Gazetemizin dünkü manşet haberin başlığı aynen şöyleydi: 17 yıl boşuna mı sıkıntı yaşandı Esasında bu haberi, geçtiğimiz günlerde farklı bir başlıkla yayınlamıştık. Söke AK Parti İlçe Başkanı Namık Yıldırım ve beraberindeki heyetle birlikte Ankaraya ve oradan Aydın AK Parti Milletvekilleri ile birlikte Milli Parklar Genel Müdürlüğüne gittiklerini yazmıştık. İlçe Başkanı Namık Yıldırım her ne hikmetse aynı haberi İHAya geçince haber otomatik olarak gazetemizin sütunlarında yeralıverdi.
AK Parti İlçe Başkanı Namık Yıldırım patronuna taş çıkarırcasına aynı haberi en ince detaylarına kadar inerek yeniden basına aktarıverdi. Neymiş efendim daha öncekiler yorum farkı yüzünden sorunu çözememişler ama AK Partililer bu işi başarmış.
Nasıl çözmüşler bir bakalım.
Söz konusu bölge Milli Park sınırları dışına mı çıkarıldı!
Hayır!
2 No.lu Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun sit kararı nı mı kaldırdı?
Yine hayır!
Hiç şüphe yok ki AK Parti, bugüne kadar Türkiyeye gelen iktidarların en güçlülerinden birisi. Bürokrasiyi ele geçirmişler, sit kararındaki yumuşama ve esneklik bundan ileri geliyor. Söke heyeti, diğer ilgililer ve Aydın AK Parti Milletvekillerinin ricasına müsteşar ve genel müdürler nasıl hayır diyebilirler. Onun için Milli Park alanındaki bazı sıkıntılar yasal olmasa bile idareten çözüldü. Başka bir dönemde veya başka bir genel müdür geldiğinde sorun yeniden su yüzüne çıkabilir. Çıkmaması için söz konusu iki köyün Milli Park sınırlarının dışına çıkarılması gerekir. Ayrıca 2 No.lu Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun birinci derecede sit kararı da kaldırılmalıdır. Bugün köylüleri yaşama küstüren birinci derecede sit kararı kalkmadan yöre insanı huzur bulamaz. Gürültüsü çıkarılan yorum farkı nasıl meydana gelmiş?
Milli Parkta arazisi olan köylüler Milli Park Genel Müdürlüğüne Ben arazime artezyen açmak istiyorum, veya zeytin ve meyve fidanı dikeceğim diye dilekçe ile başvuruda bulunacak. Ahşap olma koşuluyla barakalar da kurabilecekler. Milli Park sınırları içinde bulunan dört-beş bin dönüm civarındaki merada hayvanlarını da rahatlıkla otlatabilecekler. Ancak 2873 sayılı Milli Parklar Kanununun 14. maddesi, benzeri hakları sit alanında yaşayan köylülere veriyor. Tabi hepsi sınırlı. Yasanın 14. maddesi amenaj planları hazırlanmak koşulu ile bölge içindeki varlıklardan yararlanılabileceğini söylüyor. Zaten haberin başlığındaki 17 yıl boşuna mı sıkıntı yaşandı sorusunun yanıtını bu maddenin amir hükmü veriyor. Bu maddenin varlığı, 16 yıl önce de biliniyordu. Ama o dönemin yöneticileri hiçbir konuda yörede yaşayan köylülere yakınlık göstermediler ve haklarını vermediler. Köylünün zeytin bahçesinin etrafını Burası Milli Park anlamında tel örgüyle çevirmişler. O günlerde Doğanbey Köyünde düzenlenen ve 4 bakanlık temsilcisinin katıldığı panelde bir köylü yetkililere aynen şunları söylüyordu: Zeytin bahçemin etrafını tel örgüyle çevirmişsiniz. Bahçeme giremiyorum. Kuş olsam uçup girerim. Ama değilim
Geçmişte Orman Bakanının masasında imzayı bekleyen master planı onaylanması halinde binlerce dönüm tarım arazisinde çiftçilik yapılamayacağı söylenmiş ve Sökeden bir heyet Bakanlığa ve Yaban Hayatı Koruma Genel Müdürlüğüne gitmişti. Heyeti sıcak karşıladılar. Bazı sözler verildi ama araya 1999 Milletvekili Genel Seçimleri girince verilen sözler yerine getirilemedi.
Sonuç olarak, yasalar aynı yasa... Bölge yine birinci derecede sit alanı. Şimdi yapılan şu: AK Parti farkıyla 2873 sayılı yasanın 14. maddesine biraz iyi niyet, biraz da merhamet eklenerek çevredeki köylüye nefes aldırılmış. 15-16 yıl önce ne oluyordu? Yöre çiftçisi Milli Park Genel Müdürlüğünden tutun da, diğer ilgili kurumlara başvurmadan arazisine artezyen kuyusu açıp, meyve ağacı dikiyordu. Yasaya göre bu büyük bir suçtu. Ağır Cezada yargılanıyorlardı ve 3 yıldan az olmamak üzere çeşitli cezalara çarptırıldılar.
Hani zaman zaman ağzımızdan düşürmediğimiz Orman Kanunu benzetmesi varya, işte bu yasa böyle acımasız bir yasa!
Esasında yörede yaşayan köylülerin hiçbiri doğanın tahrip edilmesinden yana değildir. Bölgenin doğal zenginlikleri korunmalı bu havzada kuşlar kadar köylülere de hayat hakkı tanınmalıdır. Sorunun kesin çözümü Milli Park sınırlarının karayolu ile değil de daha iç bölgelerden çizilmesi gerekir. Çünkü insanı dışlayan bir planın bölgenin yeniden oluşumuna katkıda bulunacağına inanmıyorum. Yöre köylüsüne yasaklama değil, eğitim yoluyla Büyük Menderes haritasının önemi iyice anlatılmalı. Ve çiftçiyi koruyacak ekonomik teşvikler hayata geçirilmelidir. Çünkü ekonomik avantajlarla yöre çiftçisinin aynı günümüzde olduğu gibi çevresiyle uyum içinde olması mümkün değildir.
BEDESTEN ÇARŞISI
Bedesten Çarşısı ile ilgili değerlendirmem, çarşı esnafının büyük ilgisini çekmiş olacak ki, görüşüme katıldıklarını belirttiler. Birkaç yıl önce hizmete giren bir bina nasıl oluyor da bu kadar kısa sürede böyle harap hale geliyor? Yalnız ikinci kattaki dükkanların tavanları değil, otoparkın giriş yerinin tavanından da şakır şakır sular akıyor. Bu nasıl bir projedir ki, kısa zamanda binada birçok sorunlar çıkıyor? Otoparkın tavanından akan sular eğer tuvaletten geliyorsa, bu sağlık açısından büyük bir tehlikedir! Belediye buna ilgisiz kalamaz. Çünkü Bedesten Çarşısı bir kamu malıdır. Bu yüzden çarşı hemen onarıma alınmalıdır.
DAVUTLAR KAVŞAĞI
İki yıl önce belediye tarafından düzenlenen Davutlar kavşağının yeni köprü ve beton boru fabrikasına kadar uzanan refüj çalışmasının inşası nedense yarım kalmıştır. Yolun durumu hiç de iyi görüntü vermiyor. Yıkılan bordür taşları refüjün içine kamyonlarla dökülüp, olduğu gibi bırakılan toprak yığınları ve yabancı otlar, bu kentin bir sorumlusu olmadığı imajını veriyor.
Belediyenin elinde her türlü imkan varken, bu tür sorunlara neden çözüm getirilemez? Gerçekten anlamakta zorluk çekiyorum.