TÜRKİYE SİYASETİNE İSTİHBARATIN ETKİSİ...

ÖZCAN PEHLİVANOĞLU

 

Artık her şeyin önüne “Türk” sözcüğünün gelmesi, bir hatıradan ibaret oldu! Şimdi geçer akçe “Türkiye” ve “Türkiyelilik” kavramları.

Eskiden “Türk Ordusu”, “Türk İstihbaratı”, “Türk Polisi”, “Türk Siyaseti”, “Türk Yargısı” vs. vardı. Şimdi ise “Türkiye Ordusu”, “Türkiye İstihbaratı”, “Türkiye Polisi”, “Türkiye Siyaseti”, “Türkiye Yargısı” var. Türklerin iç ve dış düşmanlarının amaçları böylece tahakkuk etmiş oldu.

Burada “Türk” ve “Türkiye” kavramlarına yüklenen anlamlar birbirinden çok farklıdır. Biri Türk’e aidiyeti diğeri ise Türk’ün dışındakilerin; yönetimi ele geçirip, sevk ve idare ettiğini ifade eder.

Anlattıklarımızdan yola çıkarak, şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki; “Türkiye Siyaseti” üzerinde dünyanın güçleri ile ittifak kurmayı bir maharet olarak gören “Türkiye İstihbaratı”nın büyük etkisi vardır.

Eğer işler “Türk” ile ifade edilen kapsamda kalsaydı bir mesele yoktu. Ancak iş Türkiyeliliğe dönünce her şey Türk’ün aleyhine olmaya başladı.

Ergenekon, Balyoz gibi davaların arkasında, Türk Ordusu’nun belinin kırılmasında, Baykal’ın CHP’nin başından uzaklaştırılmasında, MHP’nin 10 divan üyesinin kasetlerinin çıkmasında velhasıl Türkiye’nin iktidarlarının belirlenmesinde bu “Türkiyeli İstihbarat”ın rolü olduğunu görüyoruz. İstihbaratın; bir milletin ve devletin bekası için nasıl bir önem taşıdığını biliyorsak, yazdıklarımızın ehemmiyeti çok daha iyi anlaşılır.

Bu “Türkiyeli İstihbarat” nereden yetki alıyorsa, üniter milli devlet sürecinin sona erdiğini söylüyor, demokratik çözü(m)lmeyi hazırlıyor, iktidara dediklerini yaptırıyor, Türkiye’nin sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel emarı elinde olduğu için her sahada cirit atıyor. Böylece bir yolunu bularak her sahayı dize getirmiş durumda!

Herkes biliyor ki; 2007’den sonraki süreç içinde, Türkiye’de birbirlerinin otokontrolünü sağlayan farklı istihbarat yapıları zayıflatılmış ve hatta çökertilmiş diyebiliriz. Bunu kim, kimler ve hangi amaca hizmet için yapmıştır? Bu sorular hepimizce cevaplanmalıdır.

Bunları nereden mi anlıyoruz? Mehmet Baransu, Emre Uslu, Nazlı Ilıcak, Cengiz Çandar ve daha bir çok kişinin, dün ve bugün yazdıkları bize bunları anlatıyor...

Hele Mehmet Baransu’nun evdeki bavuldan bahsetmesi ve Balyoz Davası’nı başlatan eski bavulu yargının önüne getirmesi olayları çok ilginç...

MGK’nın Türk Milleti ve Türk Milleti’nin Türkiye'si için taşıdığı önem ortadayken, Milli Güvenlik Kurulu’na ait bir belgenin, gazete manşetlerinde böyle boy göstermesi, Türk Milleti açısından asla kabul edilebilecek bir şey değildir.

Türkiye’nin 1938’den bu yana geçirdiği evreyi anlamak ve olayların üzerindeki giz perdesini Türk Milletinin lehine kaldırmak için, mutlaka bu “Türkiyeli İstihbarat”ın yaptıkları afişe edilmelidir. Türk Milleti’nin istikbali için, buna bugün her şeyden fazla, inanılmaz bir ihtiyaç vardır.

“Türkiye Siyaseti” bu “Türkiyeli İstihbarat” ve onların küresel işbirlikçileri tarafından kontrol ve dizayn edilmekte midir? Vatansever, yurtsever, milletsever ayırımı yapmadan her bir Türk’ün cevap araması gereken soru, budur...

Türk Milleti, içinde bulunduğu badireden, ancak milliliği koruyarak veya kaybettiği millilik vasıflarını yeniden kazanarak çıkabilir. Bunun içine, istihbarat anlayışımız  ve yapımızda girmektedir. Aksi halde millilik vasfını yitirmiş bir istihbarat yapısı ve istihbaratçılık anlayışı, bilerek ve isteyerek Türk Milleti’nin esaretine sebep olur. Gidişatımız bu yöne doğrudur. İyilik pompalayan, sahte meleklerin yarattığı feci tablo, önümüzü aydınlatıyor. Onun için fazla söze hacet yoktur.