Elbetteki bu deyim bütün öğretmenler için geçerli değildir. Bazıları başka şeylerle meşgul olurken, Yaşar Çağbayır, Hasan Bıldırki, Nevzat Seçen ve benzerleri ise okumaya, araştırmaya, yazmaya, yazdıklarını yayınlamaya çalışırlar. Yaşar Çağbayırı 1980 ihtilalinden sonra tanıdım. Ben o yıllarda Koçarlıda görev yapıyordum. O da İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünde şube müdürü idi. O yıllarda şimdiki gibi, Sökede yayın yapan gazeteler, dergiler yoktu. Söke ile ilgili ciddi araştırmalara dayalı yapıtarda yoktu. Yaşar Çağbayır Hoca, Söke ile ilgili bu boşluğu görünce, onu doldurmaya çalışarak, Söke adlı kitabını hazırlayıp, yayınladı. Daha sonra, Mehmet Akif ve İstiklal Marşının Açıklamasını yazıp yayınladı. Bu iki yapıt da eğitim dünyamız için yararlı oldu ve bu eserlerden birçok öğretmen ve öğrenci yararlandı.
Yaşar Hocanın esas yayım hayatındaki mesaisini ise, üzerinde uzun yıllar çalıştığı, Büyük Türkçe Sözlük oluşturmuştur. Bu sözlüğe kesin bilemiyorum ama, 30 yılın üstünde bir emek verdi. Çalışmasını, bilgisayar dizgilerini bitirip, yayınlamak üzere Ötüken yayınlarına verdi. Yapıt birçok emekten sonra Ötüken Yayınevi tarafından yayınlanarak piyasaya verildi. Öyle sanıyorum ki, Türkçenin en büyük sözlüklerinden biri oldu. Şu ana kadar yapıtı görüp inceleyemediğim için, yapıtla ilgili birşeyler yazamayacağım. Ancak yapıtı inceledikten sonra görüşlerimi açıklama olanağım olacaktır. Ama bu değerli çalışmadan dolayı, Yaşar Çağbayır Hocamızı candan kutlar, yapıtın hayırlara vesile olmasını dilerim.
Tam bu yapıtın sevincini yaşarken, bir de duyduk ki Hoca hasta olmuş. Kalbi yorgunluğa yenik düşmüş, Yeter artık, bana daha fazla yüklenme! uyarısında bulunmuş. Yaşar Bey, çok ağır bir durumda Aydına kaldırılmış ve kardiolojik bir müdehale geçirmiş. Kendisine geçmiş olsun diyoruz. Şu anda durumu nedir, onu da bilmiyoruz. Bildiğimiz tekşey Anjio olmuş olması ve durumunun iyiye gitmesi, sağlıklı olarak tekrar aramıza dönmesidir.
Ölüm, hiçbir zaman, hiçkimseye uzakta değildir. Ölümle burun buruna yaşarız. Hiç ummadığınız ve beklemediğiniz bir anda gelip kapımızı çalabilir. Bu insanoğlu için kaçınılmaz bir sondur. Kimimiz genç ve çiçeği burnunda gideriz, kimimiz uzun yıllardan sonra. İster az yaşa, istersen çok, sonunda gideceğin kara toprak. İran Edebiyatının ünlü rübai ustası Ömer Hayyam, bu konularda çok güzel rübailer söylemiştir. Günümüzde bile anlamlı olan bu rübailer, bizler için birer ders niteliğinde olup, hayatın kısalığını, yaşamanın dolu dolu olmasını önerir. Ama gel gör ki, birçok imkansızlıklar insana Hayyamvari yaşamayı yaşattırır mı? Kim kaybetti ki bizler bulup yaşayalım! Yokluk, stres, yorgunluk, monotonluk, ha oldu olacak gibi heyecanlanmalar insanın canına okuyor. Kendimize bakmaya bile zaman ayıramıyoruz. Bir de bakıyorsunuz ki makine S.O.S veriyor. İşte Yaşar Çağbayır Hocamız da kendini çalışmakla çok yordu ve yapmakta olduğu işten kendisine zaman ayıramadı. Büyük işler, büyük emeklerden sonra ortaya konur, ama insanda bu yüklerin altında ezilir.
Tek tesellimiz, teşhisin çabuk konması ve tedavinin mümkün olması. Bugün tıp gerçekten birçok konuda çağ atlamış, birçok hastalıklar, tıbba yenik düşmüştür. Dünyada en hızlı gelişen tıp bilimi, gerçekten birçok dalda, birçok başarılı sonuçlar getirmiştir. Bu da bir insanlar için Tanrının bir lütfudur. Çalışıp, çabalayarak insanlara hizmet eden her bilim adamını kutlamak gerek.
Yaşar Çağbayır, kişilik sahibi değerli bir öğretmendir. Doğrudan adaletten ve halktan yana olmuş, hep doğruları savunmuştur. İnsana hizmeti, hakka hizmet bilenlerdendir. Bu tür insanları çok az bulursunuz. Egoist değiller, kimseye çıkarları için zarar vermezler. Toplumun dertlerini dert edinirler. Ama toplum onlara birşey vermez. Egoist insanla, idealist insan arasında çok farklar vardır. Biri emeğinin karşılığını hemen ister, diğeri ise önce topluma hizmet, sonrası karşılık der. Bazıları topluma hizmeti değnekçilik sayarken, bazıları kutsal der. İşte Yaşar Çağbayır, bu Kutsal diyenlerden biri.
Bizde yanlış bir gelenek var. İnsan sağlığının pek değeri bilinmiyor. Ya ölecek, ya da hasta olacak ki, değeri bilinsin. Öldükten sonra, insanın arkasından kitaplar yazsan, destanlar sıralasan neye yarar? İş o ki, insan yaşarken kıymeti biline, saygı duyula. Öldükten sonra, yazılanların, söylenenlerin ona ulaşıp ulaşmayacağını bilmiyoruz. Allah uzun ömürler versin de, biz Yaşar Çağbayırı her zaman seviyoruz. Allahtan sağlık dolu uzun ömürler dilerken, tekrar geçmiş olsun diyoruz.