TÜRKİYE GERÇEKLERİNİ POLİTİKACILAR GÖRMEMEZLİKTEN GELİYORLAR

E. TURGUT TEKİN

 

Türkiye artık 50 yıl öncesinin Türkiyesi değildir. Bugün elli yıl öncesine oranla nüfusu iki kat artmıştır. O yıllarda topraklarının ekilebilen bölümünün yüzde sekseni ekilip üretime katılırken, bugün ancak aynı toprakların % 50'si ekiliyor ve üretime katılıyor. Oysa bu oran artan nüfusa paralel değildir. İşte bugün gıda üretiminde verilen açığın ana kaynağı budur. Bu açık ve Türk Halkı’nın topraktan kopması, yeterli olmayan sanayi ve diğer dallara kayması, hem gıda açığını ve hemde işsizliği getirmiştir.

Türkiye'den yabancı ülkelere işçi göçleri 1965'ten itibaren hızlı bir oranda başladı. Doğu Anadolu, Karadeniz, Güneydoğu Anadolu, İç Anadolu insanları bu bölümün ilk on yıllık periyodunda yurt dışına çok işçi verdi. Bu bölgelerimize Alman markı sıcak olarak girerek, insanları rahatlattı ve aynı zamanda eski klasik üretimimizi durdurdu. Hazır marklar veya döviz girdisi ekmeğini topraktan çıkaran bu insanları hazır yemeye alıştırdı. Bu durumu gören köylerin diğer insanları çifti çubuğu birakıp dış ülkelere gitme çabası içine girdiler. Öyle ki o yıllarda İş ve İşçi Bulma Kurumları bi haylı zorlandılar. Yasal yollarla gidebilenler yasal yollardan gidemeyenler ise yasa dışı yollardan Avrupa'ya gittiler. Her ne ise bizi orası alâkadar etmiyor. Bizi alâkadar eden onların ekip biçmeyi terk ettikleri toprakların üretimden devre dışı bırakılmasıdır. Bugün bu toprakların % 80'i hâlâ boştur, üretim dışı bırakılmıştır. Yıllara rağmen ülkemizde üretim dışı kalan bu topraklar yeniden aktif halde üretime katılmamıştır. Bu nedenle ülkede et açığı vardır. Bu açık öyle kolay kolay kapatılamaz.

Bugün Doğu Anadolu dağları, ovaları, meraları ve hazine arazilerinin ancak % 40'ı üzerinde tarım yapılıyor. Hayvancılık ne ile olur? Elbette tarıma dayalı olur. Eskiden 20-30 sığır besleyen bir aile bugün bunu yitirmiş. Köylerden sürüler halinde çıkan büyük ve küçük hayvanlar bugün gerek büyükbaş ve gerekse küçükbaş hayvanlar teker teker çıkıyor ve onlarda üflesen devrilecek kadar zayıf ve cılızlar. Eskiden hayvancılığımızın gurur kaynağı olan ve bizden başka bir çok ülkeyi de besleyen Doğu Anadolu ve Türkiye, acı da olsun hayvan yoksulu. İyide bu gerçeği politikacılarımız görmüyor mu? Elbette görüyorlar da işlerine gelmiyor.

Bir de ne diyorlar biliyor musunuz? Şunu ağızlarında sakız gibi çiğniyorlar ve millete yutturuyorlar. Nedir bu yutturdukları biliyor musunuz? O da şu:

- Efendim, biz hayvancılar için kredi veriyoruz, faiz bile almıyoruz. Ama onlar yine randımanlı bir üretim yapmıyorlar. Bu söyledikleri doğrudur. Hayvancılık kredilerini toprak sahipleri ellerindeki beş on hayvanı göstererek alıyor, o para ile büyük kentlerde daireler alıyor ve elindeki hayvanları çoğaltmıyor, ırksal iyileştirmeler yaparak amacına uygun harcamıyor, kaynakları başka yerlerde harcıyorlar. Adam hazır bu parayı bulmuşken hayvanın kahrını mı çeker? Başkasının üstüne daire alıp, ya kiraya veriyor ya da kendisi göçüyor. Kredide gösterdiği teminat arazi devlete kalsa ne yazar, zaten satsa o fiyata satamayacaktı. Tarla sana, daire bana deyip gidiyor. Bu oyunu oynayan çok örnek var. Peki politikacılar bu gerçekleri görmüyor mu, yoksa bilmiyor mu? Elbette biliyorlar. Ama onlar onlardan hesap istemiyor oy istiyorlar. Onlar da zaten, "Sayın bakanım oyumuz sizin. Sizden başkasına oyumuz gitmez. Niye gitsin ki, alanda satanda memnun.

İktidar mensupları diyor ki: "Politikacılarımızdan muhalefette olanlar çözüm üretmiyor, tenkit üretiyorlar. "Bu da doğru. Birbirlerine sataşmayı politika sanıyorlar. Dedikodu siyasetinden başka yaptıkları bir şey yok. Zati muhterem köşe yazarlarıda onların laflarını aktarmaktan, dedikoduyu çoğaltmaktan başka bir şey yapmıyorlar. Peki ya sen ne yapıyorsun çok bilmiş ukala? Ben de birşey yapmıyorum daha doğrusu yapamıyorum. Ama şunu söylüyorum:

Bugün köye gitsem, hayvancılık yapmaya kalksam başta bana hangi engeller çıkar? İşte bunları araştırdım. Bakın bu engeller nelerdir? Köyde bu engeller varken siz ne yapabilirsiniz? Koca köy, tarlalar boş, ekilmeye ekilmeye çalılaşmış topraklar. Meralar yine öyle. Bazıları kendi toprağı olanlar iyi kötü yine birşeyler ekiyor, üretiyor. Ama toprağı olmayan kimin toprağını eksin, biçsin. Hem ne ile eksin biçsin. Köyde toprağın yoksa, kredi alamazsın, köyde toprağın yoksa hayvan üretemezsin, köyde ipotek edecek arazin veya gayri menkülün yoksa bankalar yüzen bile bakmaz. Sana kredi açmaz ki sende birşeyler yapasın. Peki köyde ki boş araziler kimin? Ağanın mı, paşanın mı, holdinglerin mi? Keşke onların olsa. Onlar yine birşeyler yapar. Onlarında değilse kimin? Garip ama senin, benim!

Hoppala o da ne,"Senin, benim" de ne demek? Evet ne yazık ki öyle. Bundan yüz yıl önce bir kişinin olan 100 dönüm arazi bölüne bölüne bugün kişi başına bir dönüme düşmüş. Bu bir dönümde karın doyurmadığı için sahipleri gurbete düşmüş. Kim giderde bir dönüm toprak için köyü bekler? Siz olsanız gider misiniz? Giderim deseniz de buna çocuklar bile inanmazlar. Olur mu öyle şey demeyin bal gibi olur ve de Türkiye'nin % 70 'i ne yazık ki böyle. Ben kendimi örnek vereyim, siz de kendinizi araştırın.

Benim dedemin 200 dönüm arazisi varmış. O ölünce dörde bölünmüş. Babama 50 dönüm düşmüş. Biz sekiz kardeşiz. Bana ne düşer, 6.25 dönüm. Bu toprakla ne yapabilirim. Bankaya gitsem kredi verir mi? Diyelim verdi bu topraktan aldığım yem bitkileri kaç hayvan besler? Bir de kendinize bakın. Kaç dönüm toprağınız var?

GELELİM ASIL SORUNA! ASIL SORUN TOPRAK REFORMU!

TÜRKİYE'DE BU PARÇALANMIŞ TOPRAK SORUNLARI VA BUNLARIN ÜLKEMİZ İÇİN İLERİDE YARATACAĞI OLUMSUZ PROBLEMLERİ TAM 75 YIL EVVEL İLK KERE KÖY ENSTİTÜLERİNCE DİLE GETİRİLEREK ÇÖZÜM ARAYIŞI İSTENDİ.

Ama ne yazık ki toprak sahiplerinin şiddetli itirazları ile karşılaşıldı. 1946 ruhu yaratılarak halka yutturuldu. Enstütüler ve onların ileriye dönük toplu kalkınma projeleri ve felsefesi ortadan kaldırıldı. Şimdi sayın başbakan bile köy enstitülerini küçümserken kendisi sekiz yılda bu parçalanmış topraklar hakkında acaba ne yaptı? Diğer muhalefet partileri ise ne yaptı? Söyleyeyim kocaman bir hiç? Köylerimizin arazileri böyle bölük pörçükken artık bu topraklardan üretilecek gıda ile beslenmek hayaldır. Öyle Angus ithali ile bu işler çözülmez. Ne yazık ki bu sorunu çözecek ne iktidar ve ne de muhalefet lideri var. Türkiye'nin kurtuluşu ise bu parçalanmış toprakların toplulaştırılmasına, yeni bir arazi işletmesi reformuna şiddetle ihtiyaç varken bunu gündeme getirmeyen politikacılar, basın ve medya neye yarar?

Nüfusumuz artarken, topraklarımız çoğalmıyor. Çoğalmayı bir kenara bırakın verim aratacak yerde azalıyor. Biz ağaların, beylerin topraklarını islah edin demiyoruz. Zaten sizler istesenizde bunu yapamazsınız. Çünkü karşınıza 1946 ruhu hortlayıp çıkar. Bizim istediğimiz köylerde çok parçalanmış arazileri işe yarar tarım arazileri halinde yeniden parselleyip düzenleyin. İsteyen tarım arazilerini yasalarına uygun işletsin, istemeyen devredip buradan gelecek neması ile burdaki payını başka bir alanda değerlendirsin.

Sayın milletvekilleri, sayın muhalefet liderleri ve sayın iktidar mensupları oturup birbirlerini yiyeceklerine, ülke kaynaklarını nasıl daha iyi işletip değerlendiririz sorularına yanıt arasalar fena olmaz.