Bugün Türkiye Cumhuriyeti büyük tehlike ve tehditler altındadır. Bu tehlikeyi bir Bermuda Şeytan Üçgenine benzetmek hiçte zor değildir. Hatta bu üçgeni çok kollu bir ahtapota benzetmek mümkündür. Okurlarıma bu Bermuda Şeytan Üçgenini tanıtayım: Bermuda Şeytan Üçgeni, ABDnin Güneydoğusunda Atlas Okyanusu içinde bir bölgedir. Bu bölgeden geçen uçaklar ve gemiler bilinmeyen bir enerji nedeniyle kazaya uğrayarak kaybolurlar. Esrarengiz fenomen bu bölgeye Bermuda Şeytan Üçgeni denmiştir. Bu üçgene düşenin akibeti meçhul olmuştur. Bu belirsizlik bugüne kadar da bilimsel olarak açıklanamamıştır.
Doğal olarak Türkiye Cumhuriyetinin bu üçgenle ne ilgisi vardır diye sorabilirsiniz? Aynı soruyu ben de kendime sormuşumdur. Yazımın başlığını T.C.Kuşatan Tehlikeler olarak aldım. Bu tehlikeleri Bermuda Şeytan Üçgenine benzettim. Hatta çok kollu bir ahtapota bile benzetmek hiçte zor değildir. Bugün bu ahtapotun kolları ülkemizi sarmış durumdadır. Bu kolları maddelersek şu sonuca ulaşırız.
1- Ermeni Asala Terör Örgütü
2- P K K Bölücü Terör Örgütü
3- E O K A Rum- Yunan Terör Örgütü
4- Yahudi Siyonizm Hareketi.
Bugün T.C.Devleti bu dört örgütün saldırısı altındadır.Bu örgütler çepeçevre ahtapot kolları gibi ülkemizi kuşatmışlardır. Bu örgütlerin ortak amaçları T.C.Devletini parçalayıp yıkmaktır. Türk Ulusu bu tehlikeye karşı uyanık olmak zorundadır. Nemalanıp beslendikleri kaynaklar ise, Emperyalist ve kapitalist ABD ve Avrupa Birliği ülkeleridir. Her Türk yurttaşı bu tehlikeler karşısında uyanık olmak zorundadır. Aksi halde yaşam hakkını kaybeder. Aklı başında her Türk yurttaşının bu tehlikeleri görüp, vatanını, varlığını ve birliğini korumayı bilmelidir. Bu bir tehlike tellallığı değildir. Sadece gerçekleri görüp dile getirmektir. Şimdi bu terör örgütlerini biraz tanıyalım.
***
Ermeni Asala Terör Örgütü: Emperyalist Avrupa ülkelerinin Türkiye Cumhuriyetini parçalamak için kurdurdukları bir örgüttür. Bu terör örgütü,1975-1985 yılları arasında Türkiye Cumhuriyetinin dış ülkelerdeki görevli Büyükelçi, Ataşe ve Konsolos gibi görevlileri canice suikast ile 34 yurttaşımızı katletmişlerdir. Ermeni Devleti, bu katilleri yakalayıp, yargılayıp cezalandırmamıştır. Ermenistan, Lozan Barışı ile çizilen Türkiye Cumhuriyetinin bugünkü sınırlarını henüz tanımamıştır. Doğu Anadolunun bir çok ilini kendi toprakları olarak, okullarında çocuklarına okutarak, Türk düşmanlığını daima taze tutmaya çalışırlar. Bu da yetmiyormuş gibi Türkiyeyi sözde soy kırımı ile suçlamaktadırlar. Dünyayı da buna inandırmaya çalışmaktadırlar. Oysa 1915 lerde Rus askeri ile birleşerek, Türk askerini haince arkadan vurmuşlardır. Bu tarihi gerçekleri tarafsız Rus basınından ve de Ermeni Devletinin ilk Başbakanı Ovanes Kaçaznuninin yazılı notlarından öğrensinler. Asırlarca birlikte yaşamayı başarmış iki halkın komşuluk ve dostluk ilişkilerine zarar vermemek gerekir. İnsan başını taşa vurunca, taşın sert olduğunu anlar. Barış dostluklarla tesis edilir. Yalan ve iftira ise düşmanlık oluşturur. Düşmanlık anarşiyi davet eder. Anarşinin olduğu yerde de kan akar, ölüm olur İnsanlar aklın yolunu seçmelidir. Akıl, yeryüzünde Tanrının terazisidir. Sağ duyulu Ermeni Halkına aklın yolunda gitmelerini öneririm. Şimdi sıra PKK Örgütünde.
***
PKK Bölücü Terör örgütü, Türkiyeyi saran ahtapotun diğer bir koludur. Emperyalizmin yarattığı yasa dışı bir örgüttür. Türkiye Cumhuriyetini kuran halkların hepsine birden Türk Halkı denir. Türkler gibi, Kürtler de Türkiyenin asli unsurudur. Ermeni Asala örgütü, Türkiyenin dışişleri görevlilerini suikast düzenleyip öldürmeleri sonucu Dünya kamuoyu tarafından kınanınca, bu katliam görevlerini aldatılmış PKK örgütüne bırakıp, sahneden çekildiler. Türk Devletini kuran Türk halkı ve Kürt halkı tarih boyunca bir arada yaşamışlar ve birbirlerinden kız alıp kız vermişler. Et-tırnak olmuşlardır. Ayrılması ve ayrışması asla mümkün değildir. Çünkü bir bütün olmuşlardır. Dağda ölen PKK militanları da, PKK nın kurşunladığı Mehmetçikte bu milletin öz evlatlarıdır. Bütün Dünyanın gözü tarihin beşiği olan Anadoludadır. Bu nedenle de Emperyalizm, Türkiye Cumhuriyetini parçalamayı amaçlamaktadır. Bir ülke satın alınmış iç hainlerle yıkılır. Kürt kökenli yurttaşlarımızın aldatılıp dağa çıkan gençlerinin aklın yolunu seçmelerini ve bu vatanın değerini bilmelerini öğütlerim. Aklımızı başımıza alalım. Emperyalizmin oyununa gelmeyelim. Bu memlekete yazık olur. Düştüğümüz o kör kuyudan sonra aklımız da bizi çıkaramaz. Şimdi de ahtapotun bir başka koluna bakalım.
***
EOKA Rum Terör Örgütü: Bu örgütte 1955lerde Kıbrısta Başpiskopoz Makarios tarafından kurulmuştur. Kuruluş amacı, Türkleri Kıbrıstan atmaktı. Bu nedenle silahlandırılan EOKA Rum Terör Örgütü, modern silahlarla donatıldı. Savunmasız, silahsız Kıbrıs Türk Halkına saldırdı. Katliamlar başladı. Yapılan diplomatik temaslar sonucu, 1959- 1960 yılında Londra ve Zürih antlaşmaları yapıldı. Türkiye, Yunanistan ve İngiltere garantör devletler olarak tescil edildi. Makarios Cumhurbaşkanı, Dr. Fazıl Küçükte Cumhurbaşkanı yardımcısı oldu. Makarios Kıbrısı Yunanistana bağlama planları yaptı. EOKA Terör örgütü, Kıbrıs Türklerini topluca imha hareketine başladı. 1963 yılı Aralık ayında saldırıya geçtiler. Atlılar, Sandallar ve Akıncılar adlı Türk köylerinde toplu katliamlar yaptılar. Türkleri, dozerlerin açtığı çukurlara diri diri gömdüler. Bir Rum hastasını tedaviye giden Türk Alayı subaylarından binbaşı Dr. Nihat İlhanın evini basan gözü dönmüş EOKA Rum çeteleri, Dr. Nihatın karısını ve üç çocuğunu 50 den fazla kurşun sıkarak ve banyo küvetinde boğarak öldürmüşlerdir. Bu acımasızlığı ancak Rum vicdanı yapar. Bu ölüm-kalım mücadelesi, 1974 yılı Temmuz ayına kadar sürdü. Yunanistanda Albaylar cuntası yönetime el koydu. Kıbrıs Türkünü yok etmek için adaya asker çıkardı. Türkiye garantör hakkını kullanarak, 19 Temmuzu 20 Temmuza bağlayan gecenin şafağında Türk Silahlı Kuvvetleri Barış Harekatı ile havadan ve denizden indirme ve çıkarma hareketi ile Türk Askeri Kıbrısa aktı. Bugünkü sınırlar çizildi. 1983 yılında da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devleti kuruldu. 35 yıldır bazı münferit olaylar dışında, Kıbrısta her iki halkta barış içinde yaşamaktadır. Ancak Kıbrıs Rum halkı ve Yunanistan okullarında çocuklarına sürekli Türk düşmanlığını okutarak, gençliği bu duygularla yetiştiriyorlar. Şimdi de Bizans ayak oyunlarıyla, uluslar arası arenada sürekli Türkleri suçlama kampanyaları yapmaktalar. Ömrünü Kıbrıs Türkünün geleceğine ve mutluluğuna harcayan büyük insan Rauf Denktaşı çözümsüz adam olarak dünyaya sunmada başarılı oldular. Rauf Denktaşı hem Cumhurbaşkanlığından hem de Türk Toplumu liderliğinden uzaklaştırdılar. Bu batının bir emperyalist oyunudur. Bu oyuna Kıbrıs Türk Halkı nasıl geldi? Bunu da anlamış değilim. Şimdi Kıbrısta barış görüşmeleri yapılıyor. KKTC Cumhurbaşkanı M. Ali Talat basından öğrendiğim kadarıyla Kıbrısı Ruma hediye etmek üzeredir. Bu durumu göremeyen Kıbrıs Türk halkının ya aklından zoru vardır, ya da Türklüklerini kaybetmişlerdir. Aklınızı başınıza toplayın. Aynaya bakın kendinizi görürsünüz. 1960-1974 yılları arasında Rum'un Kıbrıs Türkü'ne yaptığı katliamı ve Dr. Binbaşı Nihat İlhan'ın evini EOKA Rum çetelerinin basıp, karısını ve üç çocuğunu kurşunlayıp banyo küvetinde boğduklarını ne çabuk unuttunuz?
***
Kıbrıs, Türkiye Cumhuriyeti için stratejik bir öneme sahiptir. Kıbrıs kaybedilirse Türkiye'nin kolları kesilmiş olur. Kolsuz insan yaşam gücünü yitirmiş bir zavallıdır.
İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri ada üzerinde hükümranlık güdüyor da; 579 yıldır Kıbrıs'a sahip olmuş Türk ulusu Kıbrıs üzerinde hükümranlık haklarını koruyamıyor? Bu nasıl bir iştir? Bu durumu aklım ve mantığım asla kabul edemiyor. Kıbrıs için ölünür, fakat vazgeçilemez... Türk ulusu tarinden mi utanıyor? Türkler, tarinden utanacak bir millet değildir. Çünkü genlerinde kölelik yoktur. Büyük Atatürkün dediği gibi karakterinde bağımsızlık ve özgürlük erdemleri vardır. Yönetici olan her sorumlu da aklını başına toplamalıdır. Şimdi de ahtapotun dördüncü koluna sıra geldi.
***
İsrail Siyonizm Örgütü: İsrail, Anadolunun Güneydoğusuna Fırat ve Dicle nehirleri arasındaki topraklara göz dikmiştir. Basıdan öğrendiğim kadarıyla İsrail 500 bin dönüm kadar bir toprak satın almıştır. İsrailin bu bölgeden toprak satın alması hayra alamet midir? İsrail 1940lı yıllarda bugünkü vatanları olan toprakları Filistinlilerden ve Araplardan satın almamış mıydı? Bir Türk yurttaşı olarak, İsrailin yukarı Mezopotamyadan toprak satın almasını ve bu toprakların satılmasını doğru bulmuyorum. İsrail ileriye dönük büyük hesaplar peşindedir. Zira Kutsal kitap Tevratın birinci TEKVİN bölümünün 2. Bap 14. ayetinde İsrail oğullarına Fırat ve Dicle nehirleri arasını vatan olarak ayırdım gibi bir imaj vardır. İsrailin bu bölgeden toprak alması aklı başında olan her Türk yurttaşını düşündürmesi gerekir. İleriye dönük bir öngörüde bulunayım. Üçüncü Dünya Savaşı SU yüzünden çıkacaktır. O da Fırat ve Dicle ırmaklarının suladığı Mezopotamya topraklarında olacaktır.
***
Şimdi her Türk yurttaşının şapkasını önüne koyup düşünmesi gerekir. Emperyalist dış güçlerin besleyip, örgütledikleri terör örgütlerinin, hangi amaçlara hizmet ettiklerini iyi teşhis etmek gerekir. Ahtapot kolları gibi ülkemizi saran bu terör tehlikesini iyi okumak gerekir. Buna göre gerekli tedbirlerin alınması şarttır. Çocuklarımızın ve torunlarımızın geleceğinin güvencesinin sağlanmasını düşünür öğütler ve dilerim
Düşünce ve duygularımı anlayan ve paylaşan okurlarımı saygılarımla esenlerim