YEREL SEÇİMLERE DOĞRU

 

Ülke seçim sath-ı mahaline girdiğinden bu yana köşemdeki günün konusu genellikle yerel seçimlerle ilgili gelişmeler oluyor.

Okuyucular belediye başkan aday adaylarıyla da yakından ilgileniyor. İsimler üzerinde kıyaslamalar yapılıyor.

Vatandaş haklı. 2014-2019 yılları arasında ilçemizi yönetecek belediye başkanını arıyor. Şu ana kadar yeni belediye başkanını bulabilmiş midir?

Bulduğunu söyleyemem. Ortada bazı isimler dolaşıyor. Bunların hiç biri siyasi teşkilatların çalışmalarıyla ortaya çıkan adaylar değil. Bireysel tercihlerle ortaya çıkan başkan adaylarının kendi teşkilatlarıyla yakın ilişkiler içinde olduğu söylenemez. Veya parti teşkilatları bu adaylara karşı mesafeli davranıyor.

Mesela CHP’nin Belediye Başkan Adayları arasında adı geçen Diş Hekimi Levent Tuncel, sanki partinin bir yabancısı. Olur ya, Levent Tuncel, CHP için iyi bir aday olabilir. O zaman Tuncel parti yönetimi ve partililerle nasıl bir araya gelip kaynaşır? CHP’de yalnız Tuncel değil, Hüseyin Gündüz, Erkan Polat ve Burak Özdemir gibi belediye başkan adayları var. Yapılacak kongrede iş başına gelecek yeni yönetimin bu aday adaylarıyla arası nasıl olur? Bile var mı? Yok. Belediye Başkanı Necdet Özekmekçi, “Aday olacağım” derse ne olur?

O zaman yönetim hemen Özekmekçi’yi desteklediğini açıklar.

Yani CHP yönetimine göre, partide belediye başkan adayı sıkıntısı var. Bu sıkıntı, ancak Belediye Başkanı Necdet Özekmekçi’nin seçimlerde başarılı olup olmayacağını düşünen yok.

Kısacası CHP bana, 2014 Yerel Seçimlerinde Söke’de olup-olmama savaşı verecek gibi geliyor.

AK PARTİ’NİN GELECEĞİ

Bugüne kadar AK Parti için çok yorum yaptım. Bir iktidar partisi teşkilatı olarak Söke’ye sahip çıkmalarını istedim. Ancak ne çare ki, onbuçuk yılda AK Parti, ilçemizde hiçbir varlık gösteremedi. Teşkilat geniş kitlelerle kaynaşamadı.

Sonuç olarak yapılan her seçimde başarısız sonuçlar aldı. Bir iktidar partisi teşkilatı bu kadar pasif olamaz. Başka siyasi kuruluşlarda 3-5 belediye başkan aday adayı varken, AK Parti’den aday olacak siyasilerin adları bile duyulmuyor. Yönetim boşluğu nedeniyle AK Parti’nin tabanı, sanki yerel seçimlerden tamamen umudunu kesmiş gibi. Ancak yine de iktidar partisi içinde kendi kişisel gayretini kullanarak ortaya çıkan bir belediye başkan aday adayı var. Belediye Meclis Üyesi ve şehircilik uzmanı Şule Tuntaş’tan söz ediyorum. İki yıldır Belediye Başkan adaylığına hazırlanıyor. Partisinin Şule Tuntaş’ın çalışmalarından haberi var mı?

Teşkilatın Şule Hanım ile iletişim içinde olduğunu sanmıyorum. Çünkü teşkilat sürekli krizler içinde çırpınmaktan içindeki değerleri göremiyor.

Oysa Şule Tuntaş son iki yıldır, Söke’nin modern bir kent olması için yeni şehir planları üzerinde çalışmalar yapıyor. Kent içi trafik sorununun çözülmesi için de, iddialı çalışmaları var.

Şule Tuntaş’a “Belediye Başkan Adaylığını düşünüyor musun?” diye sorduğumda, iki yıldır hazırlandığını söylüyor.

AK Parti Teşkilatının Şule Hanımın çalışmalarından haberi var mı? Yok. Peki teşkilatın başka belediye başkan aday adayı var mı?

Siyasi kulislerde adı geçen başka belediye başkan aday adayı yok!

Ben bu AK Parti’ye söyleyecek bir laf bulamıyorum. Siz istediğiniz yorumu yapmakta serbestsiniz.

EN BORÇLU ÜLKELER

AK Parti Hükümeti sözcüleri, IMF’ye borcumuzu kapattığımızı, bundan böyle borç vereceğimizi söylüyor.

Ancak Dünya Bankası’nın borç istatistiklerine göre, Türkiye’nin gelişmekte olan 128 ülke içinde en yüksek dış borcu olan beş ülkeden biri olduğu ortaya çıktı.

Dünya Bankası’nın verileri göre, dünyada en borçlu ülke Çin. Çin’i Rusya, Brezilya, Hindistan ve Türkiye izliyor.

Çin’in gayri safi milli hasılası 8-9 trilyon dolar. Rusya’nın da en azından 5 trilyon dolar. Brezilya’nın Türkiye’nin üç katı gayri safi milli hasılası var. Türkiye’nin ise 600-700 milyar dolar arasında. Yani Türkiye’nin iç ve dış borcu ülkenin bir yıllık gayri safi milli hasılasına çok yakın.

Dolar yükseliyor, faizler yükseliyor. Enflasyon yükseliyor. Cari açık oldum olası yüksek. Benzin 5 lira. Bunlar gelmekte olan kriz belirtileri. Merkez Bankası dolar yükselmesin diye elindeki döviz rezervlerini satıyor. 2001 krizi öncesinde de benzeri gelişmeler yaşanmıştı. Yani Merkez Bankası dolar fiyatı artmasın diye dolar satmıştı.