Pazar günü Diyarbakırda Hava Kuvvetlerinin bahçesindeki gönderde bulunan Türk bayrağı bölücü hainler tarafından indirildi...
Askerden bu olaya bir tepki gelmedi. Halbuki Türk askerinin asli görevi, o bayrağı ne pahasına olursa olsun gönderde asılı tutmaktan ibarettir. Geçmişte Kıbrısta benzer bir işi yapmaya çalışan Rumun akibeti doğru bir emsal olarak gözümüzün önündedir. Bunu yapamayan asker ve komutanlar hem yasalar hem de tarih önünde büyük bir sorumluluk içindedir.
Olayın üzerinden 36 saat geçmiş olmasına rağmen ülkeyi yönetenlerden, çok değil bir kaç gün önce apoya methiye düzen ve bağıra bağıra, masalara vura vura bu iş olacak diye haykıranlardan da tık yok... Sadece bölücüler, bugün İmralı yoluna çıktı. Alınacak emirlere göre hareket edilecek!
Bir de Licede meydana gelen olaylarda ölen iki teröristi vurduğu iddia edilen, asker yada polislerin silahları alınmış. Senmisin bölücüyü vuran!
Bu olaylardan sonra size biraz dünden yani 1919un Mayısından bahsetmek istiyorum:
Dün; hükümet aciz, haysiyetsiz ve korkaktı! Devlet içten ve dıştan çökertilmeye çalışılıyordu. Yabancı memurlar ve ajanlar yurdun her yanında faaliyette idi!..
Demiryolları bizim değildi! Kömür, şehir ışıkları ve suları, rıhtımlar, limanlar bizim değildi!.. Değil bankamız, bankalarda çalışan Türk memuru yoktu! (Özelleştirmeleri hatırlayın, memleket kimlere satıldı araştırın...) diyordu Falih Rıfkı Atay.
Mustafa Kemalde o günleri şöyle anlatıyor: 1919 yılı Mayısının 19uncu günü Samsuna çıktım. Ülkenin genel durumu ve görünüşü söyledir: ... Büyük Savaşın uzun yılları boyunca Türk Milleti yorgun ve fakir durumda (Bugünde öyle değil mi?) Saltanat ve hilafet makamında oturan Vahdettin soysuzlaşmış, şahsını ve bir de tahtını koruyabileceğini hayal ettiği alçakça tedbirler aramakta (bugünküler gibi...) . Damat Ferit Paşanın başkanlığındaki hükümet aciz, haysiyetsiz ve korkak (Akp iktidarıda böyle mi acaba?) . Yalnız padişahın iradesine boyun eğmekte ve onunla birlikte kendilerini koruyabilecekleri her hangi bir duruma razı...
Ordunun elinden silahları ve cephanesi alınmış ve alınmakta... (Bugünde işlevsel gücü yok edildi) ... memleketin her tarafında hristiyan azınlıklar gizli veya açıktan açığa kendi emel ve maksatlarını gerçekleştirmeye vede devleti bir an önce çökertmeye çalışıyorlar (Günümüzde bazı Rum, Ermeni, Süryani ve tüm gizli gayrı müslimlerin yaptığı gibi).
Atatürkün bu tespitlerine karşılıkta Harbiye Nazırı Şakir Paşa; günümüzdeki işbirlikçi hainler gibi Bu gibi söylentilere ehemmiyet vermeyin diye açıklamalar yapıyordu. Halbuki, 18 Mayıs 1919 tarihli The New York Times gazetesi Türklere, Anadoluda küçük bir bölge bırakılabileceğini yazarak hedefi gösteriyordu. Dikkat ederseniz bir lütufta bulunuyorlar; bırakılabileceğini söylüyorlar yani daha karar vermemişler!
Dün böyleydi peki bugün yani 2014 Haziranında durum nasıldır?
Türkiye bugün küresel güçlerin işgali altındadır. Yerli işbirlikçiler, bu küreselcilerin taşeronluğunu üstlenmiştir. Bu işgal, sadece fiziki olmayıp aynı zamanda düşünsel ve kültürel manada da gerçekleşmiştir. Türk bürokrasisi ve Türk Ordusu teslim alınmıştır. Türk devleti, adım adım bölünmeye değil Servde olduğu gibi parçalanmaya götürülmektedir. İşgale uğramış devlet kurumları da bu işin seyircisidir.
Dün 1919a ilişkin yapılan tespitlerin ve isimlendirmelerin yerine, günümüzün gelişmelerini ve aktörlerini koyun; memleketimizin harap ve viran halini görün!
Türk Milleti, kendisine yapılan psikolojik operasyonu hissedemediği için, 1919 işgalini sesizce seyretmiş ve kaderine razı olmuştur. Bunda din anlayışının ve din adamlarının rolü büyüktür. Bugünkü işgalin ve başa geleceklerin anlaşılmamasında da en önemli etken, yine tarikat, cemaat ve bunların kokuşmuş mensuplarıdır.
Ama dün olduğu gibi bugünde Türk Milliyetçileri, yurtseverler, vatanseverler, milliyetseverler ve bayrakseverler ayaktadır.
Bir kez daha hatırlanmalıdır ki; Mustafa Kemalin yanında herkes gelip savaşmamıştır. Bugünde herkesin gelip mücadele etmesi beklenemez. Onun için kimse kendini özel(!) zannedip de medet umulacağını sanmasın. Türk Milleti; her yere yeni fidan(!)lar dikip yeniden filizlenmeyi başaracak güç ve kudrettedir.
Buradan özellikle ABD, İngiltere, Almanya, İsrail ve İran ile onların yerli işbirlikçilerine sesleniyorum!.. Bizden yani Türk Milletinden Yeni Bir İstiklal Mücadelesi vermemizi istiyorsanız, biz hazırız. Ancak bu kez yalnızca İzmirden denize dökülmekle kalmayacak, en ufak tohumunuza kadar Türk toprakları, sizlerden temizlenecektir. Muhtaç olduğumuz kudret damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur. Ne Mutlu Türküm Diyene...