Türk hükümetinin başbakanı R.T.Erdoğan, Suriyedeki gelişmeleri, görevi icabı yakından izliyor ama sınırları zorlayarak fazla müdahil oluyor.
Son men dakka dukka konuşması da bunun bir göstergesi.
Bir ülkenin güvenlik ve sosyal refahının yüksek seviyelerde olmasında, dış politikanın büyük rolü vardır. Ancak dış politika, karşılıklılık esasında dengeler korunarak yürütülmelidir. Bunu yapamazsanız izlediğiniz dış politika bir bumeranga dönüşerek kendinize zarar verebilir.
Türkiye ne yazık ki dış politika da, çok fazla ABD ve küresel güçlerden yana güdümlü bir yol izlemektedir. Bazen de kısa zamanda keskin manevralar ve gerçekliğe aykırı davranışlar yaptığı için, uluslararası kamuoyu nezdinde gülünç duruma düşmektedir.
İş sadece komiklikle izah edilebilecek olsa gülüp geçersiniz. Ama devletler arası ilişkilerde geçerli olan kural ve teamüller hiçte öyle gülüp geçilecek şeyler değildir.
Kanaatime göre, AKPnin izlediği dış politika Türkiyeyi sadece ABDye değil birçok küresel güce, gelecekte Türk Milleti ve devleti aleyhine zararlı sonuçlar doğuracak bir şekilde, bağımlı hale getirmiştir.
İktidarlar gelip geçicidir ancak milletler ve onun oluşturduğu siyasal yapı olan devletler kalıcıdır. Bu sebeple bu iktidarın faturasını gidin onlardan tahsil edin diyemezsiniz. Bugün izlenen tüm politikaların, müspet ya da menfi sonuçları; Türk Milletinin ve devletinin üzerine kalacaktır. Tıpkı Osmanlı Türk Devletinin borçlarının, Türkiye Cumhuriyetinin üzerine kaldığı ve 1970 yılların ortalarına kadar ödendiği gibi.
Bu nedenle dış politikada atılacak nutukların ve adımların, kılı kırk yararak belirlenmesi icap eder.
Türk hükümetinin, Suriye konusunda izlediği politika yarın ters tepebilir. Unutulmamalıdır ki; haçlı hristiyan dünyası, Türk devletine uzun yıllardır masabaşında bir zırnık bile koklatmamıştır. Onun için ben masaya koyduğumdan fazlasını alırım anlayışı Türk dış politikası için doğru bir hedef değildir. Hele bu tavrı; tarihi, dini, kültürel geçmişinizin köklü olduğu toplumların yaşadığı devletlere karşı yaparsanız, büyük bir imaj ve güven kaybına uğrarsınız. Türk bayrağının halen, bazı coğrafyalarda büyük prestijinin olmasının ana sebebi, ecdadımızın haktan, hukuktan, mazlumdan ve mağdurdan yana tavır sergilemelerinden dolayıdır. Onun için maşa olmak bize bir şey de kazandırmaz ve yakışmazda
Bizler iman ve inanç noktasında kendimizi güçlü olarak nitelendiririz. Bu sebeple, etme bulursun anlayışında inançlarımızdan gelen bir kanıya sahibizdir. Bu nedenle bugün bana yarın sana, tahta tabak hikayesi ve men dakka dukka günlük konuşmalarımızın içinde çokça geçer.
İşin ikinci noktası ise realite yani gerçekliktir. Bu nedenle Beşir Esada bunları söylerken kendimizinde hem yaşam felsefemiz hem de gerçeklik açısından men dakka dukkadan uzak durmamız gerekir.
Türkiyede, PKKnın şehirlerde birçok insanı silahlandırdığı, PKK ile MİT arasında yapılan görüşmelerde de teyid edildi. Bu silahlandırılan kişiler, yarın Türk Ordusuna ve polisine, Türk bürokrasisine saldırmaya kalksa, buna mukabele edilmeyecekmidir? Türkiyeye böyle bir silahlı kalkışma tuzağı kurulamazmı? Bunlar birilerinin eline, bizi Suriye konumuna düşürme fırsatı vermezmi? Ya da yeryüzünde kurulu hangi devlet, kendisini yıkmaya ve rejimi değiştirmeye yeltenenlere karşı kaba kuvvet uygulamaz? Bunun geçerli bir meşruiyeti yokmudur? Sorularına doğru cevaplar verilmelidir.
Yarınlarda Türkiye Cumhuriyeti böyle bir durumla karşı karşıya kalsa, bir sınır komşumuzun başbakanı kalksa Ya dostum, men dakka dukka dese, konu Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde görüşülse (ki; biz Rusya ve Çin gibi yanımızda olacak daimi üye ülke bulamayız, çünkü bu ülkelerin komünizm sürecinde Suriye ile ilgili kuvvetli ilişkileri var ve bu açıdan bu iki ülkeyi tutarlı davrandıkları için kutluyorum) ve Türkiyeye karşı Libya örneğinde olduğu bir müdahale kararı alınsa, ne yaparsınız?
Bu açıdan bakıldığında, Türkiyenin yarınlarda bir Suriye pozisyonuna düşürülmeyeceğini kim söyleyebilir ve garanti edebilir. Çünkü Türkiyenin de Büyük Ortadoğu Projesine dahil olduğu ve sınırlarının Büyük Ermenistan ve Kürdistan projeleri kapsamında değiştirilmek istendiği sağır sultanın bile bilgisinde olan bir husus.
Onun için Büyük Ortadoğu Projesinin amacı bilinirken ve bu ABD eski Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice tarafından bölgede sınırların değişeceği açıklaması ile ikrar edilmişken; adı ve makamı kim olursa olsun, kimsenin Türk Milletinin ve devletinin; güvenliği ve geleceği ile oynamaya hakkı yoktur.