Dün 26 Eylül 2011 günü Türk Dil Bayramının 79. yıl dönümüydü. Ülkede kaç kişi bu DİL BAYRAMInı bilerek, anlamını idrak ederek kutladı ki? Sosyal çevremdeki arkadaş gurubuna sordum. Maalesef pek bilen de olmadı. Bunun nedeni ise uzun yıllardır, devletçe kutlanıp yeteri kadar vatandaşa bayram hazzı yaşatılmamıştır. Hatta Türk Dil Bayramını kutlama bir yana, insanımız Türküm demekten utanır olmuştur. Oysa bir toplumu, millet yapan temel öğe dildir.
Türkün büyük evlâdı M. K. ATATÜRK, bu gerçeği çok iyi bildiği için, 12 Temmuz 1932 de Türk Dil Tetkik Cemiyetinin kurulmasını emrederek, Türkçenin yabancı diller istilasından, özellikle de Arapçanın kirliliğinden kurtarmak istemiştir. Bu amaçla da Türk Dili Tetkik Cemiyeti, 26 Eylül 1934 te, Türk Dil Kurumu adını almıştır. Atatürkün sağlığında önemli çalışmalar yapılarak, Türkçe, yabancı dillerin kirliliğinden önemli ölçüde temizlenerek paklaştırılmıştır. Ancak Atatürkten sonra, günümüze kadar geçen zamanda, Türkçemiz hayli kirletilmiştir. Bunun başlıca nedeni de devlet yönetiminde bulunan üst düzey bürokratlar, özellikle de siyasiler, halkın gözünün içine baka baka, halkın bilmediği ve anlamadığı kelimeleri yuvarlayarak, kendilerini çok bilgiliymiş edası ile konuşarak, Türkçeyi kirletirler. Buna örnek olarak birkaç sözcük vereyim, (ombusnan, konsensüs, platform, konjöktür, mantalite, prosedür gibi) sözcükler. Bu örnekleri daha da çoğaltmak mümkündür. Burada bir gerçeği de vurgulamak gerekir. Bilimin ve tekniğin getirdiği bazı kelimeler vardır ki; onları olduğu gibi almamız gerekir. Örnek: (radyo, telefon, televizyon, internet gibi) Bu teknik ürünleri yapanlar hem Türk değil, hem de dilleri Türkçe değildir.
Yukarda açıkladığım dil yozlaşması yetmiyormuş gibi, bir de şehirlerde çeşitli iş yerlerinin isimlerini gördükçe, kendimi ülkemde değil de, yabancı bir ülkede sanıyorum. Bu da yetmiyormuş gibi, bir de televizyon program yapımcıları ve sunucu spikerleri konuşurken Türkçeyi âdeta katlediyorlar. Bu durumdan bir yurttaş olarak, oldukça rahatsız oluyorum ve tiksinti duyuyorum
Atatürkün, Türk Milletine en büyük eserim Cumhuriyet diye tanımladığı Cumhuriyetin yöneticileri, bu ve benzeri olumsuz halleri hiç mi görmüyorlar? Yoksa bilerek kör mü bakıyorlar?
Bu olumsuzluklara dur demek için, Atatürkün tekrar geri gelmesini mi beklemeliyiz? Zamanı geriye döndürmek olanaksızdır. Ancak Büyük Atatürk, Türk Ulusunun, çağdaş düzeyi yakalaması için, aklın ve bilimin yolunu göstermiştir. Bu yoldan başka yollar aramak ise, akıl kârı değildir. İnsanlık tarihini yazmış olan Türk Ulusu, yolunu şaşıranlara zamanı gelince dersini vermeyi bilir.
Büyük Atatürk Nutukta Türkiye Cumhuriyetinin, Dünya ulusları içinde bulunduğu coğrafyada, özgür ve bağımsız olarak ebediyen yaşatılması görev ve sorumluluğunu Türk Gençliğine emanet etmişti. Ne yazık ki; özellikle 1945lerden günümüze kadar, ülke yönetiminde söz sahibi olan siyasilerin yetiştirdiği Türk Gençliğinin bir kısmı maalesef, Atatürkü dinsizlikle suçlayıp, çeşitli hakaretlerle suçlamaktadır. Ne acı ki, gençliği bu duruma düşüren eğitim sistemi! Yazılı ve görsel basından öğrendiğim kadarıyla, Türk Milli Eğitiminin temel amaçları kanun kuvvetinde kararname ile değiştirildiği ve Atatürk isminin ve ilkelerinin kaldırıldığı söylenmektedir. Zaten bu politika ABD ve Avrupa Birliğinin bir dayatmasıdır. Zaten bu dış güçler, Atatürkün düşüncesini ve Lozan barışının hezimetini bir türlü unutmadılar. Her fırsatta Atatürk sevgisini, Türk Milletinin benliğinden silmek ve Türkiye Cumhuriyetini parçalamak istiyorlar. PKK bölücü örgütte bunun sonucudur
Türk Milletinin bir kısmı Atatürke hakaret ederek saldıran nankörlere, bir düşmanın Birinci Dünya Savaşında Ortadoğuda gazetecilik yapan İngiliz Lord Kinrosun tuttuğu günlüklerle, Atatürk hakkında yazdığı 806 sayfalık ATATÜRK isimli kitabını okumalarını öneririm. Bir yabancı bile Onun ne büyük bir devlet adamı olduğunu, dünyaya ne güzel tanıtıyor. Bu bize bir ders olmalı
Bugün Türk Gençliği, kültür emperyalizminin etkisi altındadır. Erkek gençlerimiz saç uzatıp, kulaklarına küpe takmayı, genç kızlarımızda göbek açmayı çağdaşlık bir hâl sanmaktadırlar. Oysa Türk aile yapısının belli bir ahlak gelenek ve görenekleri vardır. Gençliğimiz hızlı bir yozlaşmanın içindedir. Bunu televizyon programları hızla tetiklemektedir. Emperyalizmin kültür akımları ülkemizi öyle kuşatmışlar ki, Türk Ulusunun olmazsa olmaz değerleri bir bir ortadan kalkmaktadır. Bu da ulusal eğitimimizde Atatürk ilkelerinden uzaklaşarak yozlaşmanın bir sonucudur
Yarın pek geç olmadan, Türk Ulusunun kendi öz benliğine dönmesinin zamanı geldi de geçiyor bile
Dil Bayramımızın 79. yılı kutlu olsun
Duygularımı anlayan yurttaşlarımı saygı ile esenlerim.