ürün deseni gündeme getirilmelidir

Söke Ovası’nda Hicaz Narı değil, ürün deseni gündeme getirilmelidir

YILMAZ ÖLMEZ
HABER-ANALİZ
Gerçek Gazetesi
Söke yerel basınında köşe yazarlığı yapan Sayın Kerim Yalçınkaya"nın, ”Hicaz Narı” başlıklı yazısını okudum. Sayın Kerim Yalçınkaya Türkiye"nin en kaliteli pamuğunun yetiştiği Söke Ovası"na Hicaz Narını öneriyor.
Evet, 3 yıl öncesine kadar Amerikalı Tıp Adamları"nın, ”Nar Tam Bir Sağlık İksiri” açıklamasıyla nar tüketimi bir anda çılgın boyuta ulaşmış, İstanbul"dan gelen tüccarlar Karacasu ilçesi"ne bağlı Yenice beldesi ile Esençay Köyü"ndeki üreticilerin kendileri için ayırdıkları narları bile alıp gitmişlerdi. Oluşan bu ani talep patlaması da, zaten bir türlü ürün desenini belirleyemeyen üretici için yeni umut kapısı olmuştu. Kısa sürede Aydın"ın dört bir köşesinde nar fidanları göze çarpmaya başladı. Tabi ki, buna Söke"de dâhil. Fakat 3. yıla gelindiğinde nar ağaçlarının üzerinde hâlâ ürün olduğu gözlerden kaçmıyor. Hâlbuki önceki yıl, nisan-mayıs aylarında ürün henüz çiçeğe dönüşmeden tüccarlar tarafından kaparosu ödenerek ürün bağlanmıştı. Ekim ayında başlayan hasat mevsimiyle birlikte ağaçlarda bir tek dahi ürün kalmamıştı.
Ya bugün?
Üretici, ”Ürün ağaçta kaldı, henüz Konya"ya 1. kamyonu yüklüyoruz. Hâlbuki geçen yıl bu tarihte sadece Konya"ya 4–5 kamyon nar gönderiyorduk! Fiyat olarak şikâyetimiz yok, ama talep azaldı” diyorlar. Yine Sayın Yalçınkaya"nın yazısında dikkat çeken bir başka nokta ise, narı lüks içecekler arasında gösterilmesine vurgu yapması. İşte iç piyasada da sıkıntı bu noktada başlıyor. Avrupa ülkelerinde narın kilosu 3–4 Euro"ya satılırken, ülkemizdeki market, pazar ve manavlarda 3 ilâ 4 lira arasında satılıyor. Hal böyle olunca da dar gelirli vatandaş, bırakın nar almayı, adından bile söz etmiyor. Ben bu örnekle, narın iç piyasadaki pazar şansızlığına dikkat çekmek istedim. Ülkemizde nar tüketimi hakikaten lüks olarak algılanıyor. Vatandaşımız 3 liraya bir iki tane nar almaktansa, o parayla tercihini temel tüketim maddelerinden yana yapıyor. Bu bağlamada zeytinyağı tüketiminin azlığına da vurgu yapmakta yarar var.
Avrupa ülkelerinde ilaç niyetine litresi 17–18 lira satılan zeytinyağı, ülkemizde 6 lira olmasına rağmen tüketilmiyor. Bu nedenle yıllık tüketim kişi başına 1 litreye dahi ulaşmıyor. Zeytinyağı tüketiciye pahalıya geliyor. Tüketicide bu nedenle sağlığını değil önce bütçesini düşünüyor ve 1 litre zeytinyağına verdiği parayla 3 litre diğer bitkisel yağlardan alıyor. Litresi 6 liradan satılan zeytinyağı aslında çok ucuz. Fakat halkın gelir seviyesine oranladığınızda, bütçe, sağlığın önüne geçiyor.
Tekrar nara dönecek olursak, üretici o yıl hangi ürün iyi fiyat ediyorsa, ertesi yıl o ürüne yöneliyor. Hal böyle olunca da ürün patlaması yaşanıyor, fakat üretici emeğinin maddi karşılığını alamıyor. Bu dün böyleydi, yarında böyle olacak. Bu nedenle de devletin bir an önce Türkiye"nin bölgesel ürün desenini belirlemesi gerekir.
Kaliteli pamuğun yetiştiği Söke Ovası"na buğday, pamuk ve ayçiçeği dışında 4. bir ürüne izin verilmemelidir. Kuyucak, narenciye ve nar, Bozdoğan kırmızıbiber, Yenipazar ve Dalama mısır, domates ve sebze üretimine yönelmelidir. Devlet de, bölgesel üretimi primle desteklemelidir. Söke Ovası"nda 4. bir ürüne prim ödenmemeli, pamuk, buğday ve ayçiçeği üretimine iyi bir destekleme primi verilmelidir. Türkiye acilen bölgesel ve havza bazı ürün haritasını çıkarmalıdır. Aksi takdirde önümüzdeki yıl İngiliz Tıp Adamlarının, ”Şeftali Her türlü Derde Deva” açıklamasıyla bu kez dağ-taş şeftali ağaçlarıyla dolacaktır.
Türkiye yıllık değil, toprak, iklim ve su rezervine göre ürün belirlemesine gidip, sürekli üretime yönelmelidir.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Genel Haberleri