktığımızda durum [sanki] oldukça net ve açık bir biçimde görülebilmektedir..

Oysa günlük siyaset, bu net ve apaçık gerçeğin halk tarafından görünmesini engellemeye  [beyhude] gayretlerden oluşmaktadır.

Görünürde herkes ve her politikacı, laik Cumhuriyet’ten yanadır.

Hiç kimse Türkiye’nin bağımsızlığını yitirmesini “düm-düz ve ap-açık” bir biçimde dile getirmemektedir.

Ulusal çıkarları korumaya sırt çevirmeyi savunmak, aklı başında hiç kimsenin göze alabileceği bir iştir.

Hatta milli gelirin millet tarafından hakça paylaşılması ülküsü ise, gönlünde adalet duygusu taşıyan her insan için en doğal hedeftir.

Ancak bu ülke, “laik Cumhuriyete karşı eylemlerin odağı durumunda olduğu Anayasa Mahkemesi kararı ile sabit olan bir siyasi kadro tarafından yönetilmektedir.

Ama bu ülkenin tüm milli değerleri, zenginlikleri, doğal kaynakları, bankaları, stratejik önem arz eden iletişim şebekeleri yabancılara satılmış, ekonomisi İMF’ye terk edilmiş, ulusal-devlet ilkesi Avrupa Birliği’nin kemirdiği bir nostaljik meta haline getirilmiştir.

Ayrıca bu ülkede milli gelirin hakça paylaşıldığını söyleyebilmek için insanın aklını fikrini peynir-ekmekle yemiş olması gerekmektedir…

Demek ki, ülkemizde yürürlükte olan siyaset, oldukça “karma”-karışık bir iş, ağdalı bir yöntem, kirli bir eylem ve türlü çeşitli ikircikli düşüncelerden oluşmaktadır…

Ve yine demek ki, bu karma-karışıklığı sadeleştirip, temel önceliklerimizi öne çıkartmadıkça, bu ülkede kimseye rahat da yoktur.

Huzur da yoktur.

Refah da, mutluluk da…

Önceki ve Sonraki Yazılar