YENİ ANAYASA KANDIRMACASI…

FARUK HAKSAL

Etraf toz duman…

1. Ordu, 3. Ordu, Ege Ordusu ve Jandarma, bilebildiğimiz kadarıyla, emekli subayları ile birlikte [büyük ölçüde] “tamam…”

Medya, neredeyse bütünüyle tas/tamam…

Üniversite can çekişiyor.

Ve yargı üzerinde ciddi, ısrarlı, sabırlı çalışmalar…

İşte şu anda fırına verilen “çalışmalar”ın adıdır yargı reformu. Şimdilerde, usul usul gündeme taşınan budur.

Gerçekte, yargı  reformunun tek hedefi olmalıdır: Yargıyı bağımsız kılmak!..

Yargıyı, yargı  dışından gelen dayatmalara karşı “tam bağımsız” bir yapıya kavuşturmak…

Ama trajik olan odur ki, yargı reformunu gündeme getirenler, gerçekte, yargıya o dayatmaları bizzat uygulayan güçlerdir.

Yargıyı kullanarak rejimin zembereğini rayından çıkartma stratejisini uygulamaya koyanlardır.

“Laiklik karşıtı eylemlerin odağı”ndaki bir amacı, yasal bir kılıf içinde vitrinlerine koyup, yetiştirenlerdir.

Bu curcunanın ortasında bizi en çok şaşırtan ve içimizi acıtan gelişme ise, şudur: Yargı reformunu dillerine dolayan profesyonel propagandistlerin dillerinde turfanda bir söylem yer alıyor. Şöyle diyor bu hazretler:

Yürürlükteki Anayasa 12 Eylül”ün cunta anayasasıdır. Biz bu cunta anayasası yerine özgürlüklerin anayasasını sivil olarak yaratacağız…

Ne olağanüstü  bir cümle, ne eşsiz bir doğru ve ne türlü bir yalan bu söylenenler!..

Evet, yürürlükteki Anayasa, bir cunta anayasasıdır.

27 Mayıs Devrimi”nin getirdiği geniş özgürlükler ortamını iğdiş etmek için tezgâhlanmış olan “kökü dışarıda” bir dayatmadır…

Ancak, yine de halk oylamasına sunulmuş ve çeşitli baskı ve dayatmalarla da olsa YÜZDE 96 oy oranı ile kabul edilmiştir.

Bizim içimizi sızlatan nokta işte buradadır: Bu gün yürürlükteki anayasaya cunta anayasası diyenlerin tümü, yapılan anayasa referandumunda EVET oyu veren kişi, grup ve siyasi oluşumlardı… Ve o oylamada HAYIR oyu veren çok küçük bir azıklık ise, yine bizdik, bizlerdik!..

Gün geçti, devran değişti…  Ve cunta anayasasına evet diyenler, şimdi özgürlüklerin korunması  adı altında, var olanlarını da yok etmek için yeni bir anayasa metni tezgahlıyorlar…

Bu vahim bir aldatmacadır.

Eşi benzeri az görünen bir kandırmacadır.

Kotarılmaya çalışılan yeni anayasanın temel bir hedefi vardır: sivil bir diktatörlüğe çıkan yolda ayağa takılan anayasal kurumları yok etmek… Hukuk devleti ilkesini, bizzat hukuku kullanarak ortadan tümü ile kaldırmak!..

Böyle bir gelişmenin adı reform olamaz…

Reform, iyileştirme demektir… Kötüleştirme değil…

Kuvvetler ayrılığı  sistemi, gerçek demokrasinin vazgeçilmesi imkânı olmayan en temel öğelerinden birisidir. Siz yargı organını, yürütmenin emri altına alan düzenlemeleri [hukuksal bir usul içinde] yapmış olsanız dahi, yapılmış bulunan bu şekli düzenleme, vardığınız noktanın hukuka uygun olduğunu göstermez.

Çünkü hukuka uygunluk, şeklen parlamentodan çıkartılan kanunlara uygunluk demek değildir.

Gerçek hukuka uygunluk, evrensel insanlık ideallerinin, uygarlığın kültür mirasının, demokratik ilkelerin ve insan haklarının, yerel koşulların içine sindirilmiş olan normlarına uygun olarak üretilmiş yasalara uygunluk anlamına gelmektedir…

Bir başka deyişle hukuka uygunluk, parlamento çoğunluğuna dayanılarak çıkartılmış ve sadece bu nedenle kendilerine kanun adı verilen çağ dışı statülere olan uygunluk demek değildir…

İşte iktidarın anlamak istemediği temel gerçek budur.

Sivil darbeye doğru atılan adımlara çelme takan uygar, çağdaş ve demokratik düşünce budur