Beni yıllarca sürekli rahatsız eden iki konu üzerinde duracağım. Sanırım herkesi de rahatsız etmiş ve düşündürmüştür. Bu nedir diye soracaksınız? Hemen açıklayayım: Ülkemizde yapılan bir düzensizliği dile getirmek istiyorum. Öyle ki; manzarası dostlara şenlik. Bütün illerde ve ilçelerde gezip gördüğüm her yerde bu çarpıklıkları ve düzensizlikleri yaşadım. Sizler de yaşamışsınızdır biliyorum. Şehirlerde cadde ve sokakların kaldırımlarının sökülüp yapılıp, tekrar sökülüp yapıldığını görmüşünüzdür. Bu işler, toplumu huzursuz eden ve verilen vergilerin amacına uygun harcanmadığının bir göstergesidir. Bu işler siyasetin kirliliğidir. Senin yaptığın güzel olmadı. Ben daha güzel yaparım zihniyetidir. Tabi-i ki; bu "Yap- Boz" işlerinde, şahsi çıkar ve yandaş kayırması da ön planda ise, vay gele halkın başına. Halkın ve tüyü bitmedik yetimin verdiği vergiler çar-çur edilir, har vurulup harman savrulur. Bu da yetmiyormuş gibi, sabah evinden işe, akşam işten evine dönerken ve de günlük alış verişte çektiği çile ve yuttuğu tozda cabası. Halef, Selef'in yaptığı iş eğer güzelse dokunma ona, bozma onu. Çünkü ona emek harcanmıştır, para harcanmıştır. Burada yapılacak soylu davranış halefin, selefe teşekkür etmesidir. Halkın huzur içinde mutlu yaşamasını sağlayacak projelerin varsa onları yap ki; taktir bulasın ve saygı göresin. Halktan ve Hak'tan yana olmanın erdemi de budur. Halktan alınan vergilerin gene halka harcanması erdemliliktir ve soyluluktur.
Ey siyasetçi! Seni o makama getiren Halk, seni geldiğin yere kaldırıp atmasını da bilir. Ne oldum diye değil, ne olacağım diye düşünmelisin.
Şimdi de ikinci konuya değinelim:
Ülkemizin il ve ilçelerinde benzer bir düzensizlik ve hukuksuzluk gene yaşanmaktadır. Örnek olarak İzmir'i almak istiyorum. Çünkü, 1975 yılında İzmir'e öğretmen olarak atandım. 34 yıldır da İzmir'de yaşıyorum. Değineceğim konu yalnız beni değil, bütün İzmir halkını, hatta günü birlik dışarıdan gelen insanları da rahatsız etmiş ve düşündürmüştür. Geçmiş zaman için de İzmir'deki Kamu Kurum ve Kuruluşlarının çalışmalarını dile getirmek istiyorum. Bura da amacım İzmir'in yönetilişini suçlamak değil, halkın refahına sunulan hizmetlerin götürülüşündeki çarpıklıkları ve yanlışlıkları dile getirmektir. İzmir'i örnek aldım. Zira bütün yurt genelinde de bu sorunlar aynıdır. İzmir'in Basmane meydanındaki Gar binasından, Konak meydanına uzanan ve altından Metro'nun geçtiği caddeyi birim baz olarak alıyorum. Geçmiş zamanda bu cadde defalarca kazıldı, kapatıldı. Her seferinde ilgi duydum, çalışanlara sordum.
- Kolay gelsin. Ne yapıyor sunuz?
- Kanalizasyon büzleri döşenecek.
Aradan zaman geçti. Aynı bulvar gene kazılıyor. Sordum
- Ne yapıyor sunuz?
- İçme suyu boruları döşenecek.
Aradan zaman geçti. Yollar gene kazılıyor. Merak bu ya gene sordum.
- Ne yapıyor sunuz?
- Telefon kabloları geçecek.
Aradan zaman geçti. Yollar gene kazıldı. Sordum.
- Ne yapıyor sunuz?
- Elektrik kabloları geçecek.
Belleğimde yer ettiğine göre. Ayni bulvar dört defa kazıldı, kapatıldı. Halk her defasında çamur ve toz-duman içinde kaldı. Allah, insana "AKIL" vermiştir. Neyin doğru, neyin yanlış olduğunu ölçmek için.
Şimdi bu çalışmaları birlikte değerlendirelim. Her çalışmada iş makinaları yıprandı ve yakıt tüketti. Ayrıca çalışan işçilere emek karşılığı para ödendi. İşi yapan firma yandaş ise ayrıca nemalandırıldı. Aklımın eripte, gücümün yetmediği bir sorun var burada. Devlet bu işi yaptırırken neden ilgili firmaları bir araya toplayıpta, yol ilk kazıldığı zaman koordineli olarak sırasıyla kanalizasyon, içme suyu, telefon ve elektrik alt yapı çalışmaları neden birlikte yapılmaz? Bunu bir türlü anlamış değilim. Kanun koyucular, bu koordineli çalışmayı sağlayacak yasaları yaparlarken, halkın mutluluğunu ve kalkınmayı neden düşünmezler? İşte bunu da aklım hiç mi hiç almıyor. Oysa ülkeyi yönetmeye talip olan kişi ve kurumlar, ülkenin kalkınması ve halkın mutluluğu değil midir amaçları? 86 yıldır kalkınamadığımızın bir sonucu değil midir bu düzensizlik ve umursamazlık?
İşte bunu kabul edemiyorum...