YETENEKSİZSİNİZ TAYYİP BEY

Acun Ilıcalı, bir TV kanalında “Yetenek Sizsiniz” adlı bir yarışma düzenlemişti. Acun yeteneksizlik yarışması yapsaydı, bunlar uzak ara birinci olurlardı. Yetenek bunların yanından hiç geçmemiş.

Bunun nedenini merak ettim, araştırdım  buldum. Çünkü, Türkiye’yi sıkıntıya sokacak, kardeşi kardeşe düşürecek, ülkeyi borç batağına sokacak, Lâik-Çağdaş-Atatürkçü Türkiye’yi İran benzeri bir rejime götürecek, çiftçiyi köylüyü kahveye çıkamaz hale getirecek  işi yapmak üzere bir yabancı ekibi ülkeye getirseniz ve bu konularda çalışma yap deseniz, Türkiye’nin başını bunlar kadar belaya sokamazlardı.

Bunların yeteneksizliklerinin sebebi, siyasi geleneklerinden ve bazılarının genlerinden gelir. Bunlar dedelerinden beri hep böyledirler ve bunlar bu ülkeyi hiçbir zaman sevmemişlerdir. Bunlardan birinin dedesi, Derviş Memed’tir ve Menemen’de Asteğmen Kubilay’ı kafasını keserek şehit etmiştir.

Bunların hepsini, var edip  siyaset sahnesine salan ise  hocaları, velinimetleri  Necmettin Erbakan’dır. Bunlar dedelerinden ve velinimetlerinden ne gördülerse onları yaparlar. Ne bir santim ileri ne bir santim geri.

Gençlerimiz bilsin diye yakın tarihi anlatmak gerek. AKP’nin velinimeti Erbakan’ı ve “Milli Görüşü” devletin içine ilk sokan rahmetli Ecevit’tir. Siyasi İslam ilk kez Ecevit-Erbakan koalisyonunda devletin en önemli makamlarına girmiştir. Hazırlıkları çok daha önceye, mesela F. Gülen’in Ayvalık’taki gençlik kamplarına, üniversitelere gençleri hazırlamak için ücretsiz dershaneler açmaya kadar gider.

Fakat bu gün görev yapan Kaymakamlardan 300 tanesi kadın eli sıkmazlar. Bunların devlete girişleri, Oğuzhan Asiltürk’ün  Ecevit Hükümetinde İçişleri Bakanı olması ile başlamıştır.

Bugünkü AKP iktidarı da, bürokraside liyakat ve çalışkanlığı kaldırıp atmış, yerine tıpkı Erbakan gibi cemaat ve tarikat militanlarını doldurmuştur.

Bunların ekonomi yönetimleri de tam bir fiyaskodur. Velinimetleri Erbakan, Tansu Çiller tarafından “mal varlığının aklanmasına ses çıkarılmaması” karşılığında Başbakan yapılınca, Kamu nakit yönetiminin Vakıfbank’ta tek hesapta toplanmasına karar verdi. Kısa zamanda ortak hesapta 600 Trilyon TL para toplandı. Erbakan hükümeti Vakıfbank’tan 125 Trilyon TL para istedi. Vakıfbank 1 haftada ancak 7 Trilyon TL nakit toplayabilince bu ekonomi dahileri, kağıt üstündeki rakamlarla, likidite arasındaki farkı öğrenmiş oldular!

Bugünkü AKP iktidarı da, toptancılar çarşısı esnaflarından dükkancı Ali Bey ve İngiliz vatandaşı Mr. Shimshek sayesinde hiçbir istihdam yaratıcı proje ve büyük yatırım gerçekleştirmeden, üstelik kendisinden önce yapılanları da satarak, 8 senede tüm cumhuriyet tarihinde yapılan borç kadar, borç yaptılar.

Dış Politika uygulamaları da tıpatıp aynıdır. Erbakan’a, Libya’da şimdiki Cumhurbaşkanı A. Gül ile birlikte  Çöl Bedevisi eksik akıllı diktatör Kaddafi’den tüm dünya önünde, çok ağır hakaretler yapılırken, o zamanın Bakanı Gül’de esas duruşta duruyor ve fırçanın bitmesini bekliyordu. Bırakın cevap vermeyi, o çadırı terk edip dışarı çıkamadılar bile. Neden? Çünkü dünyanın terör örgütü kabul ettiği ve mükemmel dinimiz İslam’ın adını terörle özdeşleştiren  “Müslüman Kardeşler” örgütünün gizli başkanı ve maddi destekçisi Kaddafi,  gizli  genel sekreteri de Erbakan’dı.

Bunlar da benzerini yaptılar; Dünyanın terör örgütü dediği “Hamas’a” terör örgütü değildir dediler, sonra da adamlarına “ne olur bizi deliğe süpürmeyin, kullanın” diye yalvarttılar. Ata sözlerimizden biri; “armut dibine düşer” sözüdür. Erbakan’ın gönlü Libya’ya düşmüştü, Libya şimdi insan hakları ve demokrasi savunucusu Avrupa’nın gözdesi olduğundan (para-petrol için değil, tamamen duygusal!) Tayyip Bey’in gönlüde  Ahmedinecad’ın İran’ına düştü. İran’ın nükleer macerası için tüm dünyayı karşımıza aldık.

Şimdiki AKP ve geçmişteki dinci takım ile, bölücü Kürtçü ekip arasında her zaman, ortak düşmana (Lâik Cumhuriyete) karşı beraber hareket etme geleneği vardır. Cumhuriyet kurulduğundan bu yana yaşanan silahlı isyanları inceleyin, kimin kiminle, devlete karşı beraberce isyan ettiğini net olarak görürsünüz.

Dün BDP Grup Başkan Vekili Bengi Yıldız; “100 bin insan daha öldürseniz, bu sorunu çözemeyeceksiniz” diyor. Emine Ayna denen, arkasında sinek ordusu ile gezen bayan ise, “terörü tüm ülkeye yayarız” diye devleti tehdit ediyor. AKP Mardin Milletvekili Mehmet Halit Demir ise, Habur’dan giren teröristlerin barış temsilcisi olduklarını ve tutuklanmalarının yanlış olduğunu söyleyerek dava arkadaşlarının önünü açıyor. Bölücü-Kürtçü isyanın önderlerinin bu meydan okumalarına karşı, Kasımpaşalı delikanlıdan tek ses çıkıyor; “Tısss”.

Bunlar arasındaki en belirgin benzerlik, gariban Müslümanların paralarını çok organize bir şekilde toplamayı becerebilmelerindedir.

Erbakan ve o zaman ki Milli Görüş, “Bosna’ya yardım” kampanyasında Türkiye’den ve Almanya’dan çok para topladılar. Fakat bu paraların az bir kısmının Bosna’ya gittiği, geri kalanlarının ise başkalarının cebine gittiğini “Mercimek” davasında öğrendik. Gazze’ye yardım götüren İHH adlı örgütün Almanya’daki başkanı, hâlâ Erbakan’ın bacanağıdır. Bunlar ise biraz daha modernize olup Deniz Feneri e.v davasını gerçekleştirdiler ve Almanya’da yüzyılın yardım soygunu ayıbını Türklere yaşattılar. Bu davanın Türkiye ayağını ise bunlar iktidardan gidince çok çabuk sonuçlandıracağız.

Gelelim bunların sonları nasıl olacak diye merak edenlere; Tayyip Bey’i yetiştiren, onu siyasete sokan, büyüten, besleyen, önce İstanbul’a İl Başkanı, arkasından Belediye Başkanı yapan Erbakan’ı, 28 Şubat’ta beraberce imzaladıkları (28 Şubat kararlarında, Erbakan, Çiller, Abdullah Gül, Recai Kutan, Şevket Kazan, T. Tayan, Meral Akşener, Ufuk Söylemez, Abdüllatif Şener, Yalım Erez’in gönüllü olarak attıkları imzaları vardır) kararları sonrası Çiller’in Başbakan olma hırsı ve Türk toplumunda patlama noktasına gelen nefret iktidardan götürmüştür.

Bunları da, hem kendi aralarındaki Cumhurbaşkanlığı yarışı, hem açık olarak yapılan haksızlıklar, demokrasi dışı uygulamalar, insan hakları ihlalleri, yolsuzluk, yoksulluk ve hem de hâlâ ısrarla uygulamaya devam ettikleri “Açılım” saçmalığı ile genç yaşlarında toprağa verdiğimiz aziz şehitlerimizin kanları, bir daha gelmemek üzere götürecektir….