YANMIŞIZ VALLAHİ


 

Yakıt lambası sarı yanmaktan  hiçbir zaman vazgeçmeyen arabama, dün mazot alayım dedim.

Eşimin rahatsızlığı nedeniyle ne olur ne olmaz diye hazırlıklı olmak istedim.

Bir benzinliğin pompasının ününe yaklaştım. Benzinlikte arka arkaya yanaşmış iki traktör de mazot alacaklardı.Belli ki iki traktörde aynı kişiye aitti. Traktör sürücüleri baba oğuldu herhalde. Konuşmalarımdan öyle anlaşılıyordu.

Baba oğluna “ Kadir, yarın tarlayı bitirelim, seninkini hemen  komisyoncunun önüne çekelim. İki traktör artık fazla gelecek. Baksana mazotu 3 liraya alacağız. Beklide yaza kadar 5 lira olur”

Oğlu babasına baktı, olur gibi kafasını salladı, başını geri çevirdi, duyulamayacak az bir sesle bir küfür savurup, ” dur daha neleri satacaksın sen, bide bunları desteklediydin. Al sana parti. Ve devamı……”

2.930Ykr ye elli liralık mazot dedim, sıkılarak. 17 litre mazot alıp, sesimi çıkarmadan kasaya karttan ödeme yapıp evin yolunu tuttum.

Ya şeker zammı, ya yağ zammı, ya süt zammı. Ya ekmek, ya sebze, meyve.

Mazot benzin zammını görünce onları unutuyoruz zaten. Bu ülkede zam petrolle başlamıyor mu?

Yanmışız da ağlayanımız eksikmiş vallahi. 

HASTAHANE

Sabah saat 5.30 da iyice rahatsızlanan eşimi kaptığım gibi üniversite hastahanesine koştum.

Aman yarabbî. Ne kalabalık, ne kalabalık.

Her poliklinik önünde sanki halk ekmeği kuyruğu.

Bu da yetmiyormuş gibi kayıt yapan memurlardan yenen azarlar işin cılası oluyor.

Birde özel poliklinik gişeleri var. Burada doktorunu kendin seçiyorsun. Tabi ki ücretleri de özel

115 YTL den başlayan ücretlerle muayenenizi oluyorsunuz.Ödenen para burada bitmiyor. Gideceğiniz her bölüm için ayrı bir en az 115 YTL ödeyeceksiniz.

Ha ödemezseniz ne olacak.

Hiçbir şey olmayacak tabi ki.

O gün akşama kadar muayene içim kapıda beklersiniz, tetkikleriniz için altı ay sonrasına gün alabilirsiniz. Tabi o zamana kadar ölmezseniz.

Ben Allâh’tan emekli memurdum da Emekli sandığına bağlıydım da, iki günde  1000 YTL mi sayın doktorlara hediye ettim. Eşim ızdırap çekmesin diye.

Bir de normal muayenede sevgili doktorların suratlarına bakamazsınız vallahi.

Parayı bastırdığınızda aman ne kadar şirin oluyorlar,ne kadar şirin oluyorlar. Tıpkı Avrupa’daki doktorlar gibi neredeyse hastanın gözlerinden öpüyorlar.

Ya para; nelere kadirmiş de, düşmeyince kıymetini anlayamamışız.

Allâh  olmayanları hastahanelerden korusun. Yanmışız da yandığımız bilememişin. 

YAŞ 55 

Yaş 55. Artık yorgunluk alametleri yavaş yavaş bedenin üstüne çökmeye başladı.

Sabah yatağımdan kalktığım zaman ilk işim gazeteleri kolaçan etmek olurdu önceleri.

Şimdi gazetelere bakmaktan korkuyorum.

Korkuyorum çünkü;

Her gün yeni bir zam dalgasını bütçemi zorlamasından korkuyorum.

Her sabah uyandığımda Türk askerlerinin, dostlar tarafından bilmem dünyanın hangi bölgesinde yaptıkları pislikleri temizlemek için gönderilme kararı almalarından korkuyorum.

Günüme güzel başlayacağım derken siyasi parti başkanlarının bir birlerine atacakları çamurların beni de kirletmesinden korkuyorum.

Günüme hayırlı başlayayım derken gazetelerin baş sayfalarında ölüm haberlerini okuyup bana da sıranın geleceğinden korkuyorum.

Sabah güzel bir Türkiye hayali ile uyandığımda, Türlüğü ve Türkiye’yi karalayanların meydanlarda ellerini kollarını sallayarak gezdiklerini okudukça üzüntünden kahrolmaktan korkuyorum.

En güzel yıllarımda emekli maaşımdan yapılacak kesintiler ile çöpe muhtaç edeceklerin, Türkiye iyiye gidiyor , önümüz açık diyenlerden korkuyorum.

Sabah kalktığımda hangi verginin beni vuracağı endişesi ile , artık vergi dairesinin önünden geçmeye bile korkuyorum.

Anlayacağını artık Türkiye yaşamaktan korkanlara hak vermeye başladım.

Gelecek korkusunun her gün içimi kemirerek beni bitirmekten korkuyorum.

Yanmışız da, halen yanmaktan korkuyorum. Onun içinde artık gazete okumamaya karar verdim.

Yaşı 56’da ne hallere düşeceğimizi düşünmekten siyah kalmayan saçlarınım dökülmesinden korkuyorum.

Aslında artık yaşamaktan korkuyorum. Ama korkunun ecele faydası olur mu, olmaz mı bilemiyorum.